Her ayın birinci günü bankamatiğe gidip emekli aylığımı Bank Asya’dan alıyorum. Şubat maaşımı çekmek için 1 Şubat (pazar) günü bankamatiğe gittim. Maaşım yatmamış.
Ertesi gün banka şubesine uğradım. Bankanın emekli maaşı verme yetkisinin elinden alındığını hatta kredi verme yetkilerinin aylar önce ellerinden alındığını öğrendim. Sıkı bir takiple maaşın izini Ziraat Bankası’nda buldum. Allah korusun, Halk Bankası da olabilirdi.
Gerçi iki bankanın birinden farkı yok. Malumunuz, ayakkabı kutucu genel müdür, Halk Bankası’ndan, Ziraat Bankası’na transfer oldu. Buradan da İstifa ettiğini duymuşsunuzdur. İstifa ettiğini duyunca vicdan azabı yaşıyor diye düşünmüştüm ama ayakkabı kutularındaki el konulan paraları faizi ile geri aldığını öğrenince, iktidardaki zihniyetle vicdan kelimesini aynı cümlede kullanmanın hata olduğunu bir kez daha anladım. İki gün sonra Bank Asya’ya yapılanlar işin vicdan boyutunun tamamen ortadan kalktığının göstergesidir.
Merhum Sabahattin Zaim’in kemikleri sızlıyordur. Türkiye’de Özel Finans Kurumlarının (faizsiz bankacılık) fikir babası ve aynı zamanda Abdullah Gül, Numan Kurtulmuş gibi isimlerin hocasıdır. Kurmak istediği sistemin etkin markalarından biri olan Bank Asya, belki de en sevdiği, en çok güvendiği öğrencilerinin de içinde bulunduğu siyasi oluşumun hedefi oldu.
Faizin haram olduğunu iyi bilen Müslüman nesil, faizsiz sistemin düşmanı oldu.
Diğer taraftan, hayır işlerinde kullanacaklarını iddia ettikleri paraları, Forbes dergisi tarafından Avrupa’da son 5 yılda en hızlı büyüyen banka olarak seçilen Halk Bankası’nın Genel müdürünün evinde ayakkabı kutularında sakladılar. Bankanın hızlı büyümesinin altındaki faktör hiç sorgulanmadı.
İran-Türkiye arasında sınırlı ticaret izni alındığı günlerde, İran adına hesap açılmasına hiçbir banka müsaade etmemişti, âlemin akıllısı olarak Halk Bankası hesap açtı. Hatta Merkez Bankası bile yeni bir düzenleme ile İran adına bir hesabın bünyesinde oluşmasına müsaade etti, paranın transferi için yetkilendirilmiş isimler, Babek Zencani ve Reza Zerrab. Ne güzel değil mi?
Aynı günlerde, “altın hesabı” diye bir şey türedi. Tüm bankalar “altın hesabı” reklamı vermeye başladı. Bankaya yatırılan paranın menşei sorulur fakat “altın” için böyle bir mecburiyet yoktur. İstediğin zaman altını, Türk Lirası ya da İran Riyaline çevirebilirsin. Merkez Bankasının toplam rezervinin yüzde 1,5 gibi bir oranı altın iken bir anda yüzde 20 seviyelerine çıktı. Menşei sorulmadıktan sonra sıkıntı yok ya da birileri bu işin peşine düşene kadar.
Zaman bize o kötü günleri ne yazık ki gösterecek, acem Zerrab’ın para transferinde, hangi bankaları kullanıldığını, kara para transferinin nasıl yapıldığını göreceğiz. Uluslararası mahkemede yargılanıp devlet bankalarının ödediği cezaların canımızı nasıl acıtacağını tahmin bile etmek istemiyorum. Ambargoyu delerek İran petrolünün satışına ön ayak olanların, el altından yapılan ticarette İran’ın ödediği yüzde 15 oranındaki rüşvet paralarının kimlere gittiğinin ve para transferinde aracı olan bankaların izini birileri elbette sürüyor. Bir gün haramzadelerden bunun hesabı elbette sorulacaktır.
2014 yılında, İran, Sudan ve Küba gibi ülkelere uygulanan yaptırımları deldiği için ABD tarafından 8,9 milyar dolar para cezasına çarptırılan Fransız bankası PNB Aribas’ı duymuşsunuzdur. Devlet başkanları nezdinde yapılan görüşmelerden sonra bile cezada indirime gidilmedi. Ziraat, Vakıf ve Halk Bankasının mercek altında olduğunu hatırlatalım.
Bank Asya konusunda yapılan hukuksuzluklar başımızı daha çok ağrıtmayacaktır. Devlet olarak vereceğiz tazminatı, geçeceğiz. Mevzu para ise problem yok çünkü artık ne suça bakıyoruz ne de suçluya. Sürekli gözaltına alınan ve kısa sürede salınan polis haberleriyle yaşıyoruz. Al ve sal. Salacağın adamı niye alıyorsun diyen yok. Bir polis memurunu aynı iddia ile üç defa içeri aldılar, hukuk dediğimiz şeyin çivisi çıkmış vesselam.
Daha önce de yazmıştım. Taner Yıldız’ın görev yaptığı her dört güne bir maden kazası ölümü düşerken hala o koltuğu işgal edebiliyorsa, fütursuzluk, damarlarına yerleşmiş demektir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim ve yönetici problemi olmadığını aksine problemin böyle bir zihniyete hayır demeyen seçmen problemi olduğunu görün artık. Saygılar.