Prof,Dr. Abdulkadir Donuk, “Türk Olmak Suç mu ?” adı altında konferans vermek üzere 17 kasım Cumartesi günü Samsun’da.
Prof,Dr. Abdulkadir Donuk Kimdir?
1948 yılında Adana'nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 1972 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu'nun yanında doktora çalışmalarına başladı. 1974 yılında asistan, 1978 yılında asistan doktor, 1983'de doçent, 1988'de de profesör oldu. 1980-81'de Amerika'ya giderek Columbia Üniversitesi'nde 6 ay çalışma imkanı buldu. Uzun yıllar İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı.ESERLERİ:
Eski Türk Devletlerinde Îdari-Askerî Ünvan ve Terimler. İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 1988.
Türk Hükümdarları. İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı,1990.Prof,Dr. Abdulkadir Donuk’un birkaç yazısından alıntı:Tarihin bilinen en eski kavimlerinden olan ecdadımız bugüne kadar 3 kıt’a üzerinde 120’ye yakın devlet kurmuşlardır. Bilindiği gibi bizler Cenâb-ı Hakk’ın kainatta yarattığı çeşitli kavimlerden sadece bir tanesiyiz. Yani Türk milletinin birer fertleriyiz.Türk deyip geçmeyiniz. Türk yabancı araştırıcıların ifadesi ile “Dünyanın efendisi” olan insandır. Türk kendine ait hasletleri ile her yere "adalet" götüren ve buna paralel olarak "dünyada ilk kanun koyucu" millet olmak şerefini kazanan topluluktur. Türk “Millet sevgisi, Allah korkusu ve Doğruluk” ilkeleri ile tanınan insandır. Türk gittiği her yerde “yabancılar tarafından sevinçle karşılanan” insandır.Şu hususu samimiyetle ifade edelim ki, yukarıda belirtmeye çalıştığımız hususlar dikkate alındığında görülecektir ki, Cumhuriyet tarihimizde iki büyük devlet adamı yetişmiştir. Biri Atatürk, diğeri de Alparslan Türkeş’tir. Her ikisi de mensup olduğu "Türk Milleti" aşığı idiler. Her ikisi de, gerçekten "Türk Milliyetçisi" olmakla iftihar eden ve de haykıran insanlardı. Ortak noktaları "Ne mutlu Türküm diyene" parolasında yatmakta idi.Gerçekten "Bilge" bir kişi idi. "Siyaset ve idarede hakim" tabirinin karşılığı olan bilgeliği ile hayran olduğu bu milletin tarihini çok iyi bilmekte idi. Hemen ifade edelim ki, başarılı olamayan devlet adamlarının en büyük kusuru "tarih bilmemekte" görülmektedir. İşte, bu hususu çok iyi benimsemiş olan rahmetli A.Türkeş’in, diğer devlet adamı geçinen insanlardan en büyük farkı, burada kendini hissettirmektedir. Rahmetlinin tarihi çok iyi bilmesi, kendisinde “tarih şuurunun” uyanmasına vesile olmuş ve bu “şuuru” hayatı boyunca benliğinde muhafaza ederek, nesillere aktarmasını bilmiştir.Rahmetli, akıllı ve bilgili bir insandı. Bu vasıflarını milletinin ve devletinin bekası yolunda "gece uyumadan, gündüz oturmadan" kullanmış, yerine göre öğütler vererek, eserler yazarak ülke üzerinde oynanan oyunları gözler önüne sermiştir.A.Türkeş "cesaretli" bir şahsiyet idi de. Bu vasfını teyid eden iki önemli husus şudur. Birincisi 1944 yılında devrin Tek Parti yönetimine karşı verdiği “Turancılık” davasıdır. İkincisi ise, 1968 olaylarından sonra, güya devlet adamı geçinen ve evinden çıkmaya cesaret edemeyen insanların aksine, devletini böldürtmemek ve bayrağımızı indirtmemek için yaptığı olağanüstü mücadeledir.Rahmetli “doğruluktan ayrılmayan” dürüst bir insandı. Yusuf Has Hâcib’in belirttiği gibi “insanlık doğruluğun adıdır. İnsan nâdir değil, insanlık nâdirdir, insan az değil, doğruluk azdır” düsturuna gönülden inanarak hareket eden müstesna bir şahsiyet idi.Başbuğ aynı zamanda "Fazilet" sahibi idi. Bu meyanda “yumuşak huylu, alçak gönüllü, himmet ve hayâ sahibi” olarak temayüz etmişti.Türkeş "sözünde duran" ve “verdiği sözden de dönmeyen” bir yapıya da sahipti.Rahmetli’nin “elinin açık olduğu” da bilinmektedir. Bu dünyada “hasise söğüldüğünü, cömertin ise övüldüğünü” bilmekte idi.A.Türkeş devlet adamlığı vasıfları arasında olması gereken iki önemli vasfa da sahipti. Biri “ihtiyatlı” diğeri de “uyanık” olma hususu. Bu bakımlardan devlet adamlarının “ansızın bir iftiraya” uğramaması için “ihtiyatlı ve uyanık” olması gerektiğini hiç aklından çıkarmamış idi.Rahmetli “sabırlı, merhametli, şefkatli, tatlı dilli, gönlü temiz, anlayışlı, tok gözlü” idi. Bunun yanında "yalandan" hiç hoşlanmazdı. Ayrıca “mağrur ve kibirli” olduğu da görülmemiştir.Rahmetli A. Türkeş’in en büyük vasıflarının başında "takva" sahibi olması gelmektedir. Gerçekten “Allah korkusu” ile ömrünü tamamlamış idi. Takvâ sahibi olma meziyetini hiç aklından çıkarmadığı için de “nefsine hakim olabilmiş, harama el uzatmamış, kumar oynamamış, fesattan uzak durmuş, kin gütmemiş, varlığının fani olduğunu unutmamış” ve en mühimi de "Allah’a kulluk etme" şuuru ile hareket ederek “ibadet” etme vazifesini de ihmal etmemiştir.KONFERANS: TÜRK OLMAK SUÇ MU?KONUŞMACI: PROF. DR. ABDULKADİR DONUK(İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ)TARİH: 17 KASIM 2012 CUMARTESİ SAAT: 13.30YER: SAMSUN TÜRK OCAĞI DR. FETHİ TEVETOĞLU KONFERANS SALONU