Yan yana olur mu? Ben olur diyorum. Mutlaka olmaz diyenler olacak. Farklı ses olmaması işin doğasına ters gelir.
Fakat olmaz diyenlerin derdi nedir? Ben Sünni’yim ve alevi kardeşlerimle herhangi bir sorun yaşamıyorum. Yakın çevremdeki alevi kardeşlerim de benimle sorun yaşamıyor. Tavşan eti yemem, Hz.Ali’yi belki onlardan daha çok seviyorum. Tamam ama sorun nerededir.
İstanbul’da yeni köprü yapılacak ve adı Yavuz Sultan Selim olsun diyorlar. Olsun elbette, niye olmasın. İşte burada tarihe bakmak gerekiyor. Çaldıran savaşında Şiilere karşı savaşan ve Bektaşi ocağına bağlı olan Yavuz Sultan Selim değimliydi. Ordusu yani yeniçeri ocağı da Bektaşi ocağına bağlı değil miydi? Çaldıran savaşını bir alevi-sünni savaşı olarak görmek bana doğru gelmiyor. Bir tanesi hariç, bugün var olan bütün ocakların, tarikatların Hz. Ali’den geldiğini biliyoruz. Kadiriliğin, Bektaşiliğin temeli hep aynı değil mi?
Gereksiz bir kavganın içerisine çekilmek isteniyoruz. Cami-Cemevi kardeşliği kimin işine gelmez diye bakmamız lazım.
Şiilerin işine gelmez yani İran’ın.
Bu çatışmayı çıkaranlar İran’ın ekmeğine yağ sürdüklerini bilmiyor veya biliyor ve bilinçli bir mücadele içerisindeler.
Hükümetimizin hiçbir açılımı, projesi, çalışması İran ile tezat oluşturmuyor. Mavi Marmara mevzuunda olanları biliyoruz. Bu iş bir tezgâh olsa ancak bir İranlı istihbaratçı bu kadar güzel planlayabilirdi.
Vakti olan biri varsa araştırsın. Son hükümetteki milletvekillerinden kaç tanesinin İran mazisi var. Kaç tanesi bal tuzağına düştü, utanma belasına veya makam sevdasına kaç tanesi İran’ın çıkarlarına ters düşmeme gayretindedir.
Gün gelir herkesin eteğindeki taşlar dökülür. Herkesin ak-pak mazisi, kirli geçmişi gün ışığına çıkar. O zaman nasıl bir çirkefin içinde olduğumuzu anlayacağız.
Allah, yar ve yardımcımız olsun.