Son zamanlarda sosyal medyada sıkça rastladığımız bir iddia var: Elon Musk’ın uydu internet hizmeti Starlink’in, Türkiye’de "özellikle afet durumlarında ücretsiz erişim sağlama niyeti olsa dahi" çalışmasına izin verilmiyor. Gerekçe olarak da Türk Telekom ve Turkcell gibi büyük operatörlerin, bu sisteme sıcak bakmaması gösteriliyor.
Bu haber ne kadar doğru, ne kadar şehir efsanesi bilinmez. Resmî bir açıklama ya da belgelenmiş bir karar henüz ortada yok. Ancak varsayalım ki bu sadece bir iddiadan ibaret. Yine de sormak gerekiyor: Türkiye gibi internet kullanıcı oranı %87’yi aşan, milyonlarca hanede dijitalleşmenin neredeyse temel ihtiyaç seviyesine geldiği bir ülkede, Starlink gibi bir teknoloji neden düşünülmesin?
Dünya genelinde, özellikle altyapının zayıf olduğu kırsal bölgelerde, dağlık alanlarda ve afet sonrası iletişim kopukluğu yaşanan yerlerde Starlink gibi uydu tabanlı sistemler hayati rol üstleniyor. Türkiye gibi deprem kuşağında bulunan ve her yıl doğal afet riskini yaşayan bir ülkede, bu tür sistemler yedek değil, neredeyse zorunlu ihtiyaç olmalı.
Ancak burada bir durup, yerli operatörlerin ve düzenleyici kurumların pozisyonunu da anlamak gerek. Ulusal veri güvenliği, altyapı bütünlüğü, yasal lisans süreçleri gibi hassas dengeler var. Devletin bu tür teknolojilere temkinli yaklaşması doğal. Zira internet erişimi, artık sadece bir hizmet değil; stratejik bir alan.
Öte yandan göz ardı edemeyeceğimiz bir gerçek daha var: Türkiye’de internet hizmeti, birçok ülkeye kıyasla hâlâ yüksek fiyatlı. Sabit internet abonelikleri ve mobil veri paketleri, kullanıcıların gelir düzeyine oranla ciddi bir yük oluşturuyor. Rekabetin sınırlı olduğu bu yapıda, “pazar koruma” mantığıyla yeni oyuncuların önünün kesilmesi, uzun vadede tüketiciye hizmet kalitesi, fiyat ve teknolojik gelişmişlik açısından zarar verir.
Çünkü rekabetin engellendiği her pazarda inovasyon yavaşlar, hizmet kalitesi durağanlaşır, fiyatlar ise olması gereken seviyenin üzerinde sabitlenir. Bugün Starlink gibi küresel oyuncular engellenebilir. Peki ya yarın? Bu pazar büyümeye devam edecek. Ve ne kadar ötelenirse ötelenesin, bir gün bu pastadan pay almak isteyen başka aktörler de kapıyı çalacak.
O gün geldiğinde, yerli operatörlerin “fiyat indirimi” kozunu devreye sokması kaçınılmaz. Ancak bu da yeni bir soruyu beraberinde getirir: Madem bu indirim yapılabiliyordu, neden bugüne kadar yapılmadı? Kaybedilen fırsat, yüksek ücretlerle yaşayan milyonlarca kullanıcı açısından nasıl telafi edilecek?
Asıl mesele şu: Kırsal kesimde yaşayan, hâlâ sabit internet erişimine ulaşamayan on binlerce hane varken, alternatif teknolojilerin önü açılmalı. Bu sadece bir ticari konu değil; eğitim, sağlık, güvenlik gibi hayati alanlara doğrudan etki eden bir mesele.
Gelin, meseleyi sadece şirketler arası rekabet ya da millî çıkarlar ekseninde değil; ülke genelinde dijital kapsayıcılık perspektifinden ele alalım. Çünkü mesele sadece Starlink değil; mesele, Türkiye’nin dijital geleceğe nasıl hazırlanacağı.