Her ülkücünün ayni zamanda bir lider olduğu söylendi bize büyüklerimiz tarafından…
Belki biraz gaz vermek içindi bu veya mugalâta yapılmıştı veya Ülkücünün değerini ifade etmek açısından söylenmişti bu
kelime…
Ülkücüyüm diyenler, hiçbir makam, hiçbir mevki ve paye için değil, gayenin selameti, davanın merhalesi için çalışmak ve hiçbir karşılık beklemeden, bıkmadan, yılmadan, durmadan yürümek olduğu da söylendi bizlere genç yaşlarımızda…
Böyle inandık, böyle yürüdük bu zamana kadar.
Kişilere küssek te davaya küsülmeyeceğini öğrendik.
Kendi menfaatlerimiz uğruna, gönüldaşlarımızın kalbini kırmamayı, Ülküdaşlarımızı inceltmemeyi öğrendik.
Dava adına, ardımıza takılıp yürüyenleri kendi menfaatlerimiz uğruna, yüzüstü bırakmamayı öğrettiler bize...
Dik durmamızı, boyun bükmemeyi, odun gibi değil, adam gibi duruşu öğrettiler bize…
Birlikte çıktığımız yollarda, itler, çakallar, ikiyüzlü münafıklar, haysiyet ve şahsiyet yoksunu kimseler karşısında yan çizmemeyi, gerekirse şerefice ölmeyi tembih ettiler bize…
Sabırlı olmayı, dedikodu yapmamayı, şahsi ihtirasların ayyuka çıktığı zamanlarda arkadaşlarını satmamayı, ülkücü ahlak gereği, gerektiğinde ekmeğini bölüşmeyi öğütlediler bize… DEVAMI