Türk şiiri, her gün yeni ve ümit verici numûnelerle kendini göstermektedir.
Muhteşem Türk şiir an’anesi üzerine yenilerini inşâ etmenin zorluğunu yakınen bilenlerdenim.
Bu bakımdan, her yeni hamleyi takip etme mecburiyetimiz de vardır/olmalıdır.
Sâdece Cumhuriyet Dönemini bile ele alsak, bu, böyledir. Umûmi mânada, her ne kadar pek çok cihetiyle tenkid ettiğim hususlar varsa da, bunun başka türlü olması da mümkün değildir.
Samimi tankid, işin başı ve esasıdır-olmalıdır!..
Bir hususu –yine- hemen belirteyim ki; bizim şâir ve şâir namzetlerimizin bilmediği veya bilip de ihmal ettiği iki büyük kusuru vardır.
Birincisi; çok aceleci oluştur ki, şiir namına, aklına her ne geldiyse onu bir an evvel kâğıda döküp, piyasaya sürmesidir.
Zâten; ikinci de buradan başlamaktadır. Aklına gelip de kâğıda kaydettikleri üzerinde, ‘aklı’ yeterince kullanmamasıdır.
Bunların her ikisi de kendi yerlerinde önemlidir. Birinci olmadan, ikinciyi ve ikinci olmadan d,a şiiri inşâ edemezsiniz.
Bu umûmî mülâhazadan sonra, esasa yâni Şâir Mustafa Ferit Yıldız tarafından yayınlanan “Hazan Rüzgârı” adlı şiir kitabına geçebiliriz.
Şâir Mustafa Ferit Yıldız’ın, bundan önce yayınlanmış Amarat Kasabası (2002) adlı bir inceleme; Sevda Dümenini Sana Bıraktım (2004) ve Unutur Mu Sanıyorsun? (2008) adlı iki şiir kitabı vardır.
Hazan Rüzgârı ise, şâirin üçüncü şiir kitabı olup, 2023 yılında, Türk Edebiyatı Vakf Yayınları arasında neşredilmiştir.
Esere, “Ey İnce Düşünceler, Benden Korkmayın” Ben Şairim” başlığıyla, Prof. Dr. Tamilla Abbashanlı Aliyeva yazdığı önsözde, Mustafa Ferit Yıldız’ın kitabındaki farklı temalara ele alarak geniş muhtevalı bir değerlendirme yapmıştır.
Hece vezninin değişik kalıplarıyla, (daha ziyâde 6+5=11’li) hemen hemen bütün sosyal konulara temas eden Şâirimiz, an’anevî Türk şiirindeki, aşkın her türlüsüne dâir örnekler sunmaktadır.
Yedi kıt’alık “Güzelistan” başlıklı şiirinin ilk üç kıt’asını sunarak, bu aşk terennümünü birlikte okuyalım:
“Sen bir okyanussun bense bir damla Sevdalı Yunus’a Gurbetistansın Hazar deryasında yüzerim gamla İnciler ülkesi Mercanistansın.
Çağlar dudağında esrarlı sözler Yakar yüreğimi o ahu gözler Muhabbet deminde şad olur özler Ayzıtların yurdu Güzelistansın
Kafiyem, redifim, hecem, bercestem Orkun’da âbidem, lehçem kitabem Manas destanısın, kıssam hikâyem Efkârlı şâire Şiiristansın…”
Şâirin bir başka özelliği de, doğup büyüdüğü ve hâlen yaşadığı Kayseri ağzıyla sosyal meselerimizi yakından ilgilendiren şiirler yazmasıdır. Bunlardan biri, birkaç sene önce, tahlilini de yaptığım “Muhittin Emmi” başlıklı şiiridir ki ondan da iki kıt’a nakletmekte fayda görüyorum:
“Gerpedenek kepti Ferit’in damı Acep nurecasek Muhittin Emmi Âşıkların bitmez efkârı gamı Acep nurecasek Muhittin Emmi
Gıran giresice çıkmaz pinnikten Dilki sanır kaçar zaar enikten Setirekli pel pel bakar delikten Acep nurecasek Muhittin Emmi..”
Şâir Mustafa Ferit Yıldız; eserinin sonuna, “Bestelenmiş Şiirleri”inden örnekler de koyarak, okura sunmuştur.
Son olarak, “Seyranî’ye” başlıklı güzel şiirini de sunuyorum:
“Can evimi talan edip yıktılar Kokmaz ki bahçemin gülü Seyranî Tahtırevanımı söküp attılar Kırıldı sazımın teli Seyranî
Everek’ten Erciyes’e seslenen Yüce aşkın bâdesiyle beslenen Goncasına gül deyince hislenen Şeyda bülbüllerin dili Seyranî
Nice ferman azmış Şah-ı Merdan’a Bağdat’ın yolunu sormuş kervana Dertli yüreğini koymuş hicrana Ozanların piri deli Seyranî
Meczup gibi gezmiş fani dünyayı Çölde serap saymış koca deryayı Hayra yormuş her gördüğü rüyâyı Şairler sultanı velî Seyranî”
Şâir Mustafa Ferit Yıldız’ı tebrik ediyor; başarılarının devamını diliyorum.
Türk şiiri adına yeni ve güzel örnekler vereceğinden de eminim.