Din, toplum ve birey hayatını düzenleyen faktörlerin başında gelir. Toplumların yaşantılarını ve değer yargılarını belirleyen din, toplumun ve bireylerin karakterleri üzerinde önemli bir fonksiyon üstlenir. Din bireylerin belirli normlara bağlı kalmasını sağlarken, bireyin toplum içindeki konumunun belirlenmesinde etkin olan toplumun değer yargılarının oluşmasını da sağlar. Aynı dine mensup oldukları kişiler arasında bir bağ oluşurken, toplumda hakim olan dinin esasları toplumun kimliği mahiyetinde olan kültürü de etkileyerek kültürde eklemeler, eksiltmeler ve değişiklikler meydana getirir. Kısaca din bireyin iç dünyasını düzenlerken, toplum üzerinde de “toplum mühendisliği” yapar diyebiliriz.
Hak din olan İslâmiyet’te, bireyi iyiye ve doğruya sevk ederek bireyin, yardımlaşma, dayanışma, adalet gibi sosyal mefhumları ilke olarak belirterek toplumun şekillenmesini sağlar. Müslüman’ın tüm hayatının bu olgular üzerine kurulmasını öğütleyen yüce dinimiz; belirli gece, gün ve aylarda ise Allah(c.c)’ın rahmetinin her zamankinden daha fazla olduğunu belirterek bu zaman dilimlerinde bu mefhumların doruğa ulaşmasını sağlamaktadır. Berat Kandili, Regaip Kandili, Miraç Kandili, Arife Günü gibi zamanlar Kur’an-ı Kerim’de Rabbimizin rahmetinin arttığı dönemler olarak belirtilir. Şu an da içinde bulunduğumuz mübarek Ramazan Ayı da birey ve toplum üzerinde büyük etkiye sahip kutsal zamanlardandır. Farz olan oruç ibadetinin yapıldığı Ramazan Ayı, nefsin kontrol altına alınması bakımından bireyin; yardımlaşma ve dayanışma kültürünü topluma egemen kılması akımından ise toplumun refaha ermesini sağlar.İnsanoğluna “oruç” ibadetinin farz kılındığı Ramazan Ayı tüm İslâm coğrafyasında toplumsal bilincin yükseldiği zamanlardandır. “On Bir Ayın Sultanı” olarak nitelendirilen Ramazan Ayı’nda ve içinde barındırdığı bin aydan daha hayırlı olan “Kadir Gecesi”nde Allah(c.c.) rahmetinin arttığı Kur’an-ı Kerim’de müjdelenmiştir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v)’de bir hadisi şeriflerinde “Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.” buyurarak bu mübarek ayın faziletini ortaya koymuştur. Ramazan Ayı’nı mahiyetine uygun olarak yaşamaya çalışan Müminler, bu ayda günahlardan uzaklaşmaya ve Allah(c.c.) rızası için hayırlı işler yapmaya her zamankinden daha fazla dikkat ederler. Ramazan-ı Şerif, “Mümin Müminin kardeşidir.” hadisi şerifinde işaret olunan kardeşlik havası içerisinde yaşanarak toplumsal bağlar bu ayda daha da güçlenmektedir. Ayrıca fitre(fıtır sadakası)ninde bu ayda verilmesi zenginlerin fakirleri hatırlaması ve zengin-fakir ayırmaksızın toplumsal bir kaynaşmanın oluşmasını sağlamaktadır.Yüzyıllar boyunca İslâm’ın sancaktarlığını yapan Türk milleti, İslâmiyet’i bin yıldan daha uzun bir zaman önce kabul eder. Köklü bir tarihe ve zengin bir kültüre sahip olan Türk milleti İslâmiyet’in değerlerini esaslarına zarar vermeden kendi motifleriyle bezer. İslâmiyet’ten önce de misafirperverlik, komşuluk, yardımlaşma ve dayanışma gibi sosyal olguların hakim olduğu Türk milleti; İslâm dinini kabul ettikten sonra bu değerleri daha fazla benimser. Çünkü bu değerler artık Yüce Yaradan’ın emirleridir. Yardımlaşma ve dayanışma ayı mahiyetinde olan Ramazan Ayı Türk milletinin kendi kültürüyle süslediği değerlerdendir. Tüm İslâm coğrafyasında Ramazan’ın başlamasıyla bir sevinç hakim olur. Fakat Müslüman Türk coğrafyasında, Ramazan Ayı’nın sevinci dışa yansır. Her bölgede oraya özgü kültürel etkinlikler düzenlenerek tüm Türk dünyası neşeyle Ramazan Ayı’nı geçirir.Her Türk coğrafyasında oraya has bir Ramazan faaliyetine rastlanır. Sahur vakti Anadolu’da davul çalınırken, Kerkük Türkmenleri def çalarlar. Diğer bir zenginliğe Çin yönetimi yasaklamadan önce Doğu Türkistan’da rastlanmaktaydı. Doğu Türkistanlı çocuklar evleri dolaşarak mani okurlardı. Osmanlı Dönemi’nde ise “Hacivat ile Karagöz” oyunu Ramazan eğlencelerinde sık rastlanan bir oyundur. Sokakları bayram yerine çeviren Türk milleti Ramazan’da gökleri de unutmayarak, mahyalarla da gökleri süsler. Türk milletinin Ramazan-ı Şerif’e olan sevgisinin en iyi göstergesi olan mahya ilk olarak Sultan 1. Ahmet zamanında Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmet Kefevi tarafından yapılarak Sultanahmet Camii minarelerine asılır. Sultan 1. Ahmet zamanından kalma bir mirasımız olan mahyalar aradan geçen yıllara rağmen bugünde göklerimizi süsleyerek, Ramazan’ı müjdelemektedir. Müslüman Türkler’in Ramazan Ayı’nda dikkat ettikleri bir diğer konuda iftar sofralarıdır. Sık sık misafirlerin ağırlandığı iftar sofraları, misafir olamasa bile misafir gelecekmişçesine özenle hazırlanır.Türk-İslâm değerlerine kendisine ilke edinen biz Türk milliyetçileri de içinde bulunduğumuz Ramazan Ayı’nı layıkıyla yaşamaya çalışmaktayız.Ramazan Ayı’nda yurt dışındaki kardeşlerimizin sıkıntıları, dertlerini daha derinden hissederiz. Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’in unutmayan bizlerde, her gün en içten dileklerle Türk ve İslâm coğrafyasının selameti için dualar etmekteyiz. Liderimiz Devlet Bahçeli ile Kerküklü kardeşlerimizin bayramlarına ortak olarak paylaşmanın hazzına varıyoruz. Suriye Türkmenlerinin, Doğu Türkistan’ın,Güney Azerbaycan’ın dertleriyle hem dert olurken “Turan”da buluşmak için Rabbimize sığınıyoruz.Başta Diktatör rejimin çizmesi altında ezilmeye çalışan Suriyeli Türkmen kardeşlerim, dün deprem yaşayan Güney Azerbaycan Türkü kardeşlerim ve Kızıl Çin işgalindeki Doğu Türkistanlı Uygur Türkü kardeşlerim olmak üzere Yüce Allah(c.c.)’dan tüm Türk-İslâm coğrafyasının çilelerinin bitmesini niyaz ediyorum. Rabbim hepimizi Ramazan’ın başında rahmete, ortasında mağfirete, sonunda ise cehennem ateşinden kurtulanlardan eylesin…
Hasan KUMKALE
Hasan KUMKALE