Birbirini izleyen yargı paketlerinin beşincisi yani sözüm ona demokratikleşme paketi geçen hafta ilave maddeleriyle Meclis'e sevk edildi. Aslında paket Eylül sonunda açıklanmıştı ama 17 Aralık'ta yaşanan rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla birlikte hükümet hemen ilave maddeler hazırlayarak beşinci paketi revize etti.
Bunun ne anlama geldiğini söylemeye gerek yok. Hemen her ay farklı paketlerle gündem oyalanıyor, torba yasalar, kanun hükmünde kararnameler, alâkasız yasa tekliflerine sıkıştırılan bazı düzenlemeler... Adı üstünde ''Yargı Paketi''... İyi ama bu paketlerden, ne hikmetse cezaevlerinde yatan insanlar ucundan kıyısından yararlanamıyorlar. Yararlanmaları mı lâzım? Adı üstünde yargıyı, ceza yasalarını, infaz yasalarını kapsayan düzenlemeler tabiki cezaevlerini de kapsamak zorunda.
Yoksa bunun adına yargı paketleri değil farklı bir isim konulmalıydı. Gel gör ki; ileri demokrasi, hakkaniyet, eşitlik ilkesi, daha bağımsız yargı gibi sükseli söylemlerle açıklanan ve topluma duyurulan paketlerin içeriğinin bu tanımlamalardan uzak olduğu çıkarılan 4 paketle sabittir. Bu 4 paket de belli bir zümreye, dar bir kesime hizmet etmiştir. Kesinlikle toplumu kucaklayan paketler değildirler. Bunu örneklerle daha anlaşılır hale getirebiliriz: En son çıkan yargı paketi yani 4. Paket’te ihaleye fesat karıştırmak hemen hemen suç olmaktan çıktı.
3. Paket’te basın yayın yoluyla işlenmiş suçlar 5 yıl ertelendi. Bu düzenlemeye Şamil Tayyar Yasası denmesi ise çok manidardır. Belli bir kesime ve zümreyi kapsayan yargı paketleri, malesef cezaevlerinde yatanları ve dışarıdaki yüz binlerce yakınını hem rencide etmiş hem de hayal kırıklığına uğratmıştır. Mart’taki Yerel Seçimler öncesi hem cezaevleri hem de yakınlarının gözü kulağı bu sefer 5. Paket’te. Bu paketin ‘’nafile bir paket’’ olmaması temenilerimle…