Yüce Rabbimizin biz Müslümanlara lütfettiği en büyük şeref iman nimetidir. Rabbimiz, imanla şereflenen kullarının izzet ve şerefini, yani onur ve haysiyetinin korunmasını murat etmiştir. bu durum Kur’nda şöyle açıklanmıştır. “Şeref Allah’ın, Peygamberi’nin ve inananlarındır... Allah katında en değerliniz, Ona karşı gelmekten en çok sakınanınızdır... Allah içinizden inanmış olanları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir.” (Münafikun, 8. Hucurat, 13. Mücadele, 11) Sevgili Peygamberimiz, “Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Araba, keza beyazın siyaha, siyahın da beyaza Takva- dışında hiçbir üstünlüğü yoktur,”buyurmuştur. Bu noktada İslam’a göre inanan kişi, inanmayandan üstün tutulmuş, inancının gereğini yapanla yapmayan eşit sayılmamıştır. Nitekim Rabbimiz, Kur’an da 88 yerde inananlar için, “Ey iman edenler,”hitabı bunun açık delilidir.
Buradaki üstünlük Allah’a karşı gelmekten, Onun emir ve yasaklarına uyanla uymayan arasındaki üstünlüktür. Burada Yüce Rabbimiz, kendisine iman eden kullarını doğrudan muhatap alıyor ve onların imanlarını harekete geçiriyor ve Müslüman’a kimliğini hatırlatılıyor. Onun iman sahibi olduğuna dikkat çekilerek, imanın gereklerini yerine getirme, inandığı gibi yaşamaya davet ediliyor. Şimdi özetle, Müslüman’ın inandığı gibi nasıl yaşaması gerektiğini görelim.
Yaşadığımız dönemde, genel olarak Müslümanların inandığı gibi yaşamalarının zorluğunu biliyoruz. Bunun açık örneği, inanmış olduğumuz İslam’la yaşadığımız İslam, bir birine uymuyor. Durum böyle olunca, inandığımız İslam’dan uzak bir hayat yaşamanın sonucu, aile huzursuzluğu, iç bunalım, itaatsizlik, kanaatsizlik, hakkına razı olmama, iç çekişmeler, ahlaksızlığın yayılması, rüşvet, yalan- dolan, terör, millet ve devlet malına zarar verme ve milli birliğin tehlikeye girmesi şeklinde toplumu kuşatıyor. İslam dünyasının bu günkü acıklı duruma düşmesi, genelde inanıldığı gibi İslam’ın yaşanmamasının acı bir sonucudur.
Nereden bakılırsa bakılsın, hangi tedbire başvurulursa vurulsun, Dinimiz İslam’ın gerçek esasları benimsenip, onun güzel ahlakı egemen kılınmadıkça, sevgi ve kardeşlik bağı kalplere yerleştirilmedikçe, millet olarak özlenen huzurun gerçekleşmesi kolay olmayacaktır. Altını çizerek bir kez daha tekrar ediyoruz, istisnalar hariç Müslümanlar, dinlerini Kur’an ve Sünnete göre yaşamadıkça, ne kendisi, ne aile fertleri, ne de başkalarına örnek olamaz. Hani Müslüman inancında, İslam bir yaşam biçimi ve Rabbimizin emirlerine itirazsız teslimiyetti. Hani Şanlı Peygamberimiz, bizlere İslam’ı örnek yaşayışıyla sunmuş, bunu takip eden Müslüman ise, nerede olursa olsun diğer insanlara örnek olacaktı. Hani Kur’anın 6666 ayetinin her biri ve Sevgili Peygamberimizin Hadisleri Müslüman için hayat reçetesi idi. Hani biz Müslümanlar bu sıralananları şek ve şüphesiz böyle kabul edip böyle inanmış, Rabbimize böyle söz vermiştik. İnandığımız bu gerçeklere hakkıyla kaç kişi hayatımıza yansıtabiliyoruz?
İçimiz kan ağlayarak İslam dünyasında yaşanan acı olayları takip ediyor ve zaman zamanda dehşeti yaşıyoruz. Her türlü kötülüklerin alası, terör, isyan, cinayet, bölücülük, hırsızlık, soygun, yalan, hile, rüşvet, ayrımcılık, millet ve devlet malına saldırı gibi, dinimizin yasakladığı rezillikler ülkemiz ve tüm İslam ülkelerinde kol geziyor. Yirmi gün önce İsrail Başbakanı’nın, “Müslümanlar birbirlerini öldüre dursun, biz işimize bakalım,”sözü Müslümanların perişan halini ortya koymuyor mu? Biz Müslümanlar, inandığımız gibi dinimizi yaşamadığımız müddetç bu ve benzer aşağılık suçlamalara muhatap olmaya devam edeceğiz. Lütfen başkalarını suçlamadan önce kendi yaşantımızı düzene koyalım ve dinimizin emirlerini yaşayalım, sonra da başkalarına örnek olalım. Kimseyi suçlamıyoruz, ancak bizim yaşadığımız İslam’ın, Kur’an ve Sünnette bildiren İslam’a uymadığını hatırlatıyoruz.
Sözü fazla uzatmadan, ünlü din âlimlerinden Pakistanlı Muhammed İkbal’in, 1920’li yıllarda Müslümanlar için söylediği şu sözlerle konumuzu noktalayalım. “Biz Müslümanlar, İslam dininin üstün değerler sistemi olduğunu Müslüman olmayanlara anlatmadan önce, bizlerin gerçek manada İslam’ı temsil edemediğimizi itiraf etmek durumundayız. Kusur ve kabahat İslam’da değil, biz Müslümanların Dinimiz İslam’ı eksik ve kusurlu yaşayışımızdadır. Unutulmasın, Neye layıksak onu muhakkak göreceğiz! Allah’a emanet olunuz.