Mevcut şartlar içersinde, bu 'dumanlı hava'da ne kadar kapı aralayabilir, yol alabilir ve yol açabiliriz, bilemiyorum.
Basınımızda, salâhiyetliler ve efkâr-ı umûmîye tarafından üzerinde pek de durulmayan korku verici bir haber okudum. Şahsen, bu, bana ürküntü verdi.
İşte o haber: " Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. İhsan Karaman, resmî araştırmalara göre 14-19 yaş arasındaki gençlerin yüzde 30'unun sigara, yüzde 20'sinin alkol ve resmi olmayan ancak gerçek verilere göre yüzde 10 oranında uyuşturucu kullandığını söyledi. Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, bağımlılıkla ilgili yapılacak çalışmada anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise öğrencilerini eğiteceklerini söyledi. Türkiye Yeşilay Cemiyeti ve Millî Eğitim Bakanlığı, " Türkiye bağımlılıkla mücadele eğitim programı (TBM) " projesiyle okullarda ve ulusal düzeyde bilinç oluşturulması amacıyla işbirliği yaptı. İşbirliği protokolü, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile Türkiye Yeşilay Cemiyeti Başkanı İhsan Karaman imzaladı. Pilot uygulama önce İstanbul'da yapılacak." (Bknz: Yeniçağ Gazetesi, 04 Ocak 2014, sy. 3)
Bu haber 'tekzîb' edilmediğine göre, demek ki, yazılanlar doğrudur. Ve demek ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin her kademesindeki salâhiyetli ve mes'uller, bugüne kadar, T. C. Anayasası'nın emrettiği , 58.Madde'sinde ifadesini bulan: " Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır" hükmünü başarmak şöyle dursun, bunda, büyük bir 'hezîmet'e uğramıştır.
Yaş oranlarına baktığımızda da görünün şudur ki, son on yıl içinde ilkokula başlayanlardaki sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, evvelkilerden çok daha fazladır. Koskoca Millî Eğitim Bakanlığı, Türkiye Yeşilay Cemiyeti'nin uyarısına muhtaç hâle gelmiştir. Çünkü; daha önceki yazılarımızda da dile getirmeye çalıştığımız gibi, Türk Millî Eğitimi, ne yapacağını şaşırmış bir vaziyettedir.
Kaldı ki, yapılması düşünülen hususlarda, bugüne kadar yapılmış olan yanlışlıklara devam edileceği de anlaşılmaktadır. Bunda, üniversitelerin kendini yetkili gören bölümleri de aynı hata içersindedirler.
Bu ne midir? Söyleyellim: Millî Eğitim Bakanı'nın, yukarıda işâret ettiği " bağımlılıkla ilgili yapılacak çalışmada anaokulu, ilkokul, ortaokul, lise öğrencilerini " eğitmek, nasıl olabilir?
Meselâ; aklında, zihninde ve hiçbir davranışında "sigara, alkol ve uyuşturucu" kavramı bulunmayan "anaokulu", 'ilkokul' ,"ortaokul" ve hattâ " lise öğrencileri"nin büyük çoğunluğuna, bu uyarıları toplu olarak da ferdî olarak da nasıl yaparsınız? 'Yasaklar', bazı insanlarda ve bilhassa o çağlardaki çocuklarda ve gençlerde, o şeye ilgiyi/yakınlaşmayı/ merakı daha çok artırmaz mı?
Yüzlerce öğrenciyi bir salona topluyor ve onlara, "sigara, alkol ve uyuşturucunun ne olduğunu ve onların zararlarını" anlatıyorsunuz. Anlatan kişiyi, mâsûm bir şekilde dinleyen bu vatan evlâtlarına bu zararlıların 'varlıklarından' bile haberdar olmadıkları zehirleri niçin 'merak' ve " ilgi merkezi" hâline getiriyorsunuz?
Bugüne kadar, buna karşı çıkan hiçbir üniversite mensubuna da rastlamadım. Birçok defa, bâzı okulların tıklım tıklım doldurulan salonlarında bu tür konferansların verildiğine şâhit oldum. Demek ki, bunların hiçbiri istenen faydayı sağlamadı , aksine, sayıyı daha da artırdı. Görünen odur ki, yine aynı yanlış üzerinde yürünecektir; yazık!
Bir de, Yeşilay Cemiyeti ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında " İşbirliği protokolü imzalan"mış ve " Pilot uygulama önce İstanbul'da yapılacak" mış.
Lütfen, bu işleyişi dikkatle tâkip edelim ve"p(u)rotoköl"e harcanan/hebâ edilen zaman ile "merasim"in bizi ne hâle getirdiğini idrâk edelim.
İstanbul, "pilot" uygulama mekânı olarak seçilecekse, hâlâ yapılmamış olan mücâde p(i)lânları ne zaman faaliyete geçirilecek, mücâdele ne zaman yapılacak ve bu "uygulama" vatan sathına ne zaman yayılacak, çocuklarımız ve gençlerimiz bu zararlı illetlerden ne zaman kurtulacaktır?
"Dostlar, alış-verişte görsün!" Demekten başka bir kanaatim maalesef yoktur!
Ekonomik Ve Kalkınma İşbirliği Teşkilâtı (OECD)'nın raporlarında, vergiler, zamlar ve caydırıcı başka tedbirlere rağmen, Türkiye, alkol tüketimi bakımından Müslüman ülkeler arasında ikinci sırada yer alıyor. Buna göre; içilen içki miktarıyla değil, içki içindeki saf alkol miktarıyla yapılan hesaplamada, Türkiye'de, 2002'de kişi başına 1.4 litre içki tüketilirken, 2010'da 1.5 litre tüketilmektedir.
The Economist'in raporlarına göre ise; Müslüman ülkeler arasında, yılda, kişi başına 2.3 litre saf alkolle Lübnan, 1.9 litre ile Türkiye ve 1.2 litre ile de İran sıralanmaktadır.
Yabancı istatikçilerin ve teşkilâtların yaptıkları araştırmalar, bizi ancak şimdi uyandırabildi! Biz de, hâlâ birbirimizle "p(u)rotokol" yapmakla ve " pilot uygulama"yla meşgulüz. Ne hazîn!..
Mevcut şartların, çocuklarımızı ve gençlerimizi sürükleyebileceği korkunç âkıbete , 'âcilen " tedbir alınması gerekirken , bunu zamana yaymak başarısını(!) gösteriyoruz! Ne cehd !!!
Türkiye'deki alkol kullanma oranı gittikçe yükselirken ve bu durum, gençlerde artış gösterirken, hâlâ "p(u)rotokol"lar yapılması ve "pilot uygulama"larla vakit öldürülmesini anlamak gerçekten zordur.
Bu işleri düzeltmesi gerekenler, ilmin ve fennin bu kadar ilerlediği günümüz dünyâsında, 'Millî Maârif'i , kılık kıyafet karmaşasıyla uğraştırır, kademeler kaçar sene olsun'la meşgul ederlerse; ne ilmî bir faaliyette hamle yapma imkânınız olur , ne de geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ve gençlerimizin zihnî ve bedenî cihetlerden korunmasını sağlayabilirsiniz. Ve...
Salâhiyetlilerin ve mes'ullerin nasıl bu kadar rahat hareket edebildiklerini ve hattâ nasıl huzur içinde uyuyabildiklerini, düşünmek bile istemiyorum.
Şanlı ecdâdımız ne güzel söylemiş:
" Lâfla, peynir gemisi yürümez" diye!