Samsun, güzîde bir şehrimizdir. Ona, bu güzîdeliği kazandıran şey, onun tabiî değerleri yanında, târihten gelen şanlı güzellikleri; câmileri, hanları, hamamları, çeşmeleri, mânevî şahsiyetleridir.
Ayrıca; Selçuklu’dan ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ulaşan çizgide, bir de, Millî Mücâdele’nin başlama mekânı olma şerefini taşımasıdır.
Böyle bir şehir, bugün neleri konuşuyor, nelerle vakit geçiriyor hiç de merak etmiyorum. Çünkü; göğsüne takılan ‘iki teneke madalya’ var ki, onlardan kurtulmadıkça, rahata ulaşması da mümkün değildir.
Biz; Mustafa Kemal’in, Millî Mücâdele’yi başlatmak üzere Samsun’a çıktığı şu günlerde nelerin konuşulması gerektiğini çok iyi hesap eden bir idrâke sahip olmalıydık.
Yüzyıl yâni bir asır önceki Samsun, İngiliz işgalinde ise, o günlerde çekilenleri, bir ibret olarak bugüne taşımalı ve yapılanları da cap-canlı bir şekilde, başta üniversitemiz olmak üzere her seviyeli okulumuzda ‘millî şuûr şahlanması’nın hazırlığında görmeliydik.
Yüzyıllık bir zamanın, Türk milletine neler kazandırdığının hesabını yapabilmeliydik!..Peşinen söylemeliyim ki, o günlerde İngiliz işgalinde olan Samsun, bugün, ‘Yunanca’ işgalindedir.
Bu güzîde şehrimize, her cepheden, en az elli senedir bakmaktayım. Sonradan şikâyet edilen bunca yüksek binalar yapılmış; yollar, mümkün olduğunca asfaltlanmış; bâzı târihî eserlerin asılları bozularak tâmiri bile yapılmış ve fakat, Samsun’un kendi özüyle bağdaşır fazla bir şeye de imza atılmamıştır.
Ne yazık ki, Samsun’da, millî kültürü diri tutacak, seneler önce yapılan ve ona katkı sağlayacak Merkez Site Câmisi’nden, İsâ Baba, Kılıç Dede ve Seyyid Kudbiddin Câmi ve Külliyesi’nden başka görünür fazla bir faaliyet mevcut olmamıştır.
Başlık olarak aldığım ifadeler, sanılmasın ki bu kadardır...Aslında, bu kadarı bile yetmektedir. Yalnız şunu ifade edeyim ki, kim ki, yüzüncü yılda ve bir mahallî seçim öncesinde, Türk kültürünün çok uzağında bulunan ve bize, büyük paralara malolan bu ucûbeleri kaldırmayı taahhüt ederse, kendisine müteşekkir kalacağım.
Bilinmelidir ki, başlıktaki her iki kelime de Yunanca’dır ve ikisi de milâddan önceye ait olup, bizimle alâkalı değildir. ‘Samsun’ ismini, bu şehrimize Selçuklu Türkleri vermiştir. Amisos, M.Ö. 8. asırda, İyonyalı Miletlilerin kurduğu küçük bir ticârî kolonidir. Bu koloninin öncesinde ve zamanında-ki, kısa bir zamandır- Samsun’da, Hititler, Kimmerler, Persler, Pontuslar, Romalılar ve Bizanslılar da yaşamaktaydı. Türkler; Samsun’a veya Anadolu’ya Malazgirt’le gelmemişlerdir. Bu tarihte, Anadolu’da Türk hâkimiyeti kurulmuştur. Bugün, ne hazîndir ki, ‘Amisos’ kelimesi öne çıkarılmaktadır. Yanlıştır!..
Mâdemki ‘Amisos’ ile başladım devam edeyim. Bakınız, Samsun‘umuzda kaç tane “Amisos” başlığını taşıyan resmî ve hususî kuruluş var: “Amisos salonu, Amisos meyva suları, Amisos otel, Amisos tiyatrosu, Amisos hazineleri, Amisos dondurması, Amisos kartvizitleri, Amisos imsakiye, Amisos cafe, Amisos fenerleri, Amisos cafeterya, Amisos resaurant, Amisos card, Amisos kuaför, Amisos tepesi, Amisos cumhuriyeti, Amisos mezarları, Amisos rent a car, Amisos stona... “
Peki, bu kadar Yunanca isim bir şehirde nasıl bulunabilir diye sormayacak mısınız? Peki; şu “Amisos cumhuriyeti” ve “imsakiyeleri” neyin nesidir demeyecek misiniz?
Elbette, bu kadar değil; bir de “Amazon” var. Samsun Batıpark’ta 50 bin metrekarelik bir saha, bizimle hiçbir ilgisi olmayan Amazonlara ayrılmıştır. Yâni; ne dînimizle, ne de millî hüviyetimizle irtibatları mevcuttur. Amazon dedimse, bunların sâdece kadınlarının olduğunu ifade etmeliyim. 12.5 metre yüksekliğinde, 4 m. genişliğinde ve 6 ton ağırlığındaki Amazon Kadın heykelinin (2009 îtibâriyle) üçyüz bin TL’ye mâlolduğu söyleniyor.
Aynı saha içersinde, (2012 îtibâriyle) ikimilyon TL’ye bir Amazon Köyü de inşâ edilmiş bulunuyor. Tabiî ki, ‘kanalı, tepesi, adası’ vs. İle, burası, sözümona, Türk’ün hiçbir hüviyetini taşımayan bir mekân olmuş!..Şimdi de bunları sıralayalım:
“Amazon heykeli, Amazon köyü, Amazon Trabzon ekmeği, Amazon festivali, Amazon köfte, Amazon pide, Amazon bar, Amazon eğlence merkezi, Amazon center, Amazon balo salonu, Amazon Ulusoy kompleksi, Amazon diyârı, Amazon parkı, Amazon kanalı, Amazon kadınları (zâten erkekleri mevcut değildir, bu nasıl iştir demeyiniz), Amazon kenti, Amazon rölyefleri, Amazon adası, Amazon elektrik ve aydınlatma, Amazon şehri Samsun, Amazon dansçıları, Amazon sokağı, Amazon bebekleri, Amazon pilavcısı, Samsun Büyükşehir Belediyesi Amazon Doğal Ürünler ve Hediyelik Eşya Satış Merkezi ve son olarak da, Amazon Çarşısı..."
Evet, bunların hepsi de Samsun’dadır...Samsunlular, bu tabloyu tasvip ediyorlarsa, elbette ki, kendi takdirleridir. Yalnız...
Biri, Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’ndan Milletvekili; biri, hâlen Milletvekili ve Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı; biri, eski Bakan ve Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı ve bir de eski Milletvekili ve Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı olmak üzere, selâhiyet ve mes’uliyet taşıyan beş sayın kişiye, Samsun halkı huzurunda, bu durumu tekraren duyuruyorum!..
Bu “heykel” ile, bu “köy” ile, bu “kanal” ile, bu “tepe” ile, bu bebekler ile...neler yapılırdı, neler?!
Üstelik, millî kültürümüz de zedelenmez, bozulmaz, tahrip olmazdı!..
ATATÜRK, taa 1922’lerde ne demişti, hatırlatmak isterim: ”Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun, en evvel, her şeyden evvel Türkiye’nin istikbâline, kendi benliğine, millî an’anelerine düşman olan bütün unsurlarla mücâdele lüzumu öğretilmelidir.”