Sıklıkla, Türkiye'deki insanlar, Almanya'daki çalışma imkanları, sosyal haklar, ücretler, ekonomi ve hizmetler gibi konularda kıyaslamalar yapıyor. Bu değerlendirmeler genellikle, Almanya'nın sahip olduğu yüksek yaşam standartları ve geniş sosyal haklarını örnek alarak, Türkiye'nin bu konularda daha ileride olması gerektiğini vurguluyor. Ancak, bu tür karşılaştırmalar sıklıkla bir toplumun refahının yalnızca ekonomik ve politik faktörlere değil, aynı zamanda toplumsal davranış ve değerlere de bağlı olduğunu göz ardı ediyor.
Bir toplumun refah seviyesi, ekonomik verilerin yanı sıra, toplumun davranışları, değerleri ve çalışma ahlakı ile de yakından ilişkilidir. Almanya'da yaşayan toplumun, disiplinli, dürüst ve çalışma etiğine sahip olması, bu ülkenin refah seviyesinin yüksek olmasında önemli bir faktördür. Alman toplumu, çalışmayı, dürüstlüğü ve disiplini teşvik eder ve bu, ekonomik başarılarına önemli ölçüde katkıda bulunur.
Bunun yanı sıra, Almanya'da liyakat esastır ve işler genellikle en yetenekli ve en uygun kişilere verilir. Türkiye'de ise, bazı durumlarda, bir kişinin bir işe girmesi veya bir işin başına gelmesi için bir "adamının" olması gerekebilir. Bu durum, liyakatın önemini göz ardı eder ve uzun vadede toplumun genel refahını ve ekonomik performansını etkileyebilir.
Liyakate dayalı bir sistem istiyorsak, bu değişikliklerin kendi davranışlarımızdan başlaması gerektiğini kabul etmeliyiz. Kendi içimizde kayırmacılık kültürünü bırakmalı, dürüstlük, disiplin ve yüksek çalışma ahlakını benimsemeliyiz. Sadece böylece, toplumumuzun refah seviyesini yükseltebilir ve ekonomik performansımızı artırabiliriz.
Ayrıca, diğer toplumları kıyaslamak ve değerlendirmek istediğimizde, sadece onların sahip olduklarıyla değil, aynı zamanda onların topluma ve ekonomiye ne kattıklarıyla da ilgilenmeliyiz. Bu, daha tam ve adil bir karşılaştırma yapmamıza yardıımcı olacaktır.
Değişim, her zaman, toplumun temelinde, yani bireylerde başlar. Her birimiz, günlük hayatta karşılaştığımız her durumda liyakati ve dürüstlüğü tercih ederek bu değişimi başlatabiliriz. Çalışma ahlakımızı ve disiplinimizi artırmak, verdiğimiz emeğin kalitesini yükseltmek, en iyi sonucu elde etmek için çaba göstermek, işe alımlarda ve terfilerde liyakate önem vermek, bu değişimin önemli adımlarını oluşturacaktır.
Kıyaslama yaparken, ayrıca, başka toplumların da kendi zorlukları ve mücadeleleri olduğunu hatırlamamız önemlidir. Almanya gibi ülkelerde yaşayanlar, sosyal haklar ve ekonomik refah için yıllarca mücadele etmiş ve bu süreçte birçok zorlukla karşılaşmışlardır. Bu başarılar, kısa sürede veya kolayca elde edilen sonuçlar değil; toplumun çalışma ahlakı, dürüstlüğü ve disiplini ile birleşen uzun süreli çabalardır.
Özetle, bir toplumun refahı, sadece ekonomik ve politik faktörlere değil, toplumun değerlerine, davranışlarına ve ahlakına da bağlıdır. Eğer biz de, Türkiye olarak, ekonomik refah ve sosyal haklar alanında daha ileride olmak istiyorsak, kendi toplumumuzda bu değerleri ve davranışları teşvik etmeli ve desteklemeliyiz. Liyakat, dürüstlük, disiplin ve yüksek çalışma ahlakı, toplumumuzun refah seviyesini yükseltmek için gereken değerlerdir. Bu değerleri benimsemek ve yaşamak, toplumumuzun genel refahını artırmanın ve ekonomik performansımızı iyileştirmenin anahtarıdır.