Efsaneler, kıssalar, kerametler ve rüyalar olmasa bu kültür nereye, ne kadar taşınabilirdi? Bu soruların cevabını ağır ağır mayalanmaya bırakırken sözü “Bir insan yüzde yirmi okumakla, yüzde seksen sohbetle yetişir!” diyen Süheyl Ünver’e devredelim. Zira, himmeti ve sohbet halkası bizleri de kuşatacak kadar geniş…
“Ayasofya muhakkak ki bir Bizans eseridir. 1949’da yapılışının 1412. senesidir. Ananeye göre Ayasofya, Ortodoks Hıristiyanlarının büyük bir mabedi olmaktan önce cami olsun diye yapılmış, sonra kilise olmuştur. Bugün, bu mabed, en olgun çağında Fatih Sultan Mehmet tarafından tekrar Müslüman edilmiştir. Beş asırdır da Müslümandır. Onda şimdi ibadet edilmiyor. Garp medeniyet âleminde bir kilisenin müze olduğu vaki değildir. İzah etmek istemediğim bir görüşle bugün müze olmuştur. Fakat yine Müslümandır. Ayasofya o kadar bizim olmuştur ki onun Türk ve Müslümanlığından bir taş koparıldığı gün yıkılacaktır. Onun kenarlarına muhteşem istinat duvarlarını Türkler yapmıştır. Bir taş koparılamaz. Bir köşesinde sıraya dizilen o muhteşem türbeler kaldırılamaz. Zira buna beşerin takati ve hissi mânidir ve onlar bu eseri korumaktadır. Ayasofya o kadar Türk ve Müslümandır ki efsanemiz, onun bir türlü tutmayan kubbesine Peygamberimizin tükrüğünü karıştırmıştır.
Efsaneyi kısaca izah edelim: Hızır Aleyhisselam bir gün Ayasofya’nın bir türlü tutmayan ve daima yıkılan kubbesine bir çare bulduğunu abdal şekline girerek rahiplere: “Ahirzaman peygamberinin tükrüğü olmadıkça bu kubbe tutmaz, eğer onu zemzem suyu ile karıştırıp kubbenin hamuruna katarsanız kubbe sabit olur.”, der kaybolur. Rahipler Mekke’ye giderler. Peygamberimizin amcası Ebu Talib’i bulurlar. Bunun delaletiyle Peygamberimizin yanına girerek tükrüğünden isterler. Bir hokkaya tükrüğünden alırlar. 70 deveye Mekke toprağı, 70 deveye de zemzem yükleyerek getirirler. Ayasofya’da terler direk yanında Mekke toprağıyla Mekke zemzemini hamur ederler, tükrüğü de karıştırarak kubbeyi tuttururlar.
İnşallah İstanbul sizin olacak
Fatih de bu azametli kubbenin Peygamberimizin tükrüğüyle kaim olmasından ortasına bir zincir ile uğurlu sayarak bir altın top astırır ki, içi 50 kile buğday alıyormuş. Hızır Aleyhisselam bunun altında ibadet edermiş, orayı kendine makam tutmuştur. O mahalde 40 sabah namaza devam edenin dünyadan ve ahretten muradı ne ise hâsıl olur.
Bizans şehri imparatoru, Ayasofya’nın yıkılma tehlikesini önlemek için İkinci Sultan Mehmet Çelebi’den bir mimar istiyor. Evliya Çelebi’nin seçmelerinden öğrendiğimize göre gönderilen mimar Ali Neccar, lazım gelen onarımı yapıyor. İşi bitince Edirne’ye dönüyor. Neticeyi padişaha şöyle anlatıyor: “Padişahım inşallah İstanbul sizin olacak. Ayasofya’yı cami yapacaksınız. Ona dört payanda vurdum. Minarenizin kaidesini kurdum. İçinin 200 basamaklı merdivenini döşedim. Kostantin ‘Ne yapıyorsun?’ dedi. Tabakaya çıkmaya merdiven dedim. Onun üzerinde de namaz kıldım. Payandalar ile kubbeyi kurtardım. Tamir vazifesi bana düştü. Fetih vazifesi de sana düştü.”
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u alıp Ayasofya’yı cami yapınca, Hızır Aleyhisselam içine girer. Bakar ki kıble Mekke’ye müteveccih değildir. Solda, arkada terler direk denen ve üzeri bakır kaplı mermer direk kaidesine parmağını sokar. Camiyi Kâbe’ye çevirir. O delik Ayasofya’da daha Hıristiyan iken vardır ve Hıristiyanlarca bunun bir manası olduğundan ziyaretgâhtır. İşte onu İstanbul Türk Efsanesi derhâl Müslümanlaştırmıştır. Yani Ayasofya’nın bütünü değil, her bir parçası böylece Müslüman edilmiştir. Ayasofya’nın her parça ve bucağının müslüman olması için söylenen ve muhakkak ki bir aslı olması icabeden efsaneler bize Ayasofya’da pek çok makam seçmiştir.
Müselleme Makamı: Halife Muaviye zamanında Müselleme serdarlığında İstanbul kuşatılır. Ayasofya’da üç bucak nam mahaldedir, salihler burada namaz kılmışlardır.
Eyüp Sultan Makamı: Hicretin 50. yılında (660) burada Eba Eyyüb iki rekât namaz kılmıştır. Bu, terler direk kıblesindeki mihraptır.
Halife Ömer İbni Aziz Makamı: Salihlerin Ayasofya’nın garbinde yeşil mihrap dibinde ibadet ettikleri yerdir.
Şeyh Maksut Makamı: Baba Cağfer ile İstanbul’a kral müsaadesiyle gelip Ayasofya’nın şarkında türbe kapısının iç tarafında köşede ibadet etmiştir.
Süleyman Peygamber Makamı: Minberin sağındaki yeşil mihrabın bulunduğu yerdir. İbtida Ayasofya zemininde (ilk Ayasofya’da) kadim ibadetgâhtır. Bu makamda teheccud ve işrak namazları kılınır.
İskender Zülkarneyn Makamı: Minberin yerinde imiş.
Hızır Aleyhisselam Makamı: Kubbe ortasında top kandil altındadır. Bazı salihler burada Hızır’la karşılaşabilirlermiş.
Kırklar Makamı: Müezzinler mahfelinin güney tarafındadır. Bu makamda ibadet edenlerden nice kimseler bunlara kavuşmuşlardır.
Havariyyun Makamı: Ayasofya Camii’nin üst tabakasının doğu tarafındadır.
Ak Şemseddin Makamı: Terler direk yanında ibadet ettiği için bu makam ziyaretgâhtır.
Terler direk: Yaz-kış terler. Alt kısmı bakır kaplıdır. Temelinde tılsım var derler. Bu direk Vedud sultanın yürekler yakıcı âh-ı hararetinin hâlâ etkisinin devamından terlemiştir.”
zaman
“Ayasofya muhakkak ki bir Bizans eseridir. 1949’da yapılışının 1412. senesidir. Ananeye göre Ayasofya, Ortodoks Hıristiyanlarının büyük bir mabedi olmaktan önce cami olsun diye yapılmış, sonra kilise olmuştur. Bugün, bu mabed, en olgun çağında Fatih Sultan Mehmet tarafından tekrar Müslüman edilmiştir. Beş asırdır da Müslümandır. Onda şimdi ibadet edilmiyor. Garp medeniyet âleminde bir kilisenin müze olduğu vaki değildir. İzah etmek istemediğim bir görüşle bugün müze olmuştur. Fakat yine Müslümandır. Ayasofya o kadar bizim olmuştur ki onun Türk ve Müslümanlığından bir taş koparıldığı gün yıkılacaktır. Onun kenarlarına muhteşem istinat duvarlarını Türkler yapmıştır. Bir taş koparılamaz. Bir köşesinde sıraya dizilen o muhteşem türbeler kaldırılamaz. Zira buna beşerin takati ve hissi mânidir ve onlar bu eseri korumaktadır. Ayasofya o kadar Türk ve Müslümandır ki efsanemiz, onun bir türlü tutmayan kubbesine Peygamberimizin tükrüğünü karıştırmıştır.
Efsaneyi kısaca izah edelim: Hızır Aleyhisselam bir gün Ayasofya’nın bir türlü tutmayan ve daima yıkılan kubbesine bir çare bulduğunu abdal şekline girerek rahiplere: “Ahirzaman peygamberinin tükrüğü olmadıkça bu kubbe tutmaz, eğer onu zemzem suyu ile karıştırıp kubbenin hamuruna katarsanız kubbe sabit olur.”, der kaybolur. Rahipler Mekke’ye giderler. Peygamberimizin amcası Ebu Talib’i bulurlar. Bunun delaletiyle Peygamberimizin yanına girerek tükrüğünden isterler. Bir hokkaya tükrüğünden alırlar. 70 deveye Mekke toprağı, 70 deveye de zemzem yükleyerek getirirler. Ayasofya’da terler direk yanında Mekke toprağıyla Mekke zemzemini hamur ederler, tükrüğü de karıştırarak kubbeyi tuttururlar.
İnşallah İstanbul sizin olacak
Fatih de bu azametli kubbenin Peygamberimizin tükrüğüyle kaim olmasından ortasına bir zincir ile uğurlu sayarak bir altın top astırır ki, içi 50 kile buğday alıyormuş. Hızır Aleyhisselam bunun altında ibadet edermiş, orayı kendine makam tutmuştur. O mahalde 40 sabah namaza devam edenin dünyadan ve ahretten muradı ne ise hâsıl olur.
Bizans şehri imparatoru, Ayasofya’nın yıkılma tehlikesini önlemek için İkinci Sultan Mehmet Çelebi’den bir mimar istiyor. Evliya Çelebi’nin seçmelerinden öğrendiğimize göre gönderilen mimar Ali Neccar, lazım gelen onarımı yapıyor. İşi bitince Edirne’ye dönüyor. Neticeyi padişaha şöyle anlatıyor: “Padişahım inşallah İstanbul sizin olacak. Ayasofya’yı cami yapacaksınız. Ona dört payanda vurdum. Minarenizin kaidesini kurdum. İçinin 200 basamaklı merdivenini döşedim. Kostantin ‘Ne yapıyorsun?’ dedi. Tabakaya çıkmaya merdiven dedim. Onun üzerinde de namaz kıldım. Payandalar ile kubbeyi kurtardım. Tamir vazifesi bana düştü. Fetih vazifesi de sana düştü.”
Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u alıp Ayasofya’yı cami yapınca, Hızır Aleyhisselam içine girer. Bakar ki kıble Mekke’ye müteveccih değildir. Solda, arkada terler direk denen ve üzeri bakır kaplı mermer direk kaidesine parmağını sokar. Camiyi Kâbe’ye çevirir. O delik Ayasofya’da daha Hıristiyan iken vardır ve Hıristiyanlarca bunun bir manası olduğundan ziyaretgâhtır. İşte onu İstanbul Türk Efsanesi derhâl Müslümanlaştırmıştır. Yani Ayasofya’nın bütünü değil, her bir parçası böylece Müslüman edilmiştir. Ayasofya’nın her parça ve bucağının müslüman olması için söylenen ve muhakkak ki bir aslı olması icabeden efsaneler bize Ayasofya’da pek çok makam seçmiştir.
Müselleme Makamı: Halife Muaviye zamanında Müselleme serdarlığında İstanbul kuşatılır. Ayasofya’da üç bucak nam mahaldedir, salihler burada namaz kılmışlardır.
Eyüp Sultan Makamı: Hicretin 50. yılında (660) burada Eba Eyyüb iki rekât namaz kılmıştır. Bu, terler direk kıblesindeki mihraptır.
Halife Ömer İbni Aziz Makamı: Salihlerin Ayasofya’nın garbinde yeşil mihrap dibinde ibadet ettikleri yerdir.
Şeyh Maksut Makamı: Baba Cağfer ile İstanbul’a kral müsaadesiyle gelip Ayasofya’nın şarkında türbe kapısının iç tarafında köşede ibadet etmiştir.
Süleyman Peygamber Makamı: Minberin sağındaki yeşil mihrabın bulunduğu yerdir. İbtida Ayasofya zemininde (ilk Ayasofya’da) kadim ibadetgâhtır. Bu makamda teheccud ve işrak namazları kılınır.
İskender Zülkarneyn Makamı: Minberin yerinde imiş.
Hızır Aleyhisselam Makamı: Kubbe ortasında top kandil altındadır. Bazı salihler burada Hızır’la karşılaşabilirlermiş.
Kırklar Makamı: Müezzinler mahfelinin güney tarafındadır. Bu makamda ibadet edenlerden nice kimseler bunlara kavuşmuşlardır.
Havariyyun Makamı: Ayasofya Camii’nin üst tabakasının doğu tarafındadır.
Ak Şemseddin Makamı: Terler direk yanında ibadet ettiği için bu makam ziyaretgâhtır.
Terler direk: Yaz-kış terler. Alt kısmı bakır kaplıdır. Temelinde tılsım var derler. Bu direk Vedud sultanın yürekler yakıcı âh-ı hararetinin hâlâ etkisinin devamından terlemiştir.”
zaman