Kutlu Doğum Haftası, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’in her yıl, 13-20 Nisan arasında Diyanet İşleri Başkanlığımız öncülüğünde yapılan doğum yıl dönümü kutlanmasına verile addır. Bu yönüyle Kutlu doğum haftası çerçevesinde sevgili Peygamberimiz ülke genelinde çeşitli etkinliklerle tüm yönleriyle anlatırken, camilerimizde mevlitler, salâtı şerifler, Kasideler ve şiirler eşliğinde coşkuyla kutlanır. Böylece, bir hafta boyunca tüm ülkemizi sevgili Peygamberimizin gül kokulu manevi havası kaplar, kardeşlik duyguları ön plana çıkar, Ona olan engin sevgi ve bağlılık top yekûn milletçe birlikte yaşanır.
Kaynakların bize verdiği bilgilere göre Şanlı Peygamberimizin Dünya’ya geldiği çağda, güçlülerin zayıfları ezdiği, kadınlara hiçbir değer ve kıymet verilmediği, insanlığın cehalet, zulüm ve ahlâksızlık bataklığına düştüğü, Allah’ın birliği inancının unutulduğu, karanlık bir ortama sürüklendiği, küfür ve sapıklık içinde yüzdüğü haber verilmektedir. Böyle bir durumda insanlık bir kurtarıcı beklerken, Miladi 20 Nisan 571 Yılı sabaha karşı Âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz dünya’ya gelmiş, insanlık için yepyeni bir gün doğmuş, karanlık devir kapanmış, kıyamete kadar sürecek olan aydınlık bir devrin kapısı ardına kadar açılmıştır. (O gece Kameri aylardan Rebiul evvel ayının 12. Gecesi olup bu kutlu geceye, “Mevlid Kandili” adı verilmiştir.)
Sevgili Peygamberimiz, Kur’an ifadesiyle Allah’ın insanlığa bir lütfü ve rahmeti olarak gönderilmiştir. Onun Peygamberliği cinler de dâhil tüm insanlığı içine alması ve herkesin bir şekilde Onun rahmetinden istifade etmesindendir ki Allah son elçisini, “Biz Seni ancak âlemlere Rahmet olarak gönderdik,”(Enbiya, 107)diye ilan etmiştir. Şanlı Peygamberimizin Rahmeti sadece kendi zamanında yaşayan inananlara yönelik olmayıp, kıyamete kadar sürecek olan bütün insanlığı kapsamaktadır. Bu yönüyle Peygamberimizin temsil ettiği rahmet, yalnız belli bir toplum ve bölgeye yönelik olmayıp ırk, dil, soy, renk, coğrafya ve kültür farkı gözetmeksizin tüm insanlığadır. Onun Rahmet oluşu, yalnız kendi zamanında yaşayan inanlığa yönelik olmayıp, kıyamete kadar devam edecek olan bütün kâinat ve içindekileri kapsamaktadır. Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy, “Bir Gece” adlı şiirinde Efendimizin rahmet oluşunu şöyle dile getirmiştir: “Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep; Medyûn(borçlu) Ona cem’iyyeti, medyûn ona ferdi. Medyundur O Masum’a bütün bir beşeriyet. Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret!
Peygamberimiz, Cahiliye diye adlandırılan insanların kendi elleriyle yapıp ilah yerine putlara taptığı, Yahudi ve Hıristiyanların da kendi kitaplarında ihtilâfa düşmeleri neticesi, Allah’ın birliği inancından uzaklaşıp kurtuluş yolunun arandığı bir dönemde gönderilmiştir. Yüce Allah, Peygamberimiz sayesinde gerçeğe giden yolu onlara göstermiş, küfür ve batıl inançların girdabından Allah’ın birliği inancına davet etmiştir. Bu durum, yağmurun bir rahmet olarak yeryüzünün hayat bulmasına sebep olduğu gibi, Peygamberimiz de insanlığın manen hayat bulmasına vesile olmuş, kıyamete kadar da olmaya devam edecektir. İşte bu yönüyle Sevgili Peygamberimiz, bütün insanlık için başlı başına bir rahmettir. Nitekim “Ben bir rahmet ve hidayet rehberiyim” derken, diğer taraftan,“Ben lânetçi olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim,”buyurmuştur. (Müslim) Peygamberimizin temsil ettiği rahmetten öncelikle Ona inananlar istifade etmiş, ümmetinin Cehennem azabına düşmemesi için onları her konuda uyarmış, bir baba şefkatiyle iyilik ve güzelliklere yönlendirirken,“Hiç şüphesiz ben size bir babanın evlâdına olan durumu gibiyim,”(Ebu Davud)müjdesini vermiştir.
Peygamberimizi geldiği dönemde, kadınlar hiçbir hakkı sahip olmadıkları gibi adeta alınıp satılan ve hor görülen bir yaratık olarak değerlendiriliyordu. Onun bütün insanlığı kuşatan şefkat ve merhameti kısa zamanda kadınlar üzerinde de görülmeye başladı. Onları insanların ayakları altında ezilmekten kurtararak o kadar yüceltmiştir ki, “Cennet anaların ayakları altındadır,” buyurarak, cennete girmeyi annelerin rızalarıyla eş tutmuştur. Tüm bunların yanı sıra O şanlı Peygamberin, insanlara olan rahmeti öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, kendisini inkâr edenlerin doğru yolu bulmaları için olanca gayretini sarf etmiş, rahmetinin gereği canına kastedenlerin bile helâk olmalarını arzu etmemiş, onların kurtuluşu için dua etmiştir.
Sonuç olarak; Sevgili Peygamberimiz insanlar, hayvanlar, canlı cansız bütün varlıklarla münasebetlerinde şefkat, ve rahmet esasına bağlı kaldığı ve biz ümmetine de bunu tavsiye ettiği bilinmektedir. Ne acıdır ki, günümüzde toplumumuz da büyüklerin küçüklere sevgisi ve tahammülü azaldığı gibi, küçüklerin de büyüklere saygısı da yok olmaya başlamıştır. Kimilerimiz anne babalarını hiç göz kırpmadan canice öldürebilmektedirler. Allah’ın bizlere bir emaneti olan masum kadınlarımız, eşi tarafından hunharca katledilmekte, insanımız kendileri gibi düşünmeyenlere âdeta hayat hakkı tanımamakta, ülkemizde her gün kavga, şiddet ve milletin malı talan edilmektedir. Cennet vatanımızda mutlu ve huzurlu bir dünya hayat yaşamak istiyorsak, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimizi kendimize örnek almalı, ilişkilerimizi bir merhamet bestesi hâline dönüştürmeliyiz. Merhametsizlik, kat tarlık ve kabalık ben Müslüman’ım diyen kimseye yakışmıyor. Kutlu doğum haftasının millet olarak kalbimize merhamet ve şefkat duygusunun yerleşmesi dileğimle, Allah’a emanet olunuz.