Eğer birileri çıkıp, biz hata yaptık diyorsa mutlaka saygı duymak gerekir. Hata yaptığını bile bile devam etmesi, hatada ısrar etmesi daha mı doğru olurdu? Günlerdir Amerika’dan ‘biz hata yaptık’ sesleri geliyor.
Saygı ile karşılarken diğer taraftan da hatadan dönüş reçetesinin ne olduğu irdelenmeli. Hâlihazırda bir reçete, bir yol haritası görünmüyor. Kapalı kapılar ardında yapılan toplantılar, birebir görüşmeler devam ediyor. En önemli bilgilendirme toplantısı; Başbakan Diyarbakır’da kardeşleri ile buluştuğu gün, eş zamanlı olarak cemaat tarafından seksen bir vilayetimizde yapılandı. Söylenen o ki; toplantıya katılanlara, hükümetin ihanet planlarını anlatan bir bilgilendirme brifingi verildi. Katılan herkese, duyduklarını on kişiye anlatması söylendi.
Başbakanın hesaplarına göre, anlatılanların ulaşacağı nokta seçmen sayımızın en fazla yüzde üçüne tekabül ediyor. Ya daha fazla ise ne olur? Kanaatim, dengelerin fena şekilde bozulacağı yönünde. Ütopik gelebilir fakat bu oran yüzde yirminin üzerinde olursa iktidar el değiştirir.
İşte tam burada aklıselim gerekiyor, eğer iktidar olmayı gerçekten isteyen bir parti varsa ve asgari müşterek, devletin bekası ve milletin selameti ise bu fırsat iyi değerlendirilmeli. Biz bunu MHP-DSP koalisyon hükümetinde gördük ve yapılan o günün şartlarında en doğru tercihti.
Bu gün sert sözlerden, katı prensiplerden kaçınma zamanıdır. Ortada dolaşan bir pasta var ve o pasta eninde sonunda yerini bulacak. Bu noktada önemli olan devletin bekası ve milletin selameti için uygun kadro oluşturabilecek insanların göreve talip olmasıdır.
Bir kez daha önsezilerimle konuşayım. Eğer hükümet kendi içerisinden yeni bir lider ve yeni bir kadro ile devam kararı almazsa yani T.Erdoğansız bir parti ile yola devam etmezse ilk genel seçimlerde yüzde yirmili rakamlarla tanışır. Yeni hükümet, içerisinde AKP olmayan bir koalisyon hükümeti olur.
Duyarsızlık konusuna gelelim. Üç beş ağaç için, bir park için, AVM için veya her ne sebeple olursa olsun, Gezi Parkında ülkeyi ayağa kaldıranlar, Diyarbakır rezaletine duyarsız kaldılar. Bu duyarsızlıkları, halkın olaylara bakış açısında hükümet tarafından yapılan tahribatı özetliyor. Son on yılda kömür dağıtan zihniyete, bir çuval kömüre muhtaç edilmenin hesabını sormak şöyle dursun, şükran duyguları ile yaklaşan ucube bir millet oluşturuldu. Bu zihniyetten beklenen, elbette Diyarbakır’daki rezalete sessiz kalmaktan öteye gitmez.
Allah yar ve yardımcımız olsun. Amin.