Türkçe'nin büyük şairi Fuzuli
"Ya Rab, bela-yı aşk ile kıl aşina beni,
Bir dem bela-yı aşktan etme cüda beni." dizeleri ile başlayan şiirini yazmış.
Şairin aradığı, her daim beraber olmak istediği herkesin malumu olan "aşk" belasıdır.
Biz ise asırlardır baş belasına elimizle davetiye göndermekteyiz.
"Toplumların layık ile yönetilmesi" ikazı yüce ve mukaddes kitabımız Kur'an daki ilahi ferman. Zira tarihi tecrübeler de bu yönde.
Günümüz Türkiye'sinde yöneten ile yönetilen arasında imam - cemaat ilişkisine benzer bir durum olduğu kesin.
İşler karışınca veya çıkmaza girince kabahati hep yöneticilerde aramak ne kadar doğru?
Olup bitenler de bizim de payımız olduğunu yukarıdaki ilahi fermana rağmen kabullenmeyecekmiyiz?
Yüreğimize ateş düşüren son acı gelişme Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize yapılan saldırılar.
Bu feci durum elbette akp hükümetlerinin eseri.
Aralıksız tam onüç yıldır başımızın üstünde tutup, dört senelik bir dö em için daha tek başına hükümet etme yetkisini bu sakat zihniyete biz vermedikmi. ?
Komşumuz Irak'ta bir Kürt devletini kendi eli ile kurmasına ve oradaki Türkmenleri Peşmergeye teslim etmesine, Suriye, Kıbrıs,Mısır ve diğer dış politika yıkımlarına rağmen..
Maalesef bu aymazlık bizi daha büyük belalara hızla sürüklemektedir.
Büyük belanın ne olduğunu merak eden olmasada; bizimde bir kısım topraklarımızı içine alan "Birleşik büyük kürdistanın" kurulmasıdır hatırlatmasını yaparak bitirelim.