Günah, Allah’ın emirlerine aykırı düşen ve dinen suç sayılan davranışlardır. İnsanoğlu iyiliğe de kötülüğe de meyilli kabiliyette yaratılmıştır. Bu yönüyle nefsine hakim olan kötülüğe, terbiye eden ise iyiliğe yönelir. Yüce Rabbimiz, inanan kullarını günah kirine bulaşmamaları yönünde uyarmış, aksine hareket edenlerin ahrette acıklı ceza göreceğini haber vermiştir.
Bu ilahi uyarı istikametinde Rabbimizin, emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınmak, her Müslüman’ın uyması gereken bir görevdir. Kimilerinin hafife aldığı günahlar, ufaklık ve büyüklüklerine göre, kalpte iz bırakan kirli bir maddeyi ve lekeyi andırmaktadır. Tıpkı sineklerin ayna üzerinde bıraktığı lekeler veya kalemin ucunun beyaz bir zemine dokunması ile meydana gelen noktalar da olduğu gibi. Bunun şuurunda olan bir Müslüman, bu kirlenmenin ilk safhasında o günahı terk ederek, Allah’tan bağışlanma dileyip kalp aynasını vakit kaybetmeden temizlemelidir.
Yüce Allah, insanı yaratırken onun kalbine manevi bir alarm cihazı yerleştirdiği, kişi bir günaha meylettiği zaman bu manevi algı tarafından uyarıldığı haber verilir. Müslüman kişi, bu ikaz sinyalini aldığı andan itibaren o kötülüğü işlemekten uzaklaşırsa, günah kirine bulaşmaktan kendini kurtarmış olur. Şayet nefsinin tesiri altında kalır ve şeytanın teşvikine aldanırsa, günah yükünün hamalı olur. Bu durumda Yüce Allah, bizleri şöyle uyarmıştır. “Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir.” (Enam,120)Rabbimizin bu açık emrine uymayıp günahta ısrar edenlerin sonu hüsrandır. Çünkü günah, sonsuz kudret ve azamet sahibi Yüce Rabbimize bir isyan ve Onun engin rahmet ve rızasına karşı bir perdedir.
Özetle, günah olanların bir kısmı şöyle sıralanabilir: Allah’a şirk koşmak, ana babaya asi olmak, yalan söylemek, yalancı şahitlik yapmak, haksız yere adam öldürmek, sihir ve büyücülük yapmak, yetim mali ve faiz yemek. Dinimizin emrettiği namaz, oruç ve zekatı ihmal etmek. İffetli kadınlara iftira atmak. Zina etmek, başkaşına veya kamuya ait bir malı zimmetine geçirmek, yolsuzluk. İnsanlara zulmetmek, dedikodu ve gıybet etmek, insanları hakir görmek, kul hakkı, içki içmek ve kumar oynamak ve komşuya eziyet etmek… Kısaca dinimizin hoş görmediği her türlü davranış biçimi günah olarak kabul edilmiştir.
Sevgili kardeşlerim! Eğer Yüce Rabbimiz, günahlarımızı yüzümüze vurmuş, bir levha olarak boynumuza asmış olsaydı çarşı, Pazar ve iş yerlerimize utancımızdan kapı dışarı çıkamazdık. Yüce Rabbimiz, günahlarımızı örtmüş bizi bu utançtan korumuş, iyi insanlar yanında rezil ve rüsvay etmekten korumuştur. Çünkü Allah affedicidir, bağışlayıcıdır, Rahmeti bol, merhameti bol, mağfireti bol olandır. Eğer biz kalpten İslam’ı kabul ettiysek, gerçekten İslam’ı yaşamaya çalışıyorsak, günah’ın küçüğüne de büyüğüne de yaklaşmamalıyız. Bilerek ve bilmeyerek bir günah işlemişsek, bir daha yapmamak üzere derhal tövbe edip Rabbimizden bağışlanma dilemeliyiz. Allah ve Sevgili Peygamberimiz neyi emrediyor ve neyi yasaklıyorsa o istikamette yürümeliyiz. Sevgili Peygamberimizin, “İyilik kaybolmaz, günah unutulmaz, cezalandırıcı olan Allah ölmez. Günah, ruhun ısınmadığı, kalbin yatışmadığı şeydir,” (Feyzül-kadir c. 1, s. 218) hadisini kendimize rehber edinmeliyiz. Allah, bizleri kendine hakiki kul, Sevgili Peygamberimize hakiki ümmet eylesin. Allah’a emanet olunuz!