Selefiyye, İslam dünyasında önemli bir düşünce akımı olup kökleri İslam'ın ilk dönemlerine kadar uzanır. Kelime anlamı olarak "önce gelenler" veya "geçmişte yaşamış olanlar" anlamına gelir. Terim olarak ise Selefiyye, Hz. Peygamber döneminde yaşamış sahabe, tâbiîn (onların ardından gelenler) ve etbâü’t-tâbiîn (sonraki nesiller) gibi Müslümanların önderleri kabul edilen kişilere atıfta bulunur. Bu kişiler, İslam'ın saf ve bozulmamış dönemini temsil ederler ve onların yolunu izlemek, Selefî anlayışının temelidir.Selefin Üstünlüğü ve Hadislerin Rolü
Selefin üstünlüğü, İslam kaynaklarına dayandırılır. Bir hadiste, ümmetin en hayırlıları olarak Hz. Peygamber'in yaşadığı dönemdeki insanlar, ardından gelen nesiller ve onları takip edenler olarak belirtilir. Bu hadis, Selef'in faziletini ve önemini açıkça vurgular (Buhârî, “Şehâdât”, 9; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 210-214).Selefiyye'nin temel ilkeleri, Kur'an ve Sünnet'e dayalı bir yaşam biçimi sürdürmek ve akide (inanç) konularında saf bir İslam anlayışını korumaktır. Selefiyye, İmam Ahmed bin Hanbel gibi önemli âlimler tarafından şekillendirilmiş ve bu akım, özellikle İbn Teymiyye ve öğrencisi İbn Kayyim el-Cevziyye dönemlerinde sistematik bir yapıya kavuşmuştur.
Selefin üstünlüğü, İslam kaynaklarına dayandırılır. Bir hadiste, ümmetin en hayırlıları olarak Hz. Peygamber'in yaşadığı dönemdeki insanlar, ardından gelen nesiller ve onları takip edenler olarak belirtilir. Bu hadis, Selef'in faziletini ve önemini açıkça vurgular (Buhârî, “Şehâdât”, 9; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 210-214).Selefiyye'nin temel ilkeleri, Kur'an ve Sünnet'e dayalı bir yaşam biçimi sürdürmek ve akide (inanç) konularında saf bir İslam anlayışını korumaktır. Selefiyye, İmam Ahmed bin Hanbel gibi önemli âlimler tarafından şekillendirilmiş ve bu akım, özellikle İbn Teymiyye ve öğrencisi İbn Kayyim el-Cevziyye dönemlerinde sistematik bir yapıya kavuşmuştur.
Selefî Düşüncenin Temel Özellikleri
- Kelâm ve Felsefe Eleştirisi:
Selefî düşünce, kelâm ve felsefi tartışmalara karşı mesafeli durur. Bu akım, İslam’ın erken dönemlerinde şekillenen tartışmaların ve felsefi akımların dine zarar verdiğini düşünerek, bu tür spekülasyonları reddeder. İmam Ahmed bin Hanbel'in Mu'tezile'ye karşı mücadelesi ve kelâm yöntemine karşı duruşu, Selefiyye'nin bu noktadaki tavrını belirginleştirmiştir. - Kur'an ve Sünnet'e Dayanma:
Selefîler, dinin ana kaynağının Kur'an ve sahih hadisler olduğunu vurgular. Onlara göre, dini anlama çabaları bu iki kaynağa dayalı olmalı ve akli yorumlara fazla yer verilmemelidir. Nasların (dini delillerin) zahirî anlamlarına bağlı kalmak, Selefî metodolojinin en temel ilkelerinden biridir. - Te’vilden Kaçınma:
Selefîler, Kur'an'da geçen müteşâbih (anlamı kapalı) ayetlerin yorumlanmasından kaçınırlar. Allah'ın sıfatları gibi konularda te’vile (yoruma) başvurmazlar ve bu sıfatların beşerî anlamlarının ötesinde olduklarını kabul ederek Allah'a ait olan bu kavramların mahiyetini sorgulamazlar. "O nasılsa öyledir" anlayışı, Selefî düşüncenin temel prensiplerinden biridir. - Bid’at ve Hurafelere Karşı Tavır:
Selefî düşünce, bid'at (sonradan dine eklenen unsurlar) ve hurafelerle mücadele eder. İslam'ın saf haliyle korunması gerektiğini savunurlar ve sonradan eklenen her türlü inanç ve ibadet uygulamalarına karşı çıkarlar. Bu bağlamda Selefîler, dini uygulamalarda yeniliklere ve geleneklere sıkı bir şekilde karşı durur.