Bugün Türk denince Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve ana dili Türkçe olan insanlar akla geliyor. Halbuki yeryüzünde ana dili Türkçe olup da bizim sınırlarımızın dışında yaşayan milyonlarca insan vardır. Demek ki, Türklerin bugünkü Türkiye'ye gelmeden önce de bir târihleri vardı. Bu târih boyunca çok çeşitli ülkelere yayılmışlar, oralarda devletler kurmuşlardı. Ancak bütün bu Türklerin ortak ataları kimlerdi? İlk Türkler nerede yaşamışlar, sonra nerelere dağılmışlardı? Türk Dünyâsı denince hangi ülkeleri, hangi toplulukları anlamalıyız?
İlk Türkler, yânî bizim en eski atalarımız bugün Orta Asya diye bilinen yerde, Tanrı Dağları ile Altay Dağları arasında yaşıyorlardı. Târih-öncesi insanlar ve kültürlerle uğraşan bilim adamlarının o bölgelerde yaptıkları kazılardan elde edilen bilgilere göre, Türkler beyaz ırktan ve geniş kafalı (brakisefal), orta boylu insanlardı. Burası Çin'le sınırdaş olan bir ülke idi; bu yüzden Türklerin eski târihlerine âid bilgilerin pek çoğunu Çin târihinden öğreniyoruz. Çin târihleri Milât'tan önce 2000-1000 yılları arasında ilk Türk hükümdarlarından bahsediyorlar. Böylece Türklerin bilinen târihi, dört bin yıllık bir târihtir. Türk Dili'nin üç bin yıl öncesi bilinmiyor. Türkler o zamanlarda hem soy, hem dil bakımından yakın komşularından, yâni Çinlilerden ve Moğollardan farklı idiler.
Asıl geçim kaynaklan hayvancılıktı. Bu yüzden hep hareket hâlinde bir hayat sürüyorlar, çok iyi at kullanıyorlardı. Son derece çevik süvârî birlikleri sayesinde komşu ülkeler üzerinde hâkimiyet kurabiliyorlardı. Çin'de bile zaman zaman hükümdarlık, Türk ailelerinin eline geçiyordu.
Eski Çin târihleri Türk hükümdarlarının ve devletlerinin adlarını hep Çince yazdıkları için, bu isimlerin asıl Türkçe'deki karşılıklarını iyice bilmiyoruz. Bizim atalarımız o çağda "Türk" adıyla anılmıyordu. "Türk" kelimesi bugün bir milletin adıdır, ama atalarımız o zaman henüz bir millet hâlinde değildi. Boy ve aşiretler halinde yaşıyorlardı ve her aşîretin ayrı bir adı vardı.
Türk adı çeşitli Türk boylarından birinin adı idi. Bu kelimenin aslı "Türük" olup kuvvetli anlamına gelir.* M.S. Altıncı Yüzyılda anan dili Türkçe olan bütün boyların her biri değişik bir isimle anılmakla birlikte, bunların hepsine birden "Türk" denilmeye başlanmıştır. Demek ki en eski atalarımız aynı dili konuşmaları sayesinde bir tek millet olduklarını anlamışlar ve Türk Dili onların birlik sağlamalarında başlıca rolü oynamıştır. Bugün biz de Türkçemiz sayesinde hepimizin aynı milletin çocukları, yâni kardeş olduğumuzu anlıyoruz.
Bâzı araştırmacılara göre "Türk" kelimesi, "Töre" kelimesinden türetilmiş bir kelimedir ki, "Törük'ten bozularak "Türk" hâline gelmiştir. "Törük", "Töreli, Töre sahibi" demektir. Eski Türklerde Töre, kaynağını "Türk Dîni" diyebileceğimiz eski Türk inanç ve telakkilerinden alan topluluk hayâtını tanzîm eden hukuk normlarından ibarettir. Hükümdarlar siyâsî iktidarlarını (kut'larını) işte bu hukuk çerçevesinde kullanabilirler, tebea birbirleriyle ve devletle olan münâsebetlerini yine bu hukuk çerçevesinde tanzîm ederlerdi. Buna uyanlar "Törük" (yâni Töreli), uymayanlar ise "Kazak" (yâni âsî, töreden çıkmış) olurlardı. "Türk'ün kuvvetli mânâsına gelmesi de, herhalde Töre çerçevesinde sağlanan "birlik"le ilgili olmalıdır. Nitekim "Birlik kuvvettir" anlayışı târih boyunca her devirde Türk devletleri ve toplulukları için geçerli olmuş bir anlayıştır.
Dilimizin târihi, milletimizin târihi kadar eskidir. Türkçe dünyadaki çeşitli dil grupları arasında Ural-Altay dil grubunun Altay Dilleri'nden biridir. Finliler'in ve Macarlar'ın dili Ural Dillerindendir. Altay Dilleri arasında ise Türkçe ile birlikte Moğol, Mançur ve Kore dilleri vardır. Türkler soy bakımından Moğollar'dan ve Koreliler'den ayrıdır, ama dilleri onlarınkiyle aynı kökten çıkmıştır. Bu diller sonradan birbirinden iyice ayrılmış, aralarında sâdece eski bir akrabalık kalmıştır.
Bugün Ural-Altay adı altında anılan milletler ve diller Tûrân kavimleri ve Tûrân dilleri diye de anılır. Eski İranlılar Türkler'in yaşadıkları ülkelere "Tûrân" adını veriyorlardı. Meşhur İran şâiri Firdevsî'nin Şehnâme adlı kitabında İranlılarla Tûrânlılar'ın savaşları anlatılır. Bu kitapta sözü edilen Tûrân kavimlerinin Sakalar (veya İskitler) olduğu sanılmaktadır. Tûrân hükümdarı Afrâsiyab'ın ise Alp Er Tunga olduğunu söyleyenler vardır. Sakalar'ın Türk olup olmadıklarını iyi bilmiyoruz. Saka Devleti, belki Türkler'in hâkim oldukları ama içinde birçok yabancı kavimlerin de bulunduğu bir devlettir.
Erol Güngör