Başlıksız kalsın, çünkü bu acıyı anlatacak hiç bir harf henüz icat olmadı korkarım hiç olmayacak. Bazı duygular tarifsizdir.
Geçenlerde bir fotoğraf karesi yayınlandı, öyle havayı suyu, gökyüzünü, yemek masasını, ya da tatil beldesini anlatan türden değil. Bu bahsi geçen seçenekler ne de olsa alışık olduğumuz karelerden ibaretti fakat anlatmaya çalıştığım malesef tam olarak böyle bir şey de değil. Hiç bir cümlenin o fotoğrafı gördüğüm anda ki yaşadığım içler acısı hezimeti anlatmaya yeterli olacağını düşünmüyorum. Öyle bir duygu ki içinde bulunduğunuz andan sıyrılıp dünyayı koşar adım terketmek istiyorsunuz. Biliyorum, vicdan ve merhamet sahibi çoğu insanla aynı duyguları paylaşıyoruz.
Peki nasıl bir fotoğraftı? O anı ölümsüzleştirmek durumunda olan insanoğlu, içler acısı duygularla boğuşmak zorunda kalarak, vicdanları parçalayan o kareyi ulaştırıyor, yerin dibine girmek isteyeceğimiz bir an daha hediye ediyordu bizlere. Aslında bunları tahmin etmek ve bu utancı taşımak o kadar da zor değil çünkü alışıyor ya da alıştırılıyorduk. En kötüsü hatta asıl zor olan bu. Alıştırıldığının farkında olmamak!
Gazze sokaklarında bir köpek, dişlerini sol omzuna sıkıca geçirmiş bir şekilde ölü bir bebeği ağzında taşıyordu, evet doğru okudunuz hatta bir çoğunuz o fotoğrafı görmüş dahi olabilirsiniz.
Bizler sadece görmüş oluyorduk fakat bu dayanılmaz karelerin içlerine hapsedilen benzer vaziyetleri her gün her salise yaşamak zorunda bırakılanların hesabını varolduğumuz dünya bizden sormaz mı sizce.
Elbette soracak hatta gün gelecek tarih insanlığın yakasına öyle bir yapışacak ki hiç bir iyilik, üzerlerimize sinmiş kokusu bin fersah öteden duyulan kötülüğün lekesini çıkaramayacak.
Ne acı!
Peki bu travmanın izleri nasıl geçecek?
Geçmeli mi ya da. Öylece yakamıza yapışıp kalmalı mı?
- Bahsi geçen fotoğrafın Bangladeş'den çekildiği de iddialar arasında, bunun doğrulanabilir olması binlerce insan cesedinin hayvanlar tarafından parçalanıp yenmesi gerçeğini yok etmiyor.