Baht, talih ve büyük mutluluk”, “devlet”in Arapça ve Türkçe lügatlardaki manalarından bazıları. Medeniyet coğrafyamızda egemen hukuki/siyasi yapıları adlandırmak için “devlet”in tercih edilişinde kelimenin bu anlamlarının da payı vardır. Devlet sahibi olmanın milleti, eski Türkçedeki ifadesiyle, iç ve dış bulgançtan/bulgaktan (fitne ve anarşi anlamında bulanıklık/kargaşa) kurtarıp düzene ulaştıracağı beklentisi, talih ve mutluluk umudunun kaynağıdır. Ancak insanlığın uzun tecrübesi, gerekli meşruiyet parametrelerini, maddi şartları ve dengeleri dikkate almadan müstakil bir siyasî çatı inşası hedefiyle bayrak açmış pek çok ayrılıkçı hareketin, temsil iddiasını taşıdıkları toplulukların bahtlarını kararttığını da kaydediyor.
Mevcut parametreler, Erbil merkezli KBY’deki bağımsızlık ısrarının da Kürtlere “devlet” getirmeyecek bu türden maceralar arasında yer almaya namzet olduğunu gösteriyor.
Zira bir bağımsızlık girişiminin etrafındaki coğrafyayı istikrarsızlaştırırken dayandığı nüfusa da ağır bedeller ödetmesine yol açabilecek çok sayıda faktör, KBY örneğinde yan yana gelmiş vaziyette. Zayıf bir ekonomi ve ağır borç, tartışmalı sınırlar yüzünden güçlü komşularla kalıcı husumet ihtimali, denize çıkışı olmayan bir ülke, her biri kendi silahlı güçlerine, bölgesel ve küresel ittifak ilişkilerine sahip siyasi hizipler arasındaki amansız rekabet…
Ekonomiyle başlayalım. Gelirlerinin yüzde 80’den fazlasını petrol başta olmak üzere doğal kaynak satışından elde eden KBY, uzun zamandır ağır bir ekonomik krizin içinde. Resmi rakamlara göre, 5.2 milyonluk nüfusa ev sahipliği yapan KBY’de yaklaşık 1.3 milyon kişi bütçeden maaş alıyor.
Bazı hesaplamalara göre; maaşlar, yatırım taahhütleri vb. sabit ödemeleri için aylık yaklaşık 1 milyar dolara ihtiyaç duyan KBY, Kerkük petrollerinden kazandıkları da dahil olmak üzere elde ettiği gelirle geçtiğimiz dönemde bu miktarın ancak yarıya yakınını karşılayabildi. KBY’nin dünyaya borcunun 20 milyar $’ı aştığı tahmin ediliyor.
Bağımsızlık ısrarı, dışarda ve içerde güvenlik maliyetlerini artırarak bu sıkıntıları daha da ağırlaştıracak. İlk muhtemel çatışma hattı, Kerkük’ü de kapsayan “tartışmalı topraklar”dan geçiyor. Yukarıda özetlediğimiz ekonomik şartlar dolayısıyla, Kerkük ve civarındaki enerji kaynakları olmadan bırakın Erbil merkezli bağımsız bir devleti uzun süre yaşatmayı, özerkliğin kurumları bile ayakta tutulamaz. Önümüzdeki otuz yılı kapsayan tüm ciddi araştırma ve projeksiyonlar, gelişmekte olan alternatif teknolojilerin yaygınlaşmasıyla petrol jeopolitiğinin sonuna yaklaşılacağına işaret ediyor. Sanayi çağının ilk evresinde kömürün yaşadığı değer ve önem yitirme sürecine önümüzdeki on yıllarda petrolün gireceğini gösteren bu dönüşüm, Orta Doğu’da gelirinin yüzde 80-90’ını petrolden elde edeceğini umarak devlet kurma faaliyetine soyunanlar açısından kötü bir haber.