Şair ve yazar Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, vefatının 28. yılında anılıyor. “Destan Şairi” olarak Adını Türk edebiyatına yazdıran bu büyük isim, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nu,
21 Ağustos 1992 günü son yolculuğuna uğurlamıştık. Peki, Niyazi Yıldırım kimdir, nerelidir, ne zaman vefat etmiştir? Gençosmanoğlu, Türk milletinin tarihine, kültürüne ve meselelerine vakıf, İslamiyetin ve Türklüğün en güzel motifleriyle işlediği destanlarıyla Türk edebiyatına çok şeyler kazandırdırmıştır. Eserlerinde Savaş, kahramanlık, Türk tarih ve kültürü konularını işleyen şair, hem şir hem de romanlarında gönüllere hitap etmiştir.
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, çağımızın Dede Korkut’u olmuştur. Yazar
Sevinç Çokum Büyük Şair Gençosmanoğlu'nun şiirleriyle ilgili şunları söylemiştir:
"Bu şiirler, değerleri sarsılmış, kültür kıyımına, kimlik kaybına uğramış bir milleti uyandıran, şahlandıran ses olmuştur.”70’li ve 80’li yıllarda mısraları dillerden düşmeyen şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu bütün ömrünü Türk Destanı’nı yazmaya adamıştır. Yazılarında Alp ve Eren kimliğini bütünleştiren Alperen tabiri ile ifade ettiği bir kimlik oluşturarak bu kimliği Türk Gençliğine ideal tip olarak öneren Gençosmanoğlu ifadesiyle, “Alperen, maddî ve manevî erdemleri şahsında birleştiren bir insan tipidir.”
Şair ve Yazar Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun eserleri üç ana başlık altında toplandı.Destanlar Burcu: - Destanlarda Uyanmak
- Kopuzdan Ezgiler
- Malazgirt Destanı
Bozkurtların Destanı:- Bozkurtların Destanı
- Kür Şad İhtilali Destanı.
Alperenler Destanı: - Boğaç Han Destanı
- Salur Kazan Destanı
- Bozkurtların Ruhu
- Genç Osman Destanı
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu Kimdir?
1929 yılında Elazığ'ın Ağın ilçesinde doğan Gençosmanoğlu'nun Babası Mehmet Sait Efendi, annesi Zeynep Hanım’dır. İlköğrenimi Ağın ilçesinde okuduktan sonra, Akçadağ Köy Enstitüsü'nü bitirdi. öğretmenliğe başlayan ve Çeşitli köy ve kasabalarda 19 yıl öğretmenlik yapan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, sırasıyla ilköğretim müfettişliği, Milli Eğitim Bakanlığı Yayımlar Genel Müdürlüğünde şube müdür yardımcılığı, şube müdürlüğü, genel müdür yardımcılığı, İstanbul'da Devlet Kitapları Müdürlüğü vazifelerinde bulundu.1978'de emekli olan Gençosmanoğlu,
Türk Edebiyatı Vakfı ve Doğu Türkistan Vakfı'nda çeşitli idari vazifelerde bulundu.
Doğu Türkistan'ın Sesi dergisini yöneten Gençosmanoğlu, Türkiye gazetesinin Kültür-Sanat köşesini idare etti. Vefatına kadar bu vazifeyi yürüten Şair, Üst üste üç defa beyin ameliyatı oldu. “
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma” diye başlayan Malazgirt Marşında belirttiği gibi, 1992 senesi Ağustos ayının 21'inde Cuma günü İstanbul'da vefat etti.Şiir yazmaya 11 yaşında başlayan Niyazi yıldırım Gençosmanoğlu, ilk şiirini 4.sınıfa giderken, Erzincan zelzelesinin olduğu yıl yazmıştır. Erzincan zelzelesi üzerine yazdığı bu ilk şiiri okulunun duvar gazetesine konmuştur.
Şaire Göre Sanat Anlayışı
Şaire göre sanatta “hedef ” söz konusudur. Hedefi olmayan sanat aynı zamanda anlamı olmayan bir meşgaleden ibarettir. Edebiyat, musiki, mimari, resim, heykel, tiyatro, sinema, şiir geçmişin derinlerinden günümüze kadar gelen ve geleceğe doğru yol alan sanat dallarıdır. Her dalın gayesi beslendiği, içtiği suyun, soluduğu havanın tadını rengini özsuyunu ihtiva eden en olgun ve en güzel meyveyi verebilmek ve bu meyvelerle milletin ruhunu besleyebilmektir. Gençosmanoğlu’na göre; Türk sanatının kaynakları pek tabii ki, üç bin yıllık Türk harsı (kültürü) dır. Kökü bu kaynağa varamayan sanat cılız kalmaya hatta yıkılmaya mahkûmdur. Nitekim günümüzdeki, sanat anarşisi köksüzlükten yani Türk kültürünün derin kaynaklarına inmemekten ve onu inkâr etmekten ileri gelmektedir."Geçmişle, günümüzle ve gelecekle bağlantı kurmak zorundayız. Millet olarak var olmamızın, yaşayabilmemizin ve atalarımızın Allah’tan alıp bize miras bıraktıkları büyük ülkümüzü gerçekleştirebilmemizin tek şartı budur. Destan, tek başına bir konu olmakla beraber, sanatın her dalına konu ve ilham veren derin, geniş ve gür bir kaynaktır. Ben yazmış olduğum
“Kür Şad İhtilali” ve
“Bozkurtların Destanı” adlı eserlerimle bunu yapmak istedim. Aynı zamanda destan, milli şuuru dinç tutan, milli dinamizmi yoğuran en büyük amillerden biridir. Milli şuur olmadan, milli hiç bir şey yapılamayacağına göre, gençlerin şuurlarına bilenmiş bir süngü parlaklığı ve keskinliği kazandırmak istedim. Destanda ibretler vardır; dünya görüşümüz vardır; acılarımız, mutluluklarımız vardır…”