Süleyman Şah denince aklıma ilk önce Orta Asya’daki Moğol istilası geliyor.
Cengiz Han’ın istilasından sonra yerini değiştirmek zorunda kalan, Süleyman Şah.
Doğu Anadolu’ya gelip Fırat nehrinin sularında ebediyete uğurlanan, Süleyman Şah.
Atalarımız dediğimiz Osmanlı’nın atası, Süleyman Şah.
Yavuz Sultan Selim devrinde Caber kalesi fethedildiğinde, türbesi şekillendirilen, Süleyman Şah.
II. Abdülhamit devrinde türbesi yeniden yaptırılan, Süleyman Şah.
Osmanlı İmparatorluğunun her devrinde, korunan türbenin baş tacı, sahibi, Süleyman Şah.
Ankara Anlaşmasına göre, Suriye tarafında kalmasına rağmen Mustafa Kemal Atatürk’ün talebi ile kabrinin bulunduğu alan, Türk toprağı olarak kalan ve Türk bayrağının gölgesinde yatırılan, Süleyman Şah.
Durup dururken Osmanlı ve Osmanlıca hayranı olan hükümet tarafından, bir gece ansızın kabri taşınan Süleyman Şah.
Bu hareketle, Ankara anlaşmasının 9. Maddesi tek taraflı olarak ortadan kaldırıldı. Sınırlarımız dışındaki tek Türk toprağı meçhule terk edildi.
Başbakan, insanların gözünün içine baka baka “kimseden izin almadık” dedi. Yani, başka bir ülkenin toprakları içerisinde yer beğendik sözüne hangi ahmak inanacak.
“Türbe, geçici süre ile güvenli bir bölgeye çekildi” derken, söylediklerinizin gayriciddîliğinin farkında değimli siniz? Şu anki bölge de tehlike arz edince başka bir yere mi taşıyacaksınız? Elinizde türbe, nereye kadar dolaşacaksınız?
Başka bir ülkenin sınırları içerisinde toprak beğenme hakkını size hangi uluslararası kural veriyor?
Türbenin yeri değiştikten ve ülke toprağı terk edildikten sonra, sınırın 180 metre içi veya dışı fark eder miydi?
Biriniz çıkıp “Şah buyurdu böyle oldu” diyemeyecek misiniz?
Uluslararası arenada rezil olmaktan başka ne yaşıyoruz ki, Allah rızası için biriniz çıkın son on iki yılda gerçekleşen uluslararası başarı örneği söyleyin. Ecdadın kemiklerini de sızlattınız ya!
Size ne desek az.