Ölümden sonra hesaplaşmanın gerçekleşeceği o büyük günün adı: Rûz-i Mahşer. Peki bu kavram ne anlama geliyor, nereden geliyor ve felsefi boyutuyla bize ne söylüyor?
Kavramın Kökeni: Rûz-i Mahşer Ne Demek?
“Rûz-i Mahşer”, Farsça ve Arapçanın birleşiminden oluşan klasik bir ifadedir.
“Rûz” kelimesi Farsça'da "gün" anlamına gelir.
“Mahşer” ise Arapça kökenli olup “toplanma, toplanılan yer” anlamına gelir.
Dolayısıyla Rûz-i Mahşer, kelime anlamıyla “toplanma günü”, dini literatürde ise “Kıyamet sonrası insanların diriltildikten sonra Allah huzurunda hesaba çekilmek üzere toplandıkları gün” olarak tanımlanır.
Dini Metinlerde Rûz-i Mahşer
Kur’an-ı Kerim ve hadislerde Mahşer kavramı doğrudan “yecmeu’n-nâs” (insanların toplanacağı gün) gibi ifadelerle geçer. Rûz-i Mahşer kelimesi birebir Kur’an’da geçmese de, yevmü’l-hisâb (hesap günü), yevmü’d-dîn (din günü), yevmü’l-kıyâme (kıyamet günü) gibi kavramlarla aynı anlamda kullanılır.
Öne çıkan ayetlerden bazıları:
“O gün insanlar, amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük mahşer yerine çıkarlar.” (Zilzâl, 6)
“Hesap günü, kim zerre kadar iyilik yapmışsa karşılığını, kim zerre kadar kötülük yapmışsa karşılığını görecektir.” (Zilzâl, 7-8)
Mahşer Alanı Neresidir?
İslami rivayetlerde, Mahşer’in yer yüzünde belirli bir noktada ya da Ahiret boyutunda ayrı bir mekânda kurulacağı ifade edilir. Bazı yorumlara göre bu toplanma yeri “beyaz ve dümdüz bir arazi” olarak tarif edilir; orada ne bir bina ne bir dağ vardır. Bu alanın en büyük sembolik anlamı: hiçbir dünyevi statü, unvan, zenginlik veya soyun geçerli olmadığı bir alandır.
Rûz-i Mahşer'in Felsefi Yönü
Rûz-i Mahşer kavramı sadece dini değil aynı zamanda ahlaki ve felsefi bir mesaj taşır. Bu kavram üzerinden insanlık şu temel sorularla yüzleşir:
Hayat ne için yaşanır?
Adalet bu dünyada tam tecelli ediyor mu?
İnsan eylemlerinin karşılığını ne zaman ve nasıl alır?
Mahşer Günü, bu sorulara ilahi adaletin kesin ve mutlak cevabını verdiği gün olarak düşünülür. Dünyada zulme uğrayan mazlumun, güçlüye karşı sesi duyulmayanın, haksız yere öldürülenin ve hor görülenin hakkının iade edildiği, mutlak terazinin kurulduğu gündür.
Felsefi olarak bu, "son yargı" fikrine benzer. Nietzsche’nin “Tanrı öldü” sözüne karşılık, Rûz-i Mahşer “Tanrı hayattadır ve adalet ertelenmiştir” der.
Hesap Günü: Sadece Günah mı Tartılır?
Rûz-i Mahşer yalnızca günahların tartıldığı bir gün değil; niyetlerin, küçük iyiliklerin, hatta görünmeyen fedakârlıkların ortaya döküldüğü gün olarak da anlatılır. Bir tebessüm, bir kırılmış kalp, bir gizli iyilik orada açığa çıkar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurur:
“İnsanlar amelleriyle değil, Allah’ın rahmetiyle cennete girerler.”
Bu ifade Rûz-i Mahşer’in, yalnızca bir mahkeme değil, aynı zamanda rahmetin tecelli ettiği büyük bir sahne olduğunu da ortaya koyar.
Modern Anlamda Rûz-i Mahşer: Vicdanın Kıyameti
Bazı çağdaş İslam düşünürlerine göre Rûz-i Mahşer kavramı, insanın bu dünyada yaşarken kendi iç hesaplaşmasını da simgeler. İçimizdeki “vicdan mahkemesi”, bazen gerçek mahşerden önce hükmünü verir. Bu yönüyle Rûz-i Mahşer, sadece öte dünyaya değil, bu dünyanın ahlakına da ayna tutar.
Rûz-i Mahşer Herkesi Eşitler
Sosyolojik olarak da bu kavram eşitliğin nihai formudur. Ne mezhep, ne ırk, ne statü… Herkes aynı düzlemde. Firavun ile Musa, Ebu Cehil ile Bilal, zengin ile fakir, kadın ile erkek… Aynı mahkemede, aynı sorulara cevap verir:
“Neye inandın, ne yaptın ve neden yaptın?”
Sonuç: Rûz-i Mahşer Unutulursa Ne Olur?
Rûz-i Mahşer inancı, bireylerin davranışlarını etkileyen en güçlü iç denetim mekanizmalarından biridir. Bu inancın zayıflaması, insanların “hiçbir şeyin hesabı sorulmayacak” duygusuna kapılmasına neden olur. Toplumlar bu inancı kaybettikçe adalet duygusu, ahlak ve sorumluluk bilinci erozyona uğrar.
Rûz-i Mahşer, sadece bir dinî beklenti değil, aynı zamanda ahlaki bir hatırlatmadır:
Hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz. Hiçbir kötülük de cezasız kalmaz.