Tek cümleyle: Zor bir kitaptır!.. Zorluğu, muhtevasındaki fikir üstünlüğünden ve bilgi zenginliğinden geliyor!..
İnsan; böyle ‘zor’ kitapları okudukça zevkine doyamıyor… Bilmem!..Belki de, bana öyle geliyor!..
Zorluk; elbette ki, ondan temin edilecek bilginin mertebesiyle alâkalıdır.
Seksen yedi senelik bir ömrün hâsılatını; biri, seksenbeşinde, diğeri ise, yetmiş yedisinde iki kişi kaleme almışsa; ona, seksen ikisini süren birinin başka mânalara çekilebilecek ‘zor’luklar yüklemesinin, elbette ki haklı bir îzahı ve mantığı vardır. Bu sebeple; birkaç cümleyle de olsa, bunu açıklamak durumunda bulundum.
Üzerinden neredeyse bir asra yakın zaman geçmiş eserleri okudukça, bugün, ne kadar sathî, basit ve kolaycı olduğumuzu da anlıyorum.
Kolaycılık; sâdece âvârelikten, umursamazlıktan veya üşengeçlikten değil; ‘değer bilmemek’ten de gelmektedir.
İnsanların tembelliği, ‘geç kaldık’ mâzeretiyle örtülmeye çalışıldığı sürece, bir milim ilerlememiz de mümkün değildir.
Demem şu ki; böyle bir eserin vücûde getirilmesindeki emek, gayret, üstün beceri ve belki de en önemlisi ortaya konulan ‘hedef’, keşke, seneler önce tahakkuk etmiş/ettirilebilmiş olabilseydi ve o zamanlardan bugüne, Türk gençliğinin rehberlerinden biri daha onlara takdim edilmiş olurdu.
Aslında, bununla, yapılan işin çok mühim ve faydalı olduğunu ifade etmek istiyorum.
Zor, dâima, insanı başarıya götürür. Nerede ‘kolay’ denilen veya addedilen bir şey var ise, onun sonunun, mutlaka fiyaskolu olduğuna şâhit olmuşumdur.
Sözünü etmek istediğim ‘zor’, üstün kalite, muteber vasıf, üslûp ve istifade edilebilirlik niteliği’dir.
Böyle bir muhterem kişiyi de, ancak, O’nu, bütün maddî ve mânevî cepheleriyle kavrayabilen Oğuz Çetinoğlu ve Mehmet Şâdi Polat gibi usta kalemler hâlledebilirdi ve ettiler ; böylece, günümüz fikir dünyasına çok kıymetli bir eser daha kazandırdılar.
İtiraf etmeliyim ki; bu kadar istifade edebileceğim bir eserle muhatap olabileceğimi de düşünmüyordum. Okudukça; bu haz, daha da arttı!..
“Akıl-Fikir Yayınları arasında çıkan 408 sayfalık “İBNÜLEMİN MAHMUD KEMÂL İNAL HAYATI VE ESERLERİ” adlı bu muhteşem bilgi hazinesi, ayrıca, çok değişik yazar ve ilim adamlarının yazılarıyla da donatılmıştır.
Prof. Dr. Sâdık Kemâl Tural; “İbnülemin Adına Teşekkür” başlıklı uzun sayılabilecek ‘Takriz’inde şöyle demektedir:
“İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, toplam sayfa sayısı on bini bulan eski yahut yeni harflerle basılmış ve/veya yazma eserleri ile teşekkürü hak eden bir Türk aydınıdır. Bu sayıya başta Resimli Gazete olmak üzere süreli yayınlarda çıkan makaleleri ve el yazması eserler eklenince yirmi bin sayfaya yakın bir kitaplık elde edilmiş olur. Merhum İbnülemin hâfızasının-hem de son âna kadar-çok güçlü olmasıyla birçok kimseyi hayran bırakan, birçoğunu da ürkütüp korkutan bir şahsiyettir. O, dürüstlüğü kadar tenkit ve azarlamalarıyla da tanınan, geçinilmesi zor, nüktedan bir ilim ve fikir yıldızıdır.
(…) Teşekkür edilmesi gereken isimlerden biri olan Oğuz Çetinoğlu ve Şâdi Polat Beyler, bu altun madeninden çıkardıkları ile bir yeni eser meydana getirdi. Kendilerine çok teşekkür etmeliyiz.”
Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ise, “Kültür Hayatımıza Önemli Bir Katkı” başlıklı ‘Takdim’ yazısında şöyle demektedir.
“İbnülemin Mahmud Kemâl İ İnal (1871-1957) Osmanlı’nın son ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde yaşamış önemli bir kültür adamıdır.
(...) Bu sebeple; Mehmet Şadi Polat ile Oğuz Çetinoğlu’nun hazırladığı elinizdeki kitabı memnuniyetle karşıladım. Kültür hayatımıza önemli bir katkıdır” diyor.
Eser; muhakkak ki, bizde, ilk Türk biyografi/hayat hikâyesi/tercüme-i hâl/tezkire yazarı Ali Şîr Nevâî (1441- 1510)’nin Mecâlis-i Nefâis isimli eseri tarzının bu dönemdeki devamı olarak telâkki edilmelidir.
Eserdeki, bâzı anabaşlıkları vermek, muhtevâsını kavramak bakımından çok önemlidir:
Sırayla: Hayatı/Hayatından Kesitler-1/Hayatından Kesitler-2; Şiirlerinden Örnekler; Vasiyetnâmesi; Eserleri: Son Asır Türk Şairleri, Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar, Son Hattatlar, Hoş Sadâ;-Kemâlü’l- Kiyâse Fi Keşfi’s-Siyase, Hutût-ı Meşâhir Defteri, Cumhuriyet Yıllarında Mahmud Kemâl İnal, M. Kemal İnal Hakkında Yazılanlar…
İbnülemin Mahmud Kemâl İnal; Türk-Osmanlı Cihân Devleti’nin son dönemleriyle, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinin çok mühim bir tarihçisidir. Korumacı/himâyeci ve geliştirmeci karakteriyle, bugüne kazandırdıkları, tarihçiliğimiz adına iftihar vesilemizdir.
Eserde; O’nun hakkında makaleleri bulunan çok kıymetli ilim ve fikir adamlarımız ise şunlardır:
Prof. Dr. Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kabaklı, Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca, Prof. Dr. Âsaf Ataseven, Âsım Öz, Ekrem Karadeniz, Fahri Celâl Göktulga, Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Fehim Fırat, Hakkı Süha Sezgin, Hüseyin Kıyak, Hüseyin Nihal Atsız, İbrahim Alâeddin Gövsa, İsmail Alperen Biçer, Mâhir İz, Mehmet Kâmil Berse, Metin Toker, Prof. Dr. Nevzad Atlığ, Oğuz Özdeş, Özgen Gürbüz, Prof. Dr. Sâdık Kemâl Tural, Selim İleri, Sezer Şimşek, Taha Toros, Yılmaz Öztuna, Yusuf Ziya Ortaç, Avni Aktunç.
Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş diyor ki; “Ayrıca Sultan Abdülhamid’in cülûsundan (tahta çıkışından), hâl’ine kadar hârici ve dâhili vak’aları ihtivâ eden Yıldız evrâkının tasnifi işine memur edilmesi, evrâkın büyük bir kısmını görmesini ve pek çok faydalanmasını temin etti. İyi bir tarihçi –bir bakıma- devrinin hâdiselerini iyi gören, iyi anlayan ve anlatan kimse demektir. İşte İbnülemin’in eşsizliği bu noktadan ileri gelmektedir.” (Sf.267)
Eserde; bilhassa, İkinci Abdülhamid öncesi yâni Abdülaziz ve Beşinci Murad hattâ daha öncesinin hadiselerinin bâzı analizleriyle, İkinci Abdülhamîd’in hâl’edilmesinden sonra, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne dâir önemli tespitler de bulunmaktadır.
Yalnız, bir hususda, Hüseyin Nihal Atsız’ın, Ocak Dergisi’nin 11 Mayıs 1956 tarihli nüshasında yayınlanan “Abdülhamîd Han (Gök Sultan) başlıklı makalesinden kısa bir bölüm sunmak isterim.
Atsız diyor ki: “Toplumun en büyük haksızlığa uğramış tarihî şahsiyetlerinden biri, II. Abdülhamîd’dir. Kendisinden önceki devirlerin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, en güvenebileceği adamların ihanetine uğrayan ve dağılmak üzere olan içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu33 yıl sırf zekâ ve hamiyeti ile ayakta tutan bu büyük padişah kaatil, kanlı müstebit, kızıl sultan, câhil ve korkak olarak tanıtılmış, dâima aleyhinde işleyen bu propagandanın tesiriyle de böyle tanınmış talihsiz bir insandır.
(…)Sultan Hamid’i iyice tanımak için tahta çıktığı zamanı iyi bilmek lâzımdır. Sultan Aziz’in son zamanlardaki çöküntü sırasında, memleketi yürütmek için beliren iki akımdan liberalizmi V. Murat, muhafazakârlığı II. Abdülhamid temsil ediyordu. Liberaller, İngiltere ve Fransa’ya bakarak parlamento ile her şeyin düzeleceğine inanıyor, muhafazakârlar, 30 milyonluk imparatorlukta 10 milyon Türk’ün hâkimiyetini sağlamak için mutlak idâreye lüzum görüyordu. Masonlar, Sultan Murad’ı da mason yapmışlardı. Gerçek yüzünü Sultan Murad’a göstermeyen masonluğun arkasında ise Yahudilik ve Avrupa emperyalizmi vardı.”
Oğuz Çetinoğlu ve Mehmet Şâdi Polat tarafından titizlikle hazırlanmış olan “İbnülemin Mahmud Kemâl İnal” adlı bu değerli eserde, bütün bu iç ve dış siyâsî mevzûlara da dikkat çekilmektedir.
Gerek, bu kıymetli eseri hazırlayıp hizmete sunan kıymetli yazarların ve gerekse, eserde imzası bulunan diğer yazarların müşterek kanaati şudur ki; İbnülemin Mahmud Kemâl İnal, büyük bir tarihçidir.
Hattâ, O’nu, hemen hemen bütün yazarlar, Yahya Kemâl Beyatlı ve Süleyman Nazif’in müşterekleştirdiği ‘bir beyit’le târîf ve tavsif etmektedirler.
Birincisi, Yahya Kemâl’e âit şu mısrâdır:
“Hezâr gıbta o devr-î kadîm efendisine”
(Yânî: O, eski zamanın/eski devrin efendisine binlerce (defa) gıpta edilir/imrenilir/O, böyle biridir.)
İkincisi de, Süleyman Nazif’e âit olan şu mısrâdır:
“Ne kendi kimseye benzer ne de kimse kendisine”
Böylece; İbnülemin Mahmud Kemal İnal üstâdı en mükemmel şekilde târîf eden ‘bir beyit’ ortaya çıkar:
“Hezâr gıbta o devr-î kadîm efendisine
Ne kendi kimseye benzer ne de kimse kendisine”
Çok şey istifade edileceğine inandığım bu değerli eseri hazırlayanları tebrik ediyorum.
Başta ve önce; İbnülemin Mahmud Kemal İnal üstada ve âhirete intikal edenlere rahmet diliyorum.
Bu kıymetli eserde imzası olan herkese minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Zor eserlerin, zor zamanlara ferahlıklar getireceğine inanıyor ve bunu temenni ediyorum!..