Yalnızlık iyidir, ara sıra yalnız kalıp insanın kendisi dinlemesi, doğa ile baş başa kalması veya dört duvar arasında düşünce dünyasını ve gidişatını sorgulaması gerekir.
Ülke bazında baktığımızda, yalnızlığınıza “değerli” takısı takıp vatandaşa “değerli yalnızlık” numaraları yapmak olsa olsa iç siyaset malzemesinin bittiğine gösterge olabilir.
Açılış şöleni adı altında yapılan AKP mitinglerinde duyduğumuz “değerli yalnızlık” boşuna söylenmemişti. Dış politikada ardı ardına yapılan hatalardan sonra yalnızlığa itileceğimizi, değersiz kılınacağımızı anlamak için müneccim olmaya gerek yoktu.
Hatırlayın, daha birkaç yıl önce Ortadoğu denen coğrafyada yabancı basın tarafından fikri sorulan bürokratlarımız vardı. İran, kriz konusu olduğunda araya giren bir Dışişleri bakanımız ve sözüne itibar edilen bir Türkiye vardı.
Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bugünkü manzaraya bakınca nasıl bir üzüntü yaşıyordur, tahmin bile etmek istemem.
Sözü dinlenen, mesleğinin gereğini layıkıyla yapan bir bürokrattan, gölge başbakanlığa terfi(!) etmek acı veriyordur.
Brezilya ile beraber verdiğimiz çaba unutulacak kadar eski değil. Diktatör edası ile kürsüden çoğunlukla boyundan büyük laflar eden Ahmedinejad falsolarını, hafifletmek için çok çaba sarf edildi.
Nükleer kriz, nihayet masa başında aşıldı. Viyana’daki toplantıda masa başında olmamızı beklemiyordum ama adımızın hiç anılmaması insanı üzüyor.
Harcanan o kadar mesaiden sonra arabuluculuk için çabalayan Türkiye’nin bir kenara bırakılıp itibarsızlaştırılması üzücü.
Ahmedinejad’ın tahrik dolu mesajlarındaki tehditlerinin pek kıymeti olmadığını anlamayacak kadar siyaset bilmez bir devlet değiliz, kaldı ki dış siyasetin ustaları bu tür konuşmaların alay konusu olacağını bizden iyi bilirler.
İran bir değişim yaşıyor. Yaşadığı değişimi, Ruhani önderliğinde daha ılımlı bir çerçevede ambargoların bitirilmesi noktasına kadar taşıdı. Yakın zamanda meyvelerini toplamaya başlayacaktır.
İran, Ahmedinejad’a teşekkür ederek görevi Ruhani’ye verdi. Diktatör tavırlarından sonra Ahmedinejad’ın yapabileceği tek şey elindeki diplomanın karşılığı olarak üniversite kürsüsünde hocalık yapmaktan başka ne olabilirdi ki?
Sayın cumhurbaşkanımız da bir gün görevi devredecektir elbette, diplomasıyla(!) bir üniversite kürsüsünde görev yapacağı günleri görmek umuduyla. İyi bayramlar.