Anadilimiz Türkçe, çok ihmâl edilmiştir. Sâdece yabancı dillerle mücâdelesiyle değil; içte, uydurmacayla da yaptığı çetin çatışmalı durum, fevkalâde yürek paralayıcıdır.
Son zamanlarda, “Türkçe” başlığını taşıyan bir eserle karşılaşmamıştım. Bu hususta, Kıymetli Dost-Yazar Oğuz Çetinoğlu’nun “Ses Bayrağımız TÜRKÇE” adlı kitabı, gönlümüzü ferahlatmıştır.
Esere bir Takrîz yazan Hicran Göze, şunları söylüyor:
“Oğuz Çetinoğlu dostumuz: ”Türkçe direniyor, direnmeye de devam edecek” diyor. Bu direniş aslında dilimizi o güzel Türkçemizi kurtarma savaşıdır. Çünkü dili olmayan bir millet var olamaz. Bu direniş inşallah zaferle neticelenir. Türkçemizin direnişine, Türkçemizin en güzel örneği olan yazılarıyla son nefesini verene kadar destek olan Peyâmi Safa üstâdımız, “Biz Balkan felâketinde Yanya’yı verdik; fakat dünyânın hiçbir felâketi bize dilimizi verdiremez.” Diyerek yemin eder gibi yazmıştı....
(...) 300-400 kelimeyle konuşan bir gençliğin bu kadar az kelimeyle düşünmesi de imkânsızdır. Amerika’nın meşhur dil bilgini Dr. Wilfred “Kelime bilginizin hudûdu zekânızın hudûdunu tesbit eder. Kelime bilginiz arttıkça zekânız da artar” diyor”.(Sf. 10)
Eserin yazarı Oğuz Çetinoğlu ise, Söz Başı’nda şu bilgileri veriyor:
“Sınıf öğretmenlerinin, dâire âmirlerinin, siyâset önderlerinin, popüler sanatkârların, patronun veya tanınmış bir yazarın, Türk dil bilgisi kaidelerine aykırı olarak üretilip piyasaya sürülmüş veya Türkçe karşılığı varken batıdan alınmış bir kelimeyi, dil hassasiyeti süzgecinden geçirmeksizin kullanması hâlinde, o kelime, insanlarımızın çoğu tarafından ve özenti sebebiyle kullanılıyor. Yaygınlaşıyor. İtiraz edildiğinde: “Halk benimsedi, kullanıyor. Size ne oluyor?” deniliyor. Böylece özümüze yabancılaşıyoruz, zamanla da özümüzü kaybediyoruz.
Mizah anayışımızda, giyim tarzımızda, müzik zevkimizde, beslenme alışkanlıklarımızda büyük değişiklikler yaşıyoruz. Her şey basite doğru hızla ilerliyor. Bu değişiklikler, nezâket, zarâfet, nezâhet ve incelik anlayışımızla birlikte ahlâkımızı da değiştiriyor. Bu kadarla da yetinilmiyor, ‘ahlâk’ kelimesini hayatımızdan çıkarıyor, ‘etik’ ile yetiniyoruz. Gençlerimizin büyük bir bölümü, bir önceki cümlede geçen zarâfet, nezâhet kelimelerinin ne mânâya geldiğini dahi bilmiyor.”(Sf. 14)
Türkçe’nin, dış tesirler, baskılar ve uydurukça vasıtasıyla da özünden uzaklaştırılarak yeni bir mecrâya sokulmaya çalışılması, onun, âdeta ‘kendine yabancılaştırılması’ mânasını taşımaktadır ki, buna “Dur!” demek, hem ilmî faaliyetlerimizi yürütebilmemiz ve hem de millî kültürümüzün gelişimi bakımından zarûrîdir. Bilinmelidir ki; Türkçe, hem bir ilim, hem de çok yaygın muhteşem bir kültür dilidir.
Bu sebeple; hür/hürriyet hattâ serbest/serbestlik/serbestiyet varken özgür/ özgürlük; kişi, zat, şahıs ve fert varken birey; eser varken yapıt; zafer varken utku; hayat varken yaşam; medenî/medeniyet varken, uygar/uygarlık; mesele varken sorun; tabiat/tabiî varken, doğa/doğal; millet/millî varken, ulus/ulusal; şart varken koşul... diyerek halkın kullandığı, Türk dünyasının müşterek anlaşma vasıtası olan kelimeleri saf dışı bırakmanın vebâli de çok büyüktür.
Türkçe’yi; ‘Türk Dünyâsı Türkçesi’ hedefine ulaştırma gayreti içersinde bulunmamız şarttır.
Yazar Çetinoğlu, dile/Türkçe’ye verdiği ehemmiyetle yazdığı denemelerden ve Türkiye’de, Türkçe hassasiyeti gösteren şâir ve ediblerden örnekler de sunduğu 216 sayfalık eserinde, güzel Türkçe’mize musallat olan uydurma ve yabancı kelimelerden şikâyetçidir.
“Türkçe 2” başlıklı denemesinde şöyle bir tespit yapıyor:
“Sovyetler Birliği’nde belki insanlık târihinin gördüğü en acımasız totaliter rejim tatbik edildi. Fakat Rusçanın büyük bölümü yabancı menşeli kelimelerden meydana geldiği hâlde tasviyeciliğe teşebbüs edilmedi. Kızl Çin’de 1960’larda imparatorluk döneminin izlerini silmek için yapılan “Kültür İhtilâli” sırasında pek çok eser ve târihî miras tahrip edilmiş, dile dokunulmamıştır.” (Sf. 77)
Unutmamak gerekir ki, Türkçe, hem târihî derinlik ve hem de geniş coğrafyalarda dünyanın en çok konuşulan ve ayrıca en işlek, ilk beş lisânından biridir. Zarâfeti de, o derecede üstün ve kibardır.
Yukarıda sözünü ettiğim gibi, eser, Çetinoğlu’nun Türkçe hakkındaki denemeleri ile, Türkiye’de, Türkçe sevdâlarının kaleminden çıkmış yazılarda meydana gelmiştir. Bu sebeple; önce, Çetinoğlu’nun konu başlıklarını ve ardından da, kitapta isimleri bulunan fikri adamlarını takdîm etmek istiyorum:
“Dil-Kültür-Millet, Türkçemiz, Türkçe 1, Türkçe 2, Millî ve Ulusal Kelimeleri, Dil ve Türk Birliği, Halk ve Millet, Milliyetçilik=Irkçılık, Kavmiyetçilik Değildir, Halk Hikâyeleri Destanlar Mit ve Mitoloji, Türkçemiz ve Zihniyet Değişikliği, Güzel Türkçemizin Feryâdı: “Şapkamı Ne Yaptınız?”, Türkçemiz Koruma Altına Alınmalıdır, Deneme Üzerine Bir Deneme, Türkçede Kelime Türetmek ve Yabancı Kelimeler, Türkçenin Feryadı,Türkçe 2, Dilimiz 1, Ulusçuluk ve Milliyetçilik, Değişim, Türkçe Bizim Ses Bayrağımızdır, Sâdeleştirme Hareketinden Öztürkçe’ye, Edebiyatımızda Devrik Cümle, Türkçemiz Dilimiz, Okumak Yazmak ve Konuşmak, Şu Bizim Garip Türkçemiz, ‘Ki’ Nerede Ayrı Nerede Bitişik Yazılır, Kitap Tanıtım Yazıları, Ahlâk ve Etik Kelimeleri Hakkında, Şarkılarla Türkülerle Türk Dünyası
Milliyetçilik, Dilimiz 2, Kelime Hazinemiz, Kelime Hazinesinin Hesaplanması, Arsız Kelimeler, Editör, Biyografi/Hayat Hikâyesi, Taşlamalar, Sohbet 1, Sohbet 2”.
Eserde makaleleri bulunan şâir, edib ve fikir adamlarımız da şunlardır: Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, Yavuz Bülent Bâkiler, Sâmiha Ayverdi, Dr. Şâkir Alparslan Yasa, Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Murat Yıldırım, Prof. Dr. Metin Karaörs, Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Yusuf Ziya Ortaç, Mehmet Âkif Ersoy, Prof. Dr. Hayati Develi, Prof. Dr. Geoffrey Lewis, D. Mehmet Doğan, Ord. Prof. Dr. Reşit Rahmeti Arat, Tahsin Banguoğlu, Agah Sırrı Levent, Prof. Dr. Vahit Türk, Ahmet Kabaklı, C. Yakup Şimşek, Nebi Ceylan, Prof. Dr. Osman Turan, Nihad Sâmi Banarlı, Prof. Dr. Muharrem Ergin, İlhan Ayverdi, Dr. Öğretim Üyesi Nevnihal Bayar, Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar, Prof. Dr. Mustafa Argunşah, Ahmet Kemal Yahyaoğlu, Kerim Evren, Doç. Dr. Abdullah Uçman, M. Halistin Kukul, Prof. Dr. Necmettin Hacıeminoğlu, Beşir Ayvazoğlu, Doç. Dr. Âdile Ayda, Ispartalı Hakkı ve Refik Hâlid Karay.
Türkçe’nin korunması ve gelişmesi hususunda değerli görüş ve bilgilere sâhip “Ses Bayrağımız Türkçe”, millet olarak üzerinde çokça düşünmemiz gereken varlık şartımızın idamesi bakımından önem arzetmektedir.
Dilimiz/Türkçe’miz, varlık şartımızdır. Onsuz, ne mübârek dînimizi, ne şanlı târihimizi, ne köklü kültür değerlerimizi ve ne de muhteşem edebiyatımızı öğrenebiliriz.
Bu bakımdan; Oğuz Çetinoğlu’nun fikir hayatımıza sunduğu “Ses Bayrağımız Türkçe” adlı kitap çok önemlidir. Bunun da ötesinde, bu hususta, herkesi düşünmeye ve salâhiyet sahiplerini de vazifeye dâvet etmektedir.