1980 darbesinden sonra bir daha bu coğrafyada darbe girişimi olmaz diyenler yanıldı. Gerçekçi olmak gerekirse, 2003 yılından başlayarak ilk üç yıllık icraatlarını yakından takip ettiğimiz AKP iktidarına karşı böyle bir girişim olacağını, o yıllarda tahmin etmek zor görünüyordu. Bir sağ parti için oldukça sosyal ve oldukça demokrat bir görüntü veriyorlardı. Gün geçtikçe, çizdikleri sözde çizginin, icraatta dışına çıkmaya başladılar. Ardı arkası kesilmeyen hukuk tanımazlıkları ile muhalefeti olmayan tek parti hükümeti ve tek adam politikası ile bilinmeze doğru gidiyorduk.
Akıl almaz hatalarla dolu dış politika, terör meselesi, mülteci sorunu, sorunlar yumağının sadece birkaçı niteliğinde.
Hükümetin izlediği yanlış politikalar, darbe girişimine elbette haklılık kazandırmaz. Her ne şartta olursa olsun demokrasiye sekte vuracak her hareketin karşısında olmalıyız. Karşısındayız.
“Bir darbenin anatomisini” ortaya çıkarılmak için oldukça erken. Zamanla taşlar yerine oturacak ve girişim hakkında daha çok yazı yazacağız.
Hükümet eliyle daha Korgeneral rütbesindeyken Hava Kuvvetleri Komutanlığı makamına getirilen, görev süresi dolduğu halde bir yıl daha makamda tutulan komutan, darbecilerin başı çıktı. Güler misin ağlar mısın?
Bir ihtimal, Doğu Perinçek’in dediği gibi, elde hazır bekletilen bir liste olabilir.
Doğu Perinçek, “darbeden on beş gün önce bir liste yayınladık” derken, ne demek istiyordu? Eğer böyle bir oluşum varsa ve bunu Doğu Perinçek biliyorsa, Genelkurmay Başkanı’nın bilmemesi akıllıca mıdır?
Cuntacıların yayımladığı mesajın “Yurtta Sulh” ekibi tarafından tüm askeri birliklere servis edilmesi ve ekibin “Kemalistler” olarak bilinmesi kafaları karıştırmıyor mu?
Bir kez daha yinelemek istiyorum, demokrasiye karşı sergilenen her türlü hareketin karşısında olmalıyız. En kötü rejim bile askeri rejimden iyidir.
Bu pencereden bakınca olayı gerçekleştirenlerin bu devlet ve bu milletin yararına iş yapmadıkları ayan beyan ortada duruyor.
Öldürülen askerler, polisler ve sivil halk. Yakılan devlet daireleri ve bombalanan Millet meclisimiz.
Tarihi seksen üç yıl geri saralım.
Hitler Almanya’nın başında ama rahat değil. Seçimler yaklaşıyor muhalifler oldukça güçlü. Kim tarafından yapıldığı bilinen ama kimler tarafından yaptırıldığı bilinmeyen meşhur “Reichstag yangını”.
Alman meclisi bir Hollandalı tarafından yakılıyor. Hiçbir organik bağ olmadığı halde muhalefet partili birçok insan tutuklanıyor, yargı mensupları, sanatçılar hapsediliyor. Hitler, beş maddelik bir anayasa paketini meclisten geçiriyor ve seçimi kazanıp aynı anda hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan oluyor. Yıllar sonra yangının Hitler tarafından çıkartıldığı ortaya çıksa da bir milletin yıllarca acı çekmesinin önüne geçilemiyor.
Kısaca;
Henüz kimler tarafından organize edildiği bilinmeyen darbe girişimi için suçlu tayin etmek akla ziyan bir algı yöntemidir.
Yargılanmamış insanları suçlu olarak lanse etmek, insan haklarına aykırıdır.
Kanlı toplumsal olaylarda halkı sokağa dökmek sadece geleceğini kurtarma çabasıdır.
Seksen milyona dayanan nüfusuyla (Suriyeliler hariç) kocaman bir devletiz. Bu vatan için canını vermeye hazır birçok vatan evladı var ve her gün niceleri şehadet şerbeti içiyor. Devletin bekası için her türlü yasadışı hareketin karşısında olmak boynumuzun borcudur.
Yazının başlığına gelelim.
Yine yeşillendi fındık dalları, zaten hep yeşildi fındık dalları.
Sayın Devlet Bahçeli, darbe girişimi ile ilgili ilk beyanında AKP hükümetinin yanında olduğunu söyledi. Zaten hep yeşildi fındık dalları,