Allah, Kur’anın pek çok ayetinde insanı, vasıflarıyla tarif etmektedir ki bu tarif bizim nasıl olmamız gerektiğini göstermektedir. Yüce Rabbimiz,“İnananlar kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin” (Hucurat, 10) buyurarak dili, ırkı, milliyeti, yaşadığı kıta ve ülke sınırları, sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel statüsü dikkate alınmaksızın, bütün Müslümanların kardeş olduklarını ilan etmiştir. Böylece, Müslümanları yok etmeye, aralarındaki kardeşliği, birlik ve bağlılığı zayıflatmaya çalışan fitne merkezlerini, birlikte ortadan kaldırma ve kardeşliğin kurulup hayata geçirilmesi mesajı verilmiştir.
Sevgili Peygamberimiz ise, pek çok hadislerinde çeşitli yönleriyle Müslümanların kardeşliğine vurgu yapmıştır. Bunlardan bir kaçı şöyledir: “Müslüman Müslüman’ın din kardeşidir. Böylece bütün Müslümanlar kardeştirler. Bir Müslüman’a kardeşinin kanı, malı helal olmaz… Ey Allah’ın kulları kardeş olunuz… Mümin başka Müminle olan durumu, tuğlaları bir birine kenetlenip perçinleyen duvar gibidir.”(Buhari- Müslim) Bu uyarı karşısında Müslümanlar, din kardeşlerini başkası gibi görmez, bir birlerine ihanet etmez, canına ve malına kastetmez, onu yalnız bırakamaz ve dertlerine kayıtsız kalamaz. Çünkü onlar tek bir beden gibidirler. Cami de aynı safta omuz omuza nasıl kenetleniyor ve Allah’a yöneliyorsak, sosyal hayatta da aynı safta yer almalı ve öyle kenetlenmeliyiz. Birbirimizi sıkıntıya düşürecek ve uzaklaştıracak davranışlarda bulunma yerine, içimizdeki kardeşlik bağını daha çok pekiştirmeli, gönlümüzü birbirimize daha fazla açmamızı sağlayacak prensipleri hayata geçirimelidir.
Müslümanların kardeşliği Kur’an ve Sünnetle ilan edilmiş, bunun ilk uygulaması Sevgili Peygamberimizin önderliğinde, Medine İslam toplumunda yaşanmış ve Müslümanların din kardeşiliği ilan edilmiştir. Böylece aynı kıbleye yönelen, aynı Kitaba ve aynı Peygambere tabi olan Müslümanlar ırkları, dilleri, yaşadıkları coğrafyaları ne olursa olsun birbirlerinin kardeşi kabul edilmiştir. Bu kardeşlik öncelikle her İslam devleti kendi vatandaşları arasında geliştirilmeli, sonra tüm Müslümanları içine almalıdır. Ne acıdır ki günümüzde, İslam ülkelerinin hemen hiç birinde gerçek anlamda sevgi, saygı, hoş görüye dayalı din kardeşliğinin tesis edildiğini göremiyoruz. Günümüz Müslümanları olarak bir birimize bağlılığımız, sağlam bir binanın tuğlaları gibi değil, en küçük bir sarsıntıda yıkılacak toprak bir bina durumundadır. Bunun açık örneği, birçok İslam ülkesinde Müslümanların, zalimce bir birlerinin kanını akıtmaya devam etmeleridir.
Yukarıda işaret edildiği gibi İslam kardeşliğinde, sevgi - saygı, şefkat, merhamet, adalet ve kendisi için istediğini, din kardeşi için de isteme ön planda olup, Kin, nefret, haset ve düşmanlığın da yeri yoktur. Bu bakımdan Müslüman hiçbir zaman kavgacı, fitneci, fesatçı, ayrılıkçı ve kindar olamaz. Dinimizin kesin bir şekilde yasakladığı bu davranışlar, din, vatan ve millet düşmanlarının işine yarar. Bu bakımdan gerçek Müslüman, hiçbir zaman bölücü ve yıkıcı olamaz.
İnsanlık Tarihi, inançları sarsılmış, dini ve milli değerleri zayıflamış, birlik ve kardeşlik direkleri yıkılmış bir toplum- milletin ayakta durduğunu yazmamıştır. Aynı imanı taşıyan, aynı dine inanan, aynı Kuranı okuyan, aynı Peygambere ümmet olan bizleri içten içe kemiren çürüten, zayıflatan, aramıza fitne ve fesat sokmak suretiyle birbirimize düşüren, sevgi - saygı ve kardeşlik duygularımızı yok eden her tür bölücü odaklara fırsat vermemeliyiz. Dinimiz İslamın kardeşlik sancağı altında toplanıp bir ve bütün olalım ki, İslam düşmanlarına en güzel cevabı vermiş olalım. Böylece bizim birlikteliğimiz, bir birine olan kardeşlik bağımız Allah’ın rahmetini coşturacak, tüm işlerimiz düzene girecek, Devlet ve Milletimiz güçlü olacaktır. Kısaca, bu gün İslam âleminin yaşadığı acı taplo, kendi içlerinde birlik ve kardeşlik ruhunu toplumlarına yaşatamadıklarının bir sonucudur. Bu yaşananlardan ibret dersi çıkaralım, birliğimiz, dirliğimiz ve kardeşliğimizi bozmaya çalışanlara fırsat vermeyelim. Allah’a emanet olunuz.