"Bakanlığımızın adı: T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı" olduğunu belirten Yazar ve Şair M. Halistin Kukul, "Müstakil bir “Kültür Bakanlığı”, 1971 yılında kurulmuş; bundan sonraki yıllarda, âdeta şaşkına dönmüş, kâh müstakil olmuş, kâh başka bakanlıklarla birleştirilerek asıl hüviyetinden uzaklaşmış - uzaklaştırılmıştır." dedi.Müstakil Kültür Bakanlığı olarak niçin yalnız başına kalamadığını sorgulayan Halistin Kukul, düşünmek lâzımgeldiğini belirterek, "Bâzen Millî Eğitim’in, bâzen de Turizm’in himâyesinde bir “kültür”, kendi icraatını arzu edilen tarzda yürütememiştir. Zîra; kültür; turizm’in himâyesine girerse, aslî hüviyetini kaybeder -ki, bugüne kadarki uygulamalarda da etmiştir. Bu ikisinin, birbirlerini desteklemeleri farklı, birinin dîğerinin özüne aykırılığı ayrıdır. “Kültür turizmi”, “turizm kültürü” hâlini almıştır. Böylece, kültür varlıklarımızın yegâne gaayesi, birilerine teşhiri ve bundan elde edilecek parayı düşündürmektedir. Hâlbuki, kültür varlıklarının cezbediciliği, târih ve san’at değerinden kaynaklanmaktadır - kaynaklanmalıdır." şeklinde değerlendirmelerde bulundu.Hemen hemen her şehirde bir veya birkaç Ticâret Meslek ve Anadolu Ticâret Meslek Lisesi bulunduğuna dikkat çeken Halistin Kulul, "Bâriz bir şekilde görülmektedir ki, ister lise, ister yüksek okul, ister fakülte olsun, her seviyeli bu okullarımızda, “turizm” kelimesinin yanında “ticâret” vardır da, asla ve kat’a ‘kültür kelimesi’ yoktur. Ve ne yazık ki... Evet...Ve ne yazık ki, bakanlığın adı, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı olmasına rağmen, bir tane olsun, “Kültür Lisesi”, “Kültür Yüksekokulu” veya “Kültür Fakültesi” bulunmamaktadır!..Sebebi nedir, bilemeyiz!" dedi.Bana kalırsa; kültürün ne mânaya geldiğini , muhtevâsının ne olduğunu hâlâ anlayabilmiş, çözebilmiş, sindirebilmiş ve hâliyle takdîm edebilmiş değiliz.Yazarımız Halistin Kukul, makalesine şu şekilde devam ediyor;"Çünkü, ‘kültür’ diye, anlaşılabilir bir dâvâmız mevcut değildir!..Kültürün, belki yüzlerce târîfi vardır ammâ bir tane olsun müessesesi/kuruluşu bulunmamaktadır. Bu anlayışa göre; Topkapı va Louvre Sarayları veya Ihlara Vâdisi ve Pamukkale Travertenleri, birer ticârethâne’dir. Para getirebilecek her târihî eser ve cezbedici her coğrafî mekân bu ticârethânenin birer şûbesidir." (...)"Kanaatimce, turizm’e yakışan yer, kültür’ün değil; ticâret’in yanıdır. Seyyahatlerin/gezilerin içinde elbette ki, târihî eserler de bulunacaktır. Onlarsız zâten olmaz. Onları, ‘anayapı’nın dışında tutmak da aslâ mümkün değildir. Bir vâdi, bir koy, bir ada vs. gezilecektir. Bunlardan, târihî eserleri/târihî kültür varlıklarını tecrit etmek mümkün olabilir mi?Bu duruma göre; bu bakanlığın adı, Kültür ve Turizm değil de, Ticaret ve Turizm veya Turizm ve Ticaret Bakanlığı olması daha mâkul değil midir?" MAKALENİN TAMAMI ŞÖYLE:
Kapsam
01 Aralık 2020 - 23:51
Güncelleme: 02 Aralık 2020 - 00:49
Kültür Bakanlığı'na 'Milli' Sıfatı Eklensin
Şair ve Yazar M. Halistin Kukul, "kültür müstakil değerler yekûnu olarak idrâk edilmeli ve mutlaka, başına ‘millî’ sıfatı da eklenerek, ‘Millî Kültür Bakanlığı’ olarak yepyeni bir anlayışla kurulmalıdır." dedi
Kapsam
01 Aralık 2020 - 23:51
Güncelleme: 02 Aralık 2020 - 00:49