Mayıs 2024 itibarıyla Filistin Devleti, 145 ülke tarafından resmen tanınmış durumda. 2012 yılından beri Birleşmiş Milletler’de (BM) ‘üye olmayan gözlemci devlet’ statüsüne sahip olan Filistin, BM’ye tam üye olursa, uluslararası sözleşmelere taraf olabilecek ve bu çerçevede başta İsrail olmak üzere diğer devletlere karşı hak talebinde bulunabilecektir. Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca, Filistin'in BM üyeliği için yaptığı yeni başvurunun uluslararası hukuk açısından önemine değindi.
Filistin’in Tanınma Süreci ve BM Üyeliği
Dr. Fehmi Ağca, Filistin’in BM üyeliği sürecinin tarihsel arka planını değerlendirerek, BM’nin İsrail’i işgal ettiği topraklardan çekilmeye çağıran kararlarına rağmen İsrail’in bu kararlara uymadığını belirtti. 29 Kasım 1947'de BM Genel Kurulu, Filistin'in bir Arap devleti, bir Yahudi devleti ve Kudüs Şehri olarak bölünmesini öngören 181 sayılı kararı kabul etti. 14 Mayıs 1948'de İsrail Devleti'nin kuruluşu ilan edildi ve hemen sonrasında başlayan Arap-İsrail savaşında İsrail, Filistin topraklarının büyük kısmını işgal etti. 1964 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kuruldu ve böylece Filistinliler örgütlü siyasal bir yapıya kavuştu. Ancak, 1967’de alınan 242 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı'na rağmen İsrail, işgal ettiği topraklardan çekilmeyi reddetti.Filistin’in BM’ye Tam Üyelik Başvurusu
Dr. Ağca, Filistin’in BM’ye tam üyelik başvurusunun ABD’nin vetosu nedeniyle kabul edilmediğini ve bu durumun Filistin’in uluslararası alanda tanınmasını zorlaştırdığını belirtti. Filistin Devleti’nin 2012 yılından itibaren BM’de ‘üye olmayan gözlemci devlet’ statüsünde bulunduğunu hatırlatan Dr. Ağca, "Filistin, uluslararası sözleşmelere taraf olabilecek, bu çerçevede başta İsrail olmak üzere diğer devletlere karşı hak talebinde bulunabilecektir," dedi.Filistin’in Tanınma Sürecinde Son Gelişmeler
Mayıs 2024 itibarıyla Filistin Devleti, 145 ülke tarafından resmen tanınmış durumda. Dr. Ağca, İslam İşbirliği Örgütü, Arap Birliği ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi pek çok uluslararası örgüte üye olan Filistin’in, Avrupa Birliği üyesi devletlerden İsveç’in 2014 yılında Filistin’i tanıyan ilk ülke olduğunu belirtti. Ayrıca, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri (Polonya, Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Çekya ve Slovakya) Filistin'i daha önce tanımıştı. Mayıs 2024’te ise İspanya, Norveç ve İrlanda Filistin Devleti'ni tanıdı.Malta ve Slovenya’nın Tanıma İhtimali
Malta ve Slovenya da Filistin'i tanıyabileceklerini açıkladılar. Dr. Ağca, "İsrail, gerçekleştirdiği soykırım ile pek çok Avrupa devletinde büyük bir hayal kırıklığına neden oldu. İsrail'in mağduriyet edebiyatı Batı'da bile inandırıcılığını kaybetmeye başladı," dedi.Filistin’in BM Üyeliğinin Önemi
Dr. Ağca, bir devletin BM’ye üye olmasının, uluslararası anlamda diğer devletler nazarında egemenliğinin kabulü anlamına geldiğini belirtti. "Filistin, BM’de tam üye olmasa da gözlemci devlet ibaresiyle birçok alt kuruluşta ve Genel Kurul’da temsil edilmekte, sadece devletlerin taraf olabileceği Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisini kabul etmekte ve birçok uluslararası kuruluşta temsiliyetinin bulunmasıyla dış egemenliğe sahip bir devlet niteliğinde görülebilir," dedi.Filistin’in Uluslararası Hukuk Açısından Kazanımları
Dr. Ağca, Filistin’in BM üyesi olmasının, BM Genel Kurulu’nda oy kullanmak ve BM organlarında görev almak gibi hakları beraberinde getirebileceğini vurguladı. "Filistin, uluslararası sözleşmelere taraf olabilecek, bu çerçevede başta İsrail olmak üzere diğer devletlere karşı hak talebinde bulunabilecektir," dedi. BM üyeliği, uluslararası hukuk çerçevesinde hak ve sorumluluklarının tanınması ve bu hakların uluslararası platformda dile getirebilmesine olanak sağlayabilecektir.İsrail İşgalinin Sona Ermesi ve Filistin Devleti
Dr. Ağca, Filistin'in normal bir devlet olarak kabul görmesi ve Filistin topraklarında egemen bir otorite olmasının ancak İsrail işgalinin sona ermesiyle mümkün olacağını belirtti. "Bütün dünya devletleri Filistin Devleti'ni resmen tanısa bile ABD'nin himayesindeki İsrail işgali devam ettikçe, Filistin’in gerçek bir devlet olarak ortaya çıkmasının mümkün olamayacağı değerlendirilmektedir," dedi.ABD’nin Vetosu ve İsrail’in Politikaları
Dr. Ağca, Filistin’in devlet olarak tanınmasının ABD’nin vetosu nedeniyle mümkün görülmediğini belirtti. "Çünkü ABD’nin iç ve dış politikası üzerinde İsrail doğrudan etki sahibidir. İsrail’in bölgeye gelişinden bugüne kadar izlemiş olduğu Siyonist politika, iki devletli çözüm doğrultusunda değil, zaman içinde Filistin halkını tamamen bölgeden çıkarmaktır," dedi.Gazze Savaşı ve Bölgesel İttifaklar
Dr. Ağca, Gazze Savaşı’nın, İsrail ve Filistin arasındaki askeri gerginlikleri azaltma ihtimalini büyük ölçüde ortadan kaldırdığını belirtti. "Gazze’nin yok edilmesine ve İsrail tarafından tamamen işgaline ve kontrolüne, bölge ülkelerinin zımnen onay vermiş olduğu dahi söylenebilir. Filistin'in devlet olarak tanınmasının, Ortadoğu'daki halihazırdaki bölgesel ittifakları ve güç dengelerini fazla etkilemeyeceği değerlendirilmektedir," dedi.Mısır ve Suudi Arabistan’ın Tutumu
Dr. Ağca, Mısır’ın ve Suudi Arabistan’ın Filistin Devletine gerçek anlamda bir ittifak anlayışıyla destek verip vermeyeceğinin belirsiz olduğunu belirtti. "Sonuç itibarıyla, bu ülkeler, İsrail ile silahlı çatışmayı göze almadan Filistin ile bir ittifaka girmezler. Çünkü, İsrail ile yapılacak bir savaşta ABD’nin İsrail lehine doğrudan taraf olması beklenmektedir," dedi.Uluslararası Güç Dengeleri ve Filistin
Bölgeye en yakın ve en önemli askeri, siyasi ve ekonomik güç olan Mısır’ın, ABD’nin ve Batı’nın etkisinden bağımsız hareket edemeyeceğini ifade eden Dr. Ağca, "Filistin BM’ye tam üye olsa bile, Mısır ve Suudi Arabistan’ın Filistin Devletine gerçek anlamda bir ittifak anlayışıyla destek verip vermeyeceği belirsizdir," dedi. Filistin’in BM’ye tam üyeliği, uluslararası hukuk çerçevesinde Filistin’in pozisyonunu güçlendirebilir ancak bölgedeki güç dengelerini etkilemesi daha karmaşık bir süreç gerektirebilir.Kaynak: Kapsam Haber