Aralık 2009, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesinde madende grizu patlaması, 19 işçi hayatını kaybetti.Mayıs 2010, Zonguldak’ta maden kazası, 30 işçi hayatını kaybetti.Temmuz 2010, Keşan’da maden kazası, 3 işçi hayatını kaybetti.Ocak 2013, yine Zonguldak’da maden kazası, 8 işçi hayatını kaybetti.Mayıs 2014, Soma’da maden kazası, 301 işçi hayatını kaybetti.Ermenek’te meydana gelen kazada 18 işçi göçük altında kaldı, iki işçinin cenazesine ulaşıldı ve hala 16 işçimiz göçük altında bulunuyor.Hükümetin, işçilere bayramı zehir ettiği bir günde (1 Mayıs 2009) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına atanan Taner Yıldız’ın, bakanlığının her beş gününe bir maden işçisi ölümü düşüyor. Bizim gibi çakma demokrasinin var olduğu ülkeler için bakanlığa devam etmesi elbetteki normal sayılabilir. Japonya gibi gelenekçi bir ülkede olsaydı, Bakan beyin intiharının dördüncü senesi dolmuştu. Finlandiya gibi bir demokrasi ülkesinde olsaydık, cezaevinde yazdığı kitabı onuncu baskıyı yapmıştı. Fakat herşeyi çakma olduğu gibi demokrasisi de çakma olan bir ülke olduğumuz için sıkıntı yok.Nihayetinde, istifa konusunun stratejik derinliği ile anılan başbakanımıza sunulduğunu öğrendik. Sayın başbakan istifayı kabul etmemiş. Çünkü; bir önceki dönemde kabine arkadaşı olan Enerji Bakanını yakinen tanıyordu, çalışmalarından memnundu.Başbakan konu ile ilgili açıklamasında, yıllardır seçimlerden mağlubiyetle ayrılan muhalefet parti liderlerine, istifa etmeleri yönünde telkinde bulundu. Bu günün galibinin yarının mağlubu olacağı aklına gelmeden, siyasi görüşleri farklı bile olsa meslektaş olduklarından bihaber konuşuyor. Yaptığı konuşmanın kibir batağından izler taşıdığının farkında olmadan, muhalefetin asli görevini yaptığı gerçeğini görmezden gelerek hala toprak altında olan ve akıbetini bilmediğimiz 16 vatandaşımızın ailesine hakaret ediyor. Bayrağı devraldığı ile boynuz-kulak yarışına girmiş durumda.Oysa ne güzel başlamıştı, islam ana düsturlarıydı. Herkesi, her kesimi kucaklayan bir parti olacaklardı. Herkese eşit mesafede olacaklardı. Ama unuttukları bir şey vardı;“Bir insanın hayatı, Allah katında bütün insanların hayatı kadar değer ve kıymete sahiptir. (Maide, 5/32)Hangi şuurlu müslüman, böyle bir vebali göze alabilir, kim yerin metrelerce altına güvenlik önlemlerini almadan çalışanlarını gönderebilir. Gözünü para bürümüş bir işveren bunları yapar kabul edelim. Hangi denetçi, hangi görevli, hangi devletin sorumlu bakanı, çalışma şartlarını işverenin inisiyatifine bırakır.Cahiliye devrinde zulme dayalı işleyen bozuk düzeni yıkarak sınıfsız bir toplum anlayışı getiren İslam anlayışını ya bilmiyor ya da bildiğiniz bu sistemin kullanıcısı değilsiniz. Hakkınızda hüküm sahibi Allah’tır.Peygamberi “işçinize yapamayacağı kadar iş yüklemeyin, ya da beraber yapın. Yemeğinizi işçinizle beraber yiyin.” diyen bir dinin mensubu olduğunuzu söylerken, İçişleri bakanı, peygamberimize “gurur yapmıştı” diyebilecek kadar dengesizleşiyorsa, sizin istifanız komik kaçar, istifa etmeyin sakın.
Hasan Basri ARSLAN/KAPSAMHABER
Hasan Basri ARSLAN/KAPSAMHABER