Târih; gaafilleri affetmez!..
Târih; derin uykuya dalanları affetmez!
Târih; hâinleri affetmez!..
Târih; korkakları affetmez!..
Biz, hangi sınıfta yer almak istiyorsak, kendimize ona göre çekidüzen vermeliyiz!..
Kür Şad olmak kolay değil diyorsanız, bütün dâvalardan vazgeçin gitsin!..
Bugünlerde; Kudüs’de bulunan Mescid-i Aksâ, yine, İsrail tarafından talana uğramaktadır. Müslümanların ilk kıblesi olan, Mekke şehrine en uzak mescit olduğu için, ona, Mescid-i Aksa denen bu ibâdet mekânı, yine bir Ramazan günü saldırıya uğramıştır.
Diğer adları da, ‘mukaddes ev’ mânasına gelen “Beyt-ül-makdis veya Beyt-ül-mukaddes’dir.
Peygamber Efendimiz, bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Yalnız üç mescide ziyâret için gidilir: Mescid-i Harâm, Mescid-i Aksâ ve benim mescidim Mescid-i Nebî”.
O hâlde; bir Müslüman olarak, bu mekânlar, bizim hürmet göstermekte öncelikli yerlerimizdir.
Mescid-e Aksâ, ne zaman, İsrail saldırılarına muhatap olsa, gündemde öne çıkar/bir takım sözler söylenir ve unutulur, gider. Bunun hâricinde, bizim veya İslâm ülkelerinin dışişlerinden ‘çözüme dâir’ esaslı hiçbir teşebbüse şâhit olmayız.
Mescid-i Aksâ; Peygamber Efendimizin bildirdiğine göre, Mescid-i Harâm’dan sonra, ibâdet için yapılan ikinci bina Mescid-i Aksâ’dır ve Kur’ân-ı Kerîm’de İsrâ sûresi birinci âyette bildirildiğine göre de, Mi’râç gecesi, Resûlullah Efendimiz, elli iki yaşında iken ve bedenen/uyanık iken, Mekke şehrindeki Mescid-i Harâm’dan, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’ya geldikten sonra, yedinci göğe kadar çıkarılmıştır.
İsrail askerlerinin-elbette ki, devletlerinin himâyesinde-Mescid-i Aksâ’ya girerek, ibâdet yapmakta olan mazlum Müslümanlara silâhlı saldırıda bulunmaları, insanlık tarihinin en korkunç hâllerinden biridir.
Târih boyunca, Mescid- i Aksâ, Müslümanların elinde bulunduğu sürece, Yahûdîlere, oraya girme hakkı tanınmasına rağmen; 1967’de Arap-İsrail savaşından sonra Kudüs’ü işgal eden İsrail devletinin, güç kendi eline geçtiği zaman bu tarz hâince saldırılarda bulunması, insanlık dışıdır.
Peki, 9 Mart 2022’de, İsrail Cumhurbaşkanı İsaac Herzog’un, 14 yıl aradan sonra, 21 pare top atışı ve iki ülkenin millî marşlarıyla karşılanmasında söylenen insanlık (!) ve barış (!) sözleri nerededir? Hattâ; yaptığı konuşmaya, 1921 yılında, Millî Mücâdele devam ederken, askerlik yapmamak için Moskova’ya kaçan N. Hikmet’in bir şiiriyle(!) söze başlamıştı.
Peki; İsrail Cumhurbaşkanı ile, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, ne konuşmuşlardı ki, bugün, yâni takriben bir yıl sonra, bu İsrail askerleri mâsûm insanlara dehşet saçmışlardır.
Yüzünkoyun yatırılmış Filistinli Müslüman gençlere uygulanan bu canice tavırlar, İsaac Herzog’un samimiyetiyle bağdaşabildi mi?
Bu nasıl siyaset ve milletlerarası münâsebet(sizlik)tir?
Bu nasıl bir ‘askerî anlayış’tır ki, ancak mâsûmlara kan ve gözyaşı döktürmektedir?
Dünyada, ellerinde silâh bulunmayan ve ibâdet yapmaktan başka hiçbir maksadı, niyeti ve tavırı bulunmayan bu mâsûm ve mazlum insanlara silâh çevirmenin yâni silâhla tehdidin de ötesinde, kollarının/ellerinin arkadan bağlanmaları ne demektir?
Kurulduğu 1948 yılından itibaren, devamlı olarak genişleme arzusunu sürdüren ve genişleyen, saldırgan tavrını da hiç değiştirmeyen İsrail Devleti’nin, bir sabah namazında, böyle bir ‘baskın’da bulunmasının hiçbir insanî izahı yoktur/olamaz/olmamalıdır.
Hazîn olan bir aşka husus ise, koskoca İslâm devletlerinin, kendi aralarında müşterek bir tavır sergileyememesidir.
Bu, sâdece hazîn değil; utanılacak bir hâldir!..
Bu dehşet verici saldırılardan sonra, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere, bâzı kişiler beyanat verdiler.
CB Erdoğan: “Mescid_i Aksâ’ya el uzatılması kırmızı çizgimizdir. Müslümanların ilk kıblesine yönelik alçak eylemleri ülkem ve milletim adına kınıyor, bu saldırıların bir an önce durdurulması çağrısında bulunuyorum.” (Basın: 05.04.2023) demektedir.
Bir defa şunu söylemeliyim ki, bu “el”, “Mescid-Aksâ’ya uzanmamış, altını üstüne getirmiştir. Kaldı ki, bu “el’ bu saldırıyı ilk defa da yapmamıştır. Acaba, 21 pare topla karşılanan İsaac Herzog, bundan habersiz midir? “Kırmızı çizgi”ni icâbı/gereği hususunda, bugüne kadar hangi milletlerarası irtibatlar/temaslar yapılmıştır?
Bir başka beyanat, Bahçeli’den. Diyor ki; “Mescid-i Aksâ’ya yapılan saygısız, orantısız, yaralayıcı ve insanlık dışı operasyonları tüm gücümle kınıyorum.” (Basın: 05.05. 2023)
Cumhurbaşkanı’nın “kınıyorum”undan sonra, “tüm gücümle kınıyorum” beyanı, oldukça tesirli(!)mi? Bilemem!!!
Üçüncü beyanat, Kılıçdaroğlu’ndan, “Filistinli kardeşlerimize karşı Mescid-i Aksâ’da gerçekleştirilen saldırıyı şiddetle kınıyorum” (Basın: 05 Nisan 2023)
Bu da; “şiddetle kınıyor”, bu kadar!..
Farklı ve ihâta edici bir tepki de, Karamollaoğlu’ndan…
Diyor ki: “Her Ramazan olduğu gibi bu yıl da ‘terör devleti’ İsrail’in, ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ’da gerçekleştirdiği alçak saldırıda yaralanan Filistinli kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Süslü cümlelerle bu zulmü sâdece ama sâdece ‘kınamak’ ise artık kifayetsiz kalıyor. Başta ülkemizdeki iktidar ve İslâm âleminin yöneticileri olmak üzere tüm dünya kamuoyuna sesleniyorum: Somut adımlar atmak için daha kaç mâsumun canının yanması gerekiyor? Kınamaktan öte artık ciddi yaptırımlar uygulamak için daha ne kadar kan ve gözyaşı akması gerekiyor?” (Basın: 05.04.2023)
Evet…Doğru söze ne demeli!..Daha ne bekleniyor?