Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından 2014 yılında uygulamaya alınan “Proje Okulları”, akademik başarısı yüksek öğrencileri desteklemek, eğitimde farklı bir model sunmak ve özgün projeler üreten okulları öne çıkarmak amacıyla oluşturuldu. Bu kapsamda fen liseleri, Anadolu liseleri ve bazı meslek liseleri dahil olmak üzere çok sayıda okul “proje okulu” statüsüne alındı.
İlk başta “başarılı okulların desteklenmesi” hedefiyle yola çıkıldı; bilimsel, kültürel ve sportif projelere ağırlık verilmesi, öğrencilerin çok yönlü yetiştirilmesi amaçlandı. Ancak süreç içinde proje okullarının tanımı ve uygulamaları tartışmalara neden oldu.
Proje Okulları Ne Anlama Geliyor?
Proje okulları, mevzuatta diğer okullardan farklı olarak özel bir yönetim ve atama sistemine sahip. MEB’e bağlı bu okullarda müdür ve öğretmen atamaları, yönetmeliklerdeki standart uygulamalardan ayrı şekilde yapılabiliyor. Bu durum, proje okullarını adeta “özerk yapılar” haline getiriyor.
Bu okullar genellikle sınavla öğrenci alıyor, başarı ortalamaları yüksek ve MEB tarafından belirli projelerle ilişkilendirilmiş durumda. Ancak bu statü, zamanla eğitimciler ve sendikalar tarafından eleştirilen bir yapıya dönüştü.
Proje Okullarında Neler Yetişiyor?
Proje okulları, bilim olimpiyatları, TÜBİTAK projeleri, uluslararası yarışmalar gibi birçok alanda öğrenci yetiştirmeyi amaçlıyor. Bu yönüyle, “geleceğin bilim insanları, mühendisleri, sanatçıları” gibi çeşitli meslek gruplarında öncü bireyler yetiştirmek için bir fırsat sunduğu belirtiliyor.
Ancak özellikle öğretmen ve yönetici kadrosunun seçim sürecine dair şeffaflık eksikliği, bu hedeflerin ne kadar başarıldığına dair şüphe uyandırıyor.
Neden Bu Kadar Çok Eleştiriliyorlar?
Proje okulları şu gerekçelerle sıkça eleştiriliyor:
Atamalarda Liyakat Sorunu: Yönetici ve öğretmen atamaları için yazılı sınav ya da objektif ölçütler yerine, Bakanlık inisiyatifiyle görevlendirme yapılabiliyor. Bu durum, “torpil” iddialarına zemin hazırlıyor.
Sendikal ve Siyasal Ayrımcılık: Bazı sendikalar, öğretmenlerin siyasi ya da ideolojik tercihlerine göre tasnif edilerek atandığını iddia ediyor. Bu da öğretmenler arasında kutuplaşma yaratıyor.
Keyfiyet ve Hesap Vermezlik: Proje okullarında görev süresi dolmadan öğretmenlerin görevlerine son verilebilmesi gibi uygulamalar, hukuk ve yönetmelik dışı işlemler olarak değerlendiriliyor.
Eğitim Kalitesinde Eşitsizlik: Proje okullarının kaynak, öğretmen ve öğrenci kalitesi açısından diğer devlet okullarına göre daha avantajlı olması, sistemde adaletsizliğe yol açıyor.
Proje Okullarına Yönelik Tepkiler Artıyor
Eğitim sendikaları, eğitimciler ve hatta bazı okul aile birlikleri son yıllarda proje okullarına yönelik tepkilerini artırdı. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, bu okulların “keyfiyetin yönetim modeli haline geldiğini” söyleyerek şöyle dedi:
“Proje okulları kimsenin babasının çiftliği değildir. Atamalar objektif kriterlere göre yapılmalıdır. Davul MEB’in boynunda, tokmak bazı STK’ların elinde. Bu kabul edilemez!”
Ne Yapılmalı?
Eğitimde adalet ve kalite için öneriler şu şekilde sıralanıyor:
Proje okullarında yönetici ve öğretmen atamaları şeffaf ve merkezi sınav sistemiyle yapılmalı,
Okul statüleri netleştirilmeli ve hukuki denetime tabi hale getirilmeli,
Proje okulu sayısı gereksiz şekilde artırılmamalı, kaliteye odaklanılmalı,
Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı, diğer devlet okullarına da aynı kaynaklar sunulmalı.
Eğitimde Kalite Ama Nasıl?
Proje okulları, potansiyel olarak ülkenin eğitim kalitesini artıracak modeller olabilir. Ancak mevcut uygulamalar, bu hedeflerin çok uzağında kalıyor. Liyakat, şeffaflık ve fırsat eşitliği sağlanmadan proje okulları yalnızca “ayrıcalıklı yapı” olarak kalacak gibi görünüyor.
Haber: Kapsamhaber