Diyarbakır’da Narin’in en yakınlarından biri tarafından vahşice katledilmesi, tüm Türkiye’yi derinden sarstı. Bu olay, toplumun her kesiminde büyük bir infial yaratırken, çocukların uğradığı şiddet ve istismar vakalarının artışı üzerinde yeniden düşünmemizi sağladı. Arslan Tekin’in
“Ah Narin!... Tarifsiz Acılar” başlıklı yazısı, bu vahim olayı ele alarak toplumda artan şiddet ve adaletsizlik konularına dikkat çekiyor.Yazıda, çocuklara yönelik suçların son yıllarda belirgin bir artış gösterdiği ve bu tür olayların çoğu zaman toplumda derin yaralar açtığı vurgulanıyor. İzmir’de yaşanan bir başka trajik olayda, bir babanın dört çocuğuna acımasızca kurşun sıktığı hatırlatılıyor. Bu tür olayların sadece bireysel vakalar olmadığını, toplumsal sorunların bir yansıması olduğunu belirten Tekin, Narin’in vahşi ölümü üzerinden bir sorgulama yapıyor.
Çocuk Cinayetleri ve Toplumsal Hafıza
Arslan Tekin, Narin'in katledilmesini, altı yıl önce Ağrı’da yaşanan Leyla cinayeti ile karşılaştırıyor. Leyla, dört yaşında bir çocukken kaybolmuş ve 18 gün sonra cansız bedeni bulunmuştu. Bu olayda da aile içi şiddet ve istismar şüpheleri gündeme gelmişti. Tekin, her iki olayda da çocukların hayatlarının sonlandırılmasının, toplumsal vicdanı derinden yaraladığını ve adaletin sağlanmasında yaşanan zorlukların altını çiziyor.Bu tür olaylar, toplumun bir kısmında
“Cahiliye Dönemi”ne geri dönüş hissi uyandırıyor. Tekin, İslâm öncesi Arap kabilelerinde kız çocuklarının diri diri kuma gömülmesini hatırlatarak, günümüzde de benzer vahşetlerin yaşanıyor olmasının büyük bir çelişki olduğunu vurguluyor. İslâmiyet'in, özellikle kız çocuklarına yönelik vahşeti sona erdirdiği düşünülse de, modern çağda benzer suçların işlenmesi, Tekin’e göre toplumun manevi bir kriz yaşadığını gösteriyor.
İslâm ve Adalet Anlayışı
Tekin, İslâm’ın adalet anlayışına atıfta bulunarak, çocukların fakirlik ya da başka sebeplerle öldürülmesinin Kur'an-ı Kerim’de açıkça yasaklandığını belirtiyor. İsrâ suresi 17/31 ayetine değinen Tekin, çocukların öldürülmesinin büyük bir suç olduğunu ve her çocuğun rızkının Allah tarafından verildiğinin hatırlatıldığını vurguluyor. Aynı şekilde En‘âm 6/151 ayetinde de çocukların canına kıyılmasının yasaklandığını ve adaletin her koşulda korunması gerektiğini dile getiriyor.Yazı, özellikle iktidar sahiplerinin ve toplumun üst kademelerinin adalet kavramını yeniden hatırlamaları gerektiğini işaret ediyor. Dinin, sadece dış görünüşle ve ritüellerle sınırlı kalmaması, adaletin her zaman en ön planda tutulması gerektiğini savunuyor. Tekin, İmam Hatip okullarının ve dinî eğitimlerin yaygınlaşmasına rağmen, bu tür suçların işlenmeye devam etmesinin, toplumda derin bir manevi eksiklik olduğunu düşündürüyor.
Adalet ve Suçun Cezası
Narin’in katledilmesinin ardından, bu olayın bir “günah”a şahit olmasından kaynaklanmış olabileceği de tartışılıyor. Tekin, bu durumda yalnızca Narin’in ölümüne sebep olan kişinin değil, bu günahı işleyenlerin de mutlaka hesap vermesi gerektiğini belirtiyor. Adaletin sağlanmadığı her durumda, toplumda daha büyük bir çöküş yaşandığını savunan yazar, yetkililerin bu tür olaylara karşı daha etkili adımlar atmalarını talep ediyor.
Toplumun Çözüm Beklentisi
Arslan Tekin’in yazısı, sadece bir olayın dramatik boyutlarını değil, aynı zamanda toplumsal bir sorgulamayı da beraberinde getiriyor. İslâm'ın barış ve adalet dini olduğunu hatırlatan yazar, bu tür suçların işlenmesine zemin hazırlayan koşulların ortadan kaldırılması gerektiğini vurguluyor. Çocuklara yönelik şiddet ve istismar olaylarının artması, toplumun manevi ve ahlaki değerlerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini gösteriyor.İslâm’ın temel değerlerinin unutulmaması gerektiğini hatırlatan Tekin, Narin’in ölümünün sadece bir bireysel trajedi olmadığını, toplumsal bir sorun olduğunu dile getiriyor.
Yazının Tamamı İçin