Bir önceki yazımızda Mahkûmların hissiyatlarını bir nebze olsun aktarmaya Hükümlü ve tutukluların içinde bulunduğu psikolojiyi anlatmaya çalıştık.
Cezaevlerinde yatanlar ‘ÖCÜ’ gibi görülmemelidir.
Özgürlüklerine kavuştuktan sonra birçok eski hükümlü cezaevlerinde yattığını söylemez ve söylenmesini de istemez. Ve birçoğu kendisini toplumdan tecrit ederek, kendisini anlayan topluluğun yanında bulur. İşsizlik, geçim kaygısı ve insanların kendilerine kem gözle bakmaları içlerine kor gibi oturuverir. Devlet sahip çıkmalıdır bu insanlara. Devlet el uzatmalı, imkanlar sağlamalıdır.
Cezaevlerinde gerçekten yaşamak zordur. Şair ne demiş; Başına iş gelmesin görsen gardaş. /Maphushane burası düşmeye gör / Bak keyfine sende dışarda dolaş/ Maphushane burası düşmeye gör...
Cezaevleri kimleri içine almadı ki?
Yakın tarihimize baktığımızda hepimizin aşina olduğu yüzler ve isimlerin de yolu mahpushanelerden geçmiştir. Bunlardan bazıları gözaltına alınırken diğer bazıları hapis yatmaktan kurtulamamıştır.
Nice gazeteciler, ses sanatçıları, tiyatrocular, siyaset ve bilim adamları vs. yani cezaevleri sadece teröristlerin veya katillerin, hırsızların, dolandırıcıların değil fikir adamlarının ve siyasetçilerinde mekânı olmuştur zaman zaman...
Cezaevlerine giren ünlüler sadece Türkiye’den mi oluyor? Tabiki Hayır!..
Bir çok yabancı şöhretlerde o buz gibi mekânlara atılabiliyor. Mesela; Mark Wahlberg'den Mike Tyson'a kadar yabancı isimler de çeşitli suçlardan hapis yattı. Mickey Rourke, Al Pacino, Charlie Sheen, Miley Cyrus, Justin Bieber Lindsay Lohan gibi ünlülerin de ülkelerindeki kanunlarla başı belada olmuştur.
Cezaevlerine yolu düşmeyecek insan yoktur. Her an başınıza bir iş geleblir. Evinizin balkonunda çayınızı yudumlarken hemen yan tarafınızdaki saksıya elimiz dokunabilir. O esnada aşağıdan geçmekte olan birisinin kafasına düşebilir ve o kişi yaralanabilir veya ölebilir. Artık cezaevi yolu görülmüştür. Buna benzer bir çok olay tahayyül edebiliriz tabi…
Biz burada tabi daha çok cezaevlerine neden ve nasıl düşüldüğünü değil de cezaevleri sakinlerinden bahsetmek isteriz. Kişi bir kere düşmüştür oraya, Suçludur veya suçsuzdur. Suçsuz insanların cezaevlerinde çile doldurması gerçekten çok zor bir durum. Allah yardımcıları olsun onların.
Cezaevlerinde hayat hiçbir zaman bahar değildir. Hayat hep kıştır. Mahkûm ve tutukluların özlemle beklediği an, ya tahliye olacağı an ya da ziyaretçilerin geldiği andır. Cezaevlerinde ziyaret, ölüyü diriltmektir; kışı bahara çevirmektir, karanlığa ışık yakmaktır, Hırsı, kini, nefreti sökmek, yeni doğmuş çocuk gibi masumiyeti kazandırmaktır. Bir terapi gibidir ziyaret anları mahkumlar için...
Bir bayram gibidir o an sevdiklerini görmek, onlarla konuşmak ve dertleşmek. Bir özlemin ifadesinin kelimelere sığmadığı andır, o anlar. Gözler sadece bakışlarında anlatır özlemi, sevgiyi…
Bu da işte mahkumların karanlık dünyasındaki özgürlük...
Hoşçakalın