Müslüman’ım diyen kişi, Allah ve Onun Peygamberi Hz. Muhammed kendisi için nasıl bir hayat biçimi sunmuşsa, o emir ve yasaklara göre yaşamını sürdürmekle yükümlüdür. Daha açık ifadeyle, Müslüman’ın hayatına uygulayacağı değişmez kılavuz Allah’ın kelamı Kur’an ve Sevgili Peygamberimizin hadisleridir. Kur’an ve Sünnet rehberliğinde bir hayat sürmek isteyen Müslüman, onun tüm güzelliklerini davranışlarına yansıtmakla sorumludur.Bilinmelidir ki, Müslüman ismini ona veren bizzat Yüce Rabbimizdir.(Hac, 78) Bu durumda Müslüman kişinin, Müslüman kimliğinin üstünde asla bir kimlik taşımaması gerekir. Çünkü Allah katında Müslüman diğerlerinden farklıdır. Bu fark Kur’an ve Sünnette özetle şöyle sıralanmıştır.
Öncelikle Müslüman, Allah’ın birliğine iman etmekle İslam sarayının kapısından içeri girdiğini şöyle ifade etmiş olur. Ey benim Yüce Rabbim, senin dinini kabul etmiş olmakla birlikte Sana teslim oldum, baş eğdim ve Sana kul köle oldum. Senin şifa kaynağı emirlerin başım gözüm üstüne. Yasaklarına yaklaşmayı ise, Sana isyan kabul eder, Senden hayâ ederim. Bundan sonrasını Senin Yüce Kitabın Kur’an ve Sevgili Peygamberim, kulluk ve sosyal görevlerimi nasıl yerine getirmem gerektiğini etraflıca önüme koymuştur. Rabbim sorumluluklarımı yerine getirerek, Müslüman olarak Sana kavuşmayı niyaz ederim. Bu durum, Rabbi ile Müslüman kulun bir sözleşmesidir. Rabbine teslim olan Müslüman bir kulun, Kur’an ve Hadislerde özellikleri şöyle özetlenir.
Müslüman, Hayatı boyunca bütün davranış ve fiillerinin kaydedildiğini bilen, ahrette Allah’ın huzurunda hesaba çekilip, dünyada yaptıklarının doğru ve yanlışlarının karşılığını göreceği şuuruyla yaşar. O Allah’ın adı anıldığında kalbi ürperir, Allah’ı Peygamberini ve Müslümanları çok sever. Rabbine karşı yükümlü olduğu ibadetlerini eksiksiz yapar ve yakınlarına karşı akrabalık sorumluluğunu yerine getirir, cömert davranır. O, malı ve canıyla Allah için mücdele eder, yalnızca Allah’a dayanıp güvenir. Müslüman verdiği sözü yerine getirir, Müslüman’ın sevicine ve kederine ortak olur, hesaba çekilmeden önce nefsini hesaba çeker. Helalinden kazanır ve helâlinden yer, konuştuğunda doğruyu söyler, söz verince yerine getirir. Bu olgunluktaki bir Müslüman dünyası için ahreti, ahreti için de dünyasını feda etmeyen dengeli, programlı kişidir. Müslüman, boş ve yararsız işlerden uzak durur, her türlü aşırılıktan kaçınır, sözünde durur, emanete hıyanet etmez. İnancı gereği, güzel ve faydalı olan doğruluğu, helal-haramı gözetir, iffetini korur edep ve hayâ sahibidir. Müslüman, kimseyi incitmez, insanları çekiştirmez, başkalarının hakkını kendi hakkı, başkalarının malını kendi malı, başkalarının namusunu kendi namusu kadar, dokunulmaz ve kutsal kabul eder.
Müslüman, herkesi seven herkes tarafından sevilen kişidir, o İslam’a aykırı olan her şeyi, eliyle ve diliyle düzeltmeye çalışır. Din kardeşini Allah için sever, sevmediğini de yine Allah için sevmez. Hayırda yarış yapar, bununla da yetinmez, huzuru ancak yaptığı faydalı işlerde bulur, iyilikler, onun iç dünyasının havası, suyu gibi olur. Ayrıca, Yapma imkânı bulamadığı güzel davranışları sergileyenleri sever, kendisi de yapabilme heves ve arzusu içinde yaşar. İçki, kumar, zina, rüşvet, karaborsa, faiz, bencillik, zulüm, riya, haset gibi toplum ve fert için zararlı duygu ve davranışlardan uzak durur. Kısaca, sıralan bu güzel yaşam tarzı, Müslüman’ın hayatında günlük ve haftalık olmayıp devamla yarını da içine alarak ahrete uzanmaktadır. O, sadece günün adamı olmayıp işiyle, sözüyle İslam’ın çizdiği istikamette yürüyen örnek kişidir. Böylece yaşam güzelleşir, yaşam güzelleşince yapılan tüm işleri düzelir. Allah cümlemize, İslam’ı en güzel şekilde yaşayarak ruhumuzu teslim etmeyi nasip etsin. Allah’a emanet olunuz.