Zor günlerden geçiyoruz: Hem Türkiye olarak, hem de dünya olarak oldukça sıkıntıdayız!..
Selâmete ulaşabilmemiz için, birlik rûhunu canlı, diri ve uyanık tutmamız şarttır.
Şüphesiz ki, bunu sağlayacak olan da, başta ilim adamları, siyâsetçiler ile, dînî, insanî ve millî şuûru yüksek insanlardır.
Bu merhalede, mahallî idârecilere, en az, merkezî idâreciler kadar mes’uliyet düşmektedir. Çünkü; halkla, sokakta, yüzyüze/içiçe bulunanlar onlardır. Vatandaşın derdine, daha vâkıftırlar.
Sözüm; Samsun İlkadım Belediye Başkanlığı’nın takdire şâyân bir faaliyetiyle ilgilidir.
Zâten, idâre olarak, göreve geldiği günden beri, kültürel faaliyetleriyle, Türkçe’nin korunması için gösterdiği hassasiyetle ve bilhassa ‘temiz toplum olma’ hareketiyle, vatandaşa yakın hizmetlerde bulunmayı hedef alan tarzıyla takdirleri üzerine çekmişti.
Bu defa da, Türkiye’mizin ve dünyanın geçirmekte olduğu bu büyük koronavirüs felâketiyle mücâdele için, kendi imkânlarıyla katkı sağlamak yönünde büyük bir adım atmıştır.
Bu vesîleyle; İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, kamuya bir açıklamada yapmıştır.
Bu açıklamaya göre; İlkadım Belediyesi Kültür Merkezi’nde vazifeli eğitmenler, Belediye Başkanı’nın rehberliğinde, koronavirüsle mücâdele için, ‘gönüllü” olarak çalışmaktadırlar. Hepsini tebrik ediyoruz!..
Yapılan ne midir? Kamunun âcil ihtiyacını karşılayabilmek için, günde, en az bin veya binbeşyüz “maske” yapımı!..Ne güzel bir hizmet değil mi?
Bizde, bir söz vardır: “Herkes, elini taşın altına koymalıdır” diye. Hele de bu günlerde, “elini taşı altına koymak” budur!..
Bu hususta, İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş şunları söylemiş:
“Projede gönüllü olarak yer alan eğitmenler üçer kişilik guruplar hâlinde beş ayrı atölyede maske üretimine başladılar.
Dört günde, beşbinden fazla maske üretildi. Üretilen maskeler, belediye çalışanlarının yanı sıra, koronavirüs salgını mücâdelesinde görev yapan kamu çalışanlarına da “ücretsiz” dağıtılmaktadır.
Bu sıkıntıyı, hep birlikte omuz omuza atlatacağımızı ümit ediyorum.”
Başkan Demirtaş, p(i)sikolojik olarak güven veren bu sözlerinden başka, şu tavsiyelerde de bulunmuş:
“Halkımızın mecbûrî durumlar dışında evde kalmaları bu mücâdelede büyük önem taşıyor. Halkımızın evden çıkmaması için gereken ne varsa yapmak da bizlerin görevidir”.
Lütfen, son cümleye dikkatinizi çekmek isterim: “Halkımızın evden çıkmaması için ne varsa yapmak da bizlerin görevidir”.
Demek ki, bu iş, bu kadar ciddîdir. Ve; “ne varsa yapmak da bizlerin de görevidir” ifadesi de bu sebeple kullanılmış çok mühim bir sözdür.
Bu sese kulak verilmelidir. Her şeyden önce, kendi sağlığımız, mes’uliyetini taşıdıklarımız ve yaşadığımız cemiyete karşı olan ‘insanî vazîfemiz’ için mutlaka çok hassas ve çok dikkatli olmalıyız!..
Şeyh Edebali hazretlerinin, Osmanlı Devleti’nin kurucusu ve aynı zamanda da dâmâdı olan Osman Gaazi’ye yaptığı nasihate, hepimizin ve bilhassa idârî makamlarda bulunanların dikkat kesilmesi gerekir. Diyor ki:
“Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma!..İnsanı yaşat ki, Devlet yaşasın. Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı. Allah yardımcın olsun”.
Her şeyden önce, sabretmesini bileceğiz. Sabır, belâlara ve her türlü musîbete tahammül’dür ve belki, biraz da ‘tevekkül’dür.
Tevekkül; vekil etme’dir. Yâni, elinden gelen her şeyi yaptıktan sonra, Allah ü teâlâya güvenme’dir. Dînimize göre, elbette ki, çok önemlidir.
Ancak; gayret etmeden, musîbete karşı hiçbir mücâdele vermeden yâni ‘tedbirimizi almadan’, tevekkül etmekle vazifemizi nasıl yapmış oluruz?!?
O hâlde; ‘tedbir’ ve ‘tevekkül’, ikisi birden olmalıdır. Yâni; hem tevekkül edeceğiz, hem de tedbirli olacağız.
Hem îmânî sebeplere sarılacağız ve hem de, emredilen ilmin gereklerini yerine getireceğiz.
Bu noktadaki esas emelimiz, “insanı yaşatmak” olmalıdır. Çünkü, insan olmayınca Devlet de olmaz!..Sonuç olarak, insan da, Devlet’siz bir varlık gösteremez!..Allah, yardımcımız olsun!..