TÜRKİYE VESAYETSİZ YAŞAYAMIYOR
Önce ülkemize özgü vesayetler ve olması gereken demokratik vesayeti tanımlayalım:
LAİKÇİ VESAYET(CHP-ORDU VESAYETİ): Türkiye din istismarcılarından kurtulmak için Tanzimattan itibaren laik veya seküler bir yaşam ortamına geçmeye çalışmış, ancak Atatürk’ün 1937 yılında laikliği yasallaştırmasına kadar fikir düzeyinde kalmıştır. Laikliğin din ve devlet işlerinin ayrı tutulması ve din özgürlüğünün sağlanması amacını taşıdığı açıktır. Ancak aşırı Atatürkçüler(Kemalistler) bu kavramı dinsizlik olarak uygulamaya çalışmışlar, onlara göre din eğitimi, başın örtülmesi, ibadetler, Kur’an kursları İmam-Hatip okulları, pek çoğuna göre Diyanet İşleri Başkanlığı laikliğe aykırıdır. Bunu bürokraside, eğitimde insafsız ve hukuk dışına çıkarak uyguladılar. Asistanlık sınavına girerken namaz kıldığımı bilmesinler diye çok çaba harcamıştım. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya bölümünde sınav kazanmama rağmen Ülkücü ve dindar olduğum için alınmamıştım. Başıma gelen daha pek çok laikçi vesayet olayı vardır. Devletin bürokrasisini ele geçiren laikçiler aslında laikliğe aykırı işler yapıyorlardı.
YANİ AŞIRI LAİKLİĞİN DAYATILMASI SONUCU LAİKLİKTEN TAMAMEN SAPILMIŞ VE BİR ZULÜM ORTAMI OLŞTURULMUŞTU. TÜRK MİLLETİ BUNUN FARKINDAYDI. AKP’Yİ BU ÇÜRÜK ZİHNİYETE TEPKİ İKTİDAR YAPMIŞTIR.
DİNCİ VESAYET(AKP VESAYETİ): Laikçi vesayete Türk halkı dibinden beri karşıydı. Laikçi vesayetçilerin zulmünden kurtulmak için dinci vesayetçilerin propagandasına kandı. Bu zulümden kurtulmayı ümit etti. AKP’yi iktidara getirdi. İlk zamanlar bazı olumlu şeyler oldu, ancak daha sonra ne kul hakkına, ne dine, ne de imana sığmayan işler başladı. Nitelikli bir hırsızlık şekli olan yolsuzluklara fetva çıkarıldı. Adam kayırmayı, “yakınlara yardım etmeyi” ifade eden ayete dayadılar. Oysa bu ayet kendi malından yakınlarına yardım etmeyi emrediyordu. Bunlar milletin malını çalarak yakınlarına yardım ediyor. Milleti kandırmak için İslam’ın içi boşaltıldı. Dualar ve tekbirler vb. ile millet AKP’ye bağlandı. Türk düşmanlığı had safhaya yükseldi. Türk milleti “ Türküm” demekten çekinir hale geldi. Sanki bu milleti, bu dili Yüce Allah yaratmamış gibi bir ihanet ve inkar içine girildi. Artık milli olmayan” Milli” Eğitimde ve diğer kurumlarda kalleşçe mülakatlarla hak yenildi, hukuk çiğnendi, İslam askıya alındı. Bu vesayet, kurucusunun deyimi ile aynı zamanda bir “kinci” vesayettir. Yani dindarlıkla hiç ilgisi olmayan bir din sömürüsü parametresi halinde düşmanlık üretilmiştir.
İmamların çoğunluğu İslam dininin imamı veya Kur’anın imamı olmaktan çıkmış “parti imamı” haline gelmiştir. Kısaca belirtmek gerekirse
DİNCİ AKP VESAYETİ ZALİM LAİKÇİ(CHP-ORDU) VESAYETİNİ MUMLA ARATIR HALE GELMİŞTİR. Bu vesayet ortamında başımıza gelenler ilkindekini kat kat aşmıştır. Kesinlikle bu ikinci vesayet birincisinden çok daha kötüdür. HER İKİ ZALİM VESAYETE DE LANET OLSUN!
DEMOKRATİK VESAYET: Bu aslında vesayet değil hukuk devletinde normal vatandaşlık haklarının kullanılmasıdır. Yani T.C. yurttaşı olan herkesin hukuk, görev alma, sınav, işe girme yönetme ve yönetilme gibi yüzlerce konuda eşit haklara sahip olması ve milletin gerçekten demokratik bir şekilde kendisini idare etmesi ile oluşacak bir nizam olması gerekir. Doğal olarak aksaklıklar çıkabilir. Ama bugünkü yönetimde aksak, ters veya ahlaken çürümemiş bir olay veya uygulama görmek mümkün değildir. Aksini iddia edenler, ya ideolojik körlükle maluldür veya Goebels türü bir propaganda ile fikren iğdiş edilmişlerdir veya bu menfaat çarkının orta yerindedirler.
DİNDARLIK: Allah(CC)ın emirlerini Kur’an ve sünnete göre tanzim edip onlara göre yaşamaktır.
DİNCİLİK: İslam dinin uyguluyor gibi görünerek, bütün dini değerleri makam, mevki, zenginlik, para, lüks, şatafat, güç ve gösteriş için kullanmaktır.