MUHAMMED ALEYHİSSELAMA GÖREV VERİLİŞİ
Allah(CC) insanlığa göndereceği elçiyi istese anında gönderebilirdi. Ancak öyle yapmadı. Muhammed Aleyhisselam hayatın bütün gerçeklerini bire bir yaşadı. Ona bunları Yaratıcımız yaşattı. Önce yetim kaldı. Yetimliğin ne olduğunu yaşayarak öğrendi. Sonra öksüz kaldı. Annesizliğin ve sütannenin ne olduğu ona uygulamalı olarak öğretildi. Bu arada amcasının yönetiminde gençliğinin geçişi, çobanlık, kervancılık eğitimlerinden geçirildi. Sonra bir zengin iş kadını olan Hatice anamızla evlendi. Böylece bir zenginin fakirlerin yanında hangi davranışlara sahip olması gerektiği ona öğretildi. Asker oldu, savaşa gitti. Olgunlaştı.
MUHAMMED-UL EMİN OLUNMASI
Allah-u Teala bütün bir hayat boyunca onu öylesine koruyup yetiştirdi ki Hristiyan, Hanif, Musevi, bedevi ve her kim olursa olsun onun için “Muhammed asla yalan söylemez, taraf, tutmaz, herkes ona güvenir. O emin bir insandır” yargısına ulaşmıştı.
RİSALET GÖREVİNİN VERİLMESİ
Bütün bu ilahi eğitimin sonunda artık ona risalet görevi verilebilir hale gelmişti. Yaşı 40 olmuştur(Hicri olarak). İşte o zaman Hıra dağındaki mağarada “OKU” emri geldi.
BU YÖNTEM TÜM İNSANLAR TARAFINDAN AZ VEYA ÇOK KULLANILMAKTADIR. Elbette O’nun gibi olmak mümkün değil. Ama Müslüman’ım diyenler az çok o yöntemi uygulamalıdır. Dünyevi menfaatleri ilah yapanlardan düzgün yönetici olamaz.
18,SEÇİLME YAŞI BU YÖNTEME AYKIRIDIR
Henüz büluğ çağına eren insanlar ister kadın olsun ister erkek olsun daha çocuktur. Hiçbir olgunlaşma eğitiminden geçmemiştir. Tabii ki evlatlarımız bizim can paremizdir. Ancak daha askerlik yapmadan, çeyizini dizmeden, çocukluk aşklarının ham hayallerinden kurtulmadan onları siyasetin yalancı dünyasına sokmak siyasi fırsatçılıktan başka bir şey değildir. Hiçbir bilimsel kural veya ortama uygun değildir.
Ben aklı başında, ülkeyi ve insanların eğitim durumlarını analiz edebilen herkesin buna hayır diyeceğini düşünüyorum.
Daha önceki yönetim dönemleri ve bu yönetim dönemlerinde başbakan, bakan ve bazı üst düzey devlet memurlarının askerlikten kaytarmak için devlet gücünü kullandıkları biliniyor. Bu kez milletvekili yapılmak suretiyle hem askerlikten kaçılabilecek hem de milletvekilliğinde hiçbir görev yapmadan yüksek maaşla 20 yaşında emekli olacaktır. Ayrıca bu çocukların bakan ve başkan yardımcısı olmalarının önü de açıktır. Hesap verme açısından hiçbir yasal sorumluluğu olmayan bu kimseler tahminen en büyük yolsuzluk ve hırsızlıklara bulaşacaklardır. Zira 360+401 formülü ile kıyamete kadar kimse yargılanamaz. Kaldı ki AYM de yaklaşık tamamen başkan tarafından atanacaktır. “Halka hesap veririz” ifadesi son derece yanlıştır. Halk hesap sormaz. Hesabı Sayıştay yapar. Muhalefet ve varsa yargı sorar. Sonra da halk bu hesap çerçevesinde tercihte bulunur.
Bütün bunlara kesin olarak HAYIR vermemizi gerektiriyor. Ardından da parlamenter sistemi düzelterek, gerçek demokrasiyi geliştirerek çağdaş uygarlığa koşar adım gitmeliyiz.
1952 yılında Güney Kore ile kişi başı düşen gelirlerimiz eşitti. Şimdi biz bütün rakam oyunlarına rağmen 10800 dolar kişi başı gelire Güney Kore Halkı da kişi başı 45 000 dolara yükselmiş durumdadır. Çünkü Güney Kore parlamenter demokrasi ile yönetiliyor. Bağımsız yargısı var. Milletvekilleri genel başkanların değil milletin vekili. Cumhurbaşkanı yargılanabiliyor ve görevden alınabiliyor.
Bu anayasa geçerse dünyanın en fakir ülkeleri arasına gireceğimiz kesin gibidir. Sosyoloji kanunları böyle diyor.