20. yüzyılın başlarında İslam dünyası, modern dünyanın sistemi karşısında parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Birlikten yoksun, hareket ve zahmeti geri plana iten, taassupla dolu bir cehalet içinde, tembellik ve uyuşuklukla can çekişiyordu.
Bu dönemde İslam dünyasında birçok düşünür, Müslüman toplumları yeniden harekete geçirmek ve uygarlık bilincini aşılamak amacıyla fikir mücadelesi verdi. Bugün Türkiye, İran ve Pakistan; sıralı bir şekilde birbirine bağlı sınırlarla, İslami fikir ve düşünce alanında her zaman temas hâlinde olmuştur. İşte bu üç ülkede üç savaşçı isim; üç fikir ve düşünce adamı, İslam dünyasının Batı karşısında ezilmesini sonlandırmak ve Müslüman toplumları muasır medeniyet seviyesine çıkarmak için büyük bir mücadele verdi.
Bu isimler:
- Türkiye’de Mehmet Akif Ersoy
- İran’da Ali Şeriati
- Pakistan’da Muhammed İkbal
Bugün bu üç isim, kendi ülkelerinde şiirleriyle, yazılarıyla ve sözleriyle bir devrim yaratmış; millî kimlikle İslam tezahürünü birleştirmiştir.
Mehmet Akif Ersoy: Milli Mücadele’nin Ruhani Savaşçısı
Mehmet Akif Ersoy, ülkemizde “Vatan Şairi” olarak anılır ve Millî Mücadele’nin ruhani savaşçı sembolü olmuştur. O, İslam toplumlarının içine düştüğü cehaleti, taassubu ve tembelliği ağır bir şekilde eleştirmiştir. Onun kaleminden çıkan şu dizeler, içinde bulunduğu hayal kırıklığını gözler önüne serer:
"Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile...
Âlem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nâfile!
Kaç hakîkî müslüman gördümse, hep makberdedir;
Müslümanlık, bilmem amma, gâlibâ göklerdedir!"
Akif, Müslümanların içinde bulunduğu geri kalmışlığı sorgulamış, tembelliğin İslam ile bağdaşmadığını vurgulamış ve milletini uyanışa çağırmıştır.
Ali Şeriati: İran Devrimi’nin İdeolojik Öncüsü
Ali Şeriati, İran'daki İslam Devrimi’ni göremeden hayatını kaybetse de, devrimin ideolojik sembollerinden biri hâline gelmiştir. O, İslam’ın sadece bir din olmadığını, aynı zamanda devrimci bir bilinç taşıdığını savunmuş ve toplumları sarsacak fikirler ortaya koymuştur. Şeriati’nin şu sözleri, İslam toplumlarının içine düştüğü ilgisizliği ve umursamazlığı açıkça eleştirir:
"Bir Müslüman görürüz; sesini çıkarmaz, olup biteni dinlemez, hiçbir şey umurunda değildir; ama kendi düzeni ve tezgâhı en küçük bir darbeye uğrasa feryadı arşa yükselir. Her gün yaşanmakta olan facialar onda, bir gazete haberi kadar bile merak uyandırmaz. ‘Allah’ım kereminle bizi…’ diye dua etmesinin ne etkisi olur? Bizi ne demektir?"
Şeriati, İslam’ı bir bilinç ve direniş hareketi olarak görmüş, Şah rejimine ve yanlış Batılılaşmaya sert eleştiriler yöneltmiştir. Sonunda ise Şah rejiminin hedefi hâline gelerek zehirlenerek öldürülmüştür.
Muhammed İkbal: Pakistan’ın Düşünce Mimarı
Muhammed İkbal, Pakistan’ın bağımsızlığına giden yolda fikir ve ülkü taşlarını döşeyen önemli bir düşünürdü. Onun şu sözleri, Doğu’nun içine düştüğü acziyetin ve Batı karşısındaki sersemleşmiş hâlinin sert bir eleştirisidir:
"Doğu aklı, Batı ise kalbi öldürdü."
İkbal, Müslüman toplumların silkelenmesi ve kendi köklerine dönerek çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmaları gerektiğini savunmuştu. Ancak, özlemle beklediği Müslüman Hint Cumhuriyeti’ni göremeden vefat etti. Fakat onun ektiği tohumlar, Pakistan’ın kuruluşuyla meyve verdi.
İslam’ı Bir İdeoloji Olarak Savunan Üç Fikir Savaşçısı
Mehmet Akif Ersoy, Ali Şeriati ve Muhammed İkbal, İslam’ın yalnızca ibadetler bütününden ibaret olmadığını, aksine bir ideoloji, bir ülkü ve bir hayat biçimi olduğunu savundular. İslam’ın, komünizm, sosyalizm ve liberalizm gibi ideolojilerin vaat ettiği ütopik hedefleri gerçek anlamda sunabilecek tek yol olduğunu dile getirdiler.
Her üçü de Batı taklitçiliğine karşı çıkarken, Batı’nın bilim ve teknoloji alanındaki ilerlemesini kabul ederek, Müslüman toplumların ilim ve fenni benimsemesi gerektiğini savundular. İslam dünyasının içinde bulunduğu sefaletle dertlendiler, sevinçleriyle sevindiler. Müslümanların bir bataklıkta çırpınmasına seyirci kalmadılar, aksine bedel ödediler.
Yanlış Batılılaşmaya, liberalizme, komünizme, faşizme ve modernitenin dayattığı seküler sembolcülüğe karşı durarak, İslam’ın bir diriliş hareketi olduğunu haykırdılar. Ancak, bu üç fikir savaşçısı, mücadeleleri boyunca inşa etmeye çalıştıkları o ülküyü tam anlamıyla göremediler.
- Mehmet Akif Ersoy, aradığı ortamı bulsa da, bulduğuyla gönlünü dolduramadı ve doğduğu topraklardan uzak kaldı. Ancak yine de Türk topraklarında son nefesini vererek bir nebze olsun hak mücadelesinde zafere yaklaştı.
- Muhammed İkbal, Müslüman Hint Cumhuriyeti'ni göremeden öldü, ama fikirleri Pakistan’ın temelini oluşturdu.
- Ali Şeriati, Şah rejimi tarafından öldürülse de, hem Şii hem de Sünni Müslümanların kalbinde yaşamaya devam ediyor.
Hakikat Yolunda Mücadele Eden Üç İsim
Bu üç fikir savaşçısı, ne zalimin zulmüne ne de çağın cazibesine boyun eğdi. Onlar, inandıkları dava uğruna, zevk ve heva içinde yaşamaktansa, acı ve sıkıntı içinde gelecek nesiller için mücadele etmeyi seçtiler.
Onlar, kendi dönemlerinin bir ürünü ya da esiri olmadılar. Aksine, kendi dönemlerini aşan, özgür ruhlu hakikat savaşçılarıydılar.