Kitap; okunmak için yazılır. Okuyucunun olmadığı veya az olduğu cemiyetlerde ise, kişilerin bilgi noksanlıkları olacağı gibi, istişârenin ve muhakemenin akim kalacağı hâller yaşanır.
Okumayı bir ‘kültür’ olarak benimsemeyen toplumlarda, ilerlemenin mümkün olmadığı görülmüştür.
Bu açıdan bakılınca, kitaplar; şahsî gelişimi sağlayıcı vasıtalar olarak görünse de, bütün toplumu kucaklayıcı ve geniş bakışla, bütün insanlığa fayda temin edici hazînelerdir.
Kitap okunan yerde huzur ve sükûn bulunur!..Bu sebeple; bilgi verici, huzur sağlayıcı, geleceğimize ışık tutucu eserleri arayıp bulmak lâzımdır.
Bu yazımda; 25 Ekim 1894 tarihinde doğan ve 21 Mart 1973 tarihinde de âhirete intikal eden ÂŞIK VEYSEL’imiz hakkında, vefâtının 51. Yılında, dört değerli şâir ve yazarımızın, -eserlerin yayınlanış tarihi sırasıyla-dört kitabından söz edeceğim:
ÂŞIK VEYSEL/Hayatı-Şiirleri ve Hakkında Yazılanlar
Şâir Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından hazırlanıp, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 1972 yılında neşredilen 150 sayfalık Âşık Veysel kitabıdır.
Bu kitap, aslında bir ‘derleme’dir. Ümit Yaşar Oğuzcan, eserin ilk bölümüne “Âşık Veysel’in Hayatı” diye, başlamış, kendi üslûbuyla, Âşık Veysel’i takdim etmiştir.
Eserin ikinci ana başlığı, “Âşık Veysel İçin Yazılanlardan seçmeler” başlığını taşıyor. Bu bölümde; Veysel’in değişik cepheleri hakkında kaleme alınmış yazılar yer alıyor. Bunlar; Oktay Akbal, Zeynep Avcı, A. Duran Ayyıldız, Tarık Buğra, Konur Ertop, Sabahatin Eyüboğlu, H. Uğurlu, Talât S. Halman, Doğan Hızlan, Tarık Dursun K. Fikret kızılok, Tahir kutsi Makal, Ferit Öngören, Suat Taşer, Ahmet Kutsi Tecer, Afşar Timuçin, Muzaffer Uyguner, Halim Yağcıoğlu ve Hilmi Yavuz’dur.
Eserin üçüncü bölümü ise, Âşık Veysel Şiirlerinden Seçmeler başlığıyla, hemen hemen bütün şiirlerini içine alan bir bölümü teşkil ediyor.
Âşık Veysel, “Hepimiz Bu Yurdun Evlâtlarıyız” başlıklı şiirinde, her zamanki birleştiriciliğini gösterir:
“Bu nasıl kavgalar çirkin dövüşler
Hepimiz bu yurdun evlâtlarıyız
Yolumuza engel olur bu işler
Hepimiz bu yurdun evlâtlarıyız
Birleşiriz bu bayrağın altında
Biz Türklerin ikilik yok aslında
Yanar tutuşuruz vatan aşkında
Hepimiz bu yurdun evlâtlarıyız…”
ÂŞIK VEYSEL/Hayatı ve Şiirleri
Şâir ve yazar Yavuz Bülent Bâkiler, bildiğim kadarıyla, Türkiye’de, Âşık Veysel’i en iyi tanıyanlardan biridir.
Tercüman Gazetesi’nin “Tercüman Âile ve Kültür Kitapları” arasında 1986 yılında yayınlanan “ÂŞIK VEYSEL/Hayatı ve şiirleri” adlı 63 sayfalık eser, Bâkiler’in yumuşak ve tesirli kaleminden dökülen, âdeta, şiirleşen mısraların mahsülü olarak okunmaya değerdir.
Ana başlıklar şöyledir:
“Dünyaya geldiğim anda/Yürüdüm ayni zamanda; /Dağlar çiçek açar/Veysel dert açar; Aldanma câhilin kuru lâfına/Kültürsüz insanın külü yalandır; Âşık Veysel’in Şiirlerinden Örnekler”
Eserin ilk bölümünden, hüzünlü fakat ibret verici kısa bir nakil yapacağım:
“Ankara Radyosu’nun 1964 yılında hazırladığı ve yayınladığı bir program dolayısıyle Âşık Veysel, çocukluk ve gençlik yıllarını şöyle anlatıyor:
“Biz üç kardeştik. Ağabeyimin adı Ali’ydi. Ben ortanca çocuktum. Elif isimli bir kız kardeşimiz de vardı. Benden büyük iki kız kardeşim çiçek hastalığı yüzünden üç gün içinde ölmüşler. Benden küçük bir bacım da yine çiçek illetinden gitti. Yedi yaşıma kadar, ben de her çocuk gibi koştum, seğirttim, güldüm, oynadım. Yedi yaşımda çiçek hastalığına yakalandım. Çok zor günler yaşadım. Canımı zor kurtardım. Çiçek hastalığı yüzünden sağ gözümü tamamen kaybettim. Sol gözüme ise perde indi. Çocukluk günlerimden hiç unutamayacağım hâtıralar, şimdi hayal-meyal kafamda yaşıyor. O çiğdem topladığım tarlaları, gezip gördüğüm yerleri hep bir rüya gibi hatırlıyorum ve hiç unutmuyorum.
Babam, beni, Akdağmadeni’ndeki bir doktora götürüp sol gözümdeki perdeyi aldırmak istiyordu. Bir gün, anam inek sağıyordu. Ben de yanında bulunuyordum. Babam gelip arkamda durmuş. Ben onun geldiğini farketmemiştim. Bana “Veysel” diye seslenince birden geriye döndüm. Koltuğunun altında ucu sivri bir övendire (ince uzun deynek)varmış. Başımı çevirmemle övendirenin sivri ucunun sol gözüme saplanması bir oldu. Böylece sol gözümü de kaybettim.
(…) Gençlik yıllarımda en büyük üzüntüyü, Birinci Dünya Savaşı çıktığında yaşadım. Savaş başlayınca, bütün köylü asker oldu. Benim emsallerim de askere gitti. Yirmi yaşımda olduğum halde gözlerim görmediği için beni askere almadılar. Köyde yaşlı erkeklerle, kadınlarla başbaşa kaldım. Çok müteessir oldum. Çok üzüldüm. Çok çektim. Onlar memleket hizmetine gitti. Ben köyde mahzun ve mahrum kaldım. Ben, Allah’ın nasıl kuluyum ki, bundan, bu vatan hizmetinden mahrum kaldım diye düşünerek çok acı çektim.
Sonra İstiklâl Savaşı oldu. O yıllarda ben yine köydeydim. Bir iki yere gidip geldimse de önemsizdir.”
Yavuz Bülent Bâkiler; “Sivas toprağının iki büyük Alevî şairinden birisi Âşık Veysel’dir; ötekisi Pir sultan Abdal! İkisi arasındaki fark, geceyle gündüz gibidir. Âşık Veysel, toprağımıza inen bir sevgi yağmurudur; Pir sultan Abdal, ruhumuza düşen bir yıldırım!” dedikten sonra, ikisi arasındaki farka dâir örneklerde sunarak, Âşık Veysel ile bir sohbetini şöyle naklediyor:
“Pir Sultan Abdal:
“Gâfil kaldır şu gönlünden gümanı/Bu mülkün sahibi Ali değil mi/Yaratmıştır onsekizbin âlemi/Rızıkları veren Ali değil mi?”
Bu mısraların hangisinde Âlevî inancı var? Bir defa Hz. Ali, yaratan değil, yaratılandır. Ve Âlevîlik, Hz Peygamber’in vefatından sonra, Hz. Ali’nin halife olmasını isteyenlerin mücadelesinden doğmuştur. Hz. Ali’nin onsekizbin âlemi yarattığı safsatasından değil. İmam Cafer-i Sâdık’ın içtihadı ortada. Hz. Ali etrafındakilere “Âlemleri ben yarattım! İnsanların rızkını ben veririm!” dedi mi?
-Hâşâ, Sümme hâşâ! Demedi vallah! Demedi gardaş!
-Doğru söylüyorsun! Demedi tabiî!. Bak şimdi bir kıt’a da senden okuyorum. Sanki Pir Sultan’a cevap veriyorsun. Diyorsun ki;
“Aslım Türk’tür, elhamdülillah Müslüman/Şükür âmentüye etmişiz iman/Kalbime yaraşmaz şirk ile güman/Kalbimiz nur ile dolu sayılır”
İşte tam Âlevî inancı budur. Elhamdülillah Türk’üm ve Müslüman’ım.”
ÂŞIK VEYSEL/dramı-sanatı-şiirlerinden seçmeler
Âşık Veysel, Ahmed Yesevî Ocağı’nın devamı şâirlerimizden biridir. Bu sebeple; Türk şâir, yazar ve araştırmacılarının, onlara ilgisi büyüktür.
Özkan Yalçın tarafından hazırlanıp, 2000 yılında Ötüken Neşriyat A,Ş, tarafından yayınlanan 215 sayfalık “Âşık Veysel” adlı araştırma eseri de bunlardan biridir.
Yazar Özkan Yalçın’ın, “Başlarken” başlığıyla yazdığı önsözünün son bölümünden bir nakil yapalım:
“Veysel, sağlığında şöyle öğütlüyordu:
Allah birdir Peygamber hak
Rabbülâlemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası
Kürt’ü Türk’ü ve Çerkez’i
Hep Âdem’in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi
Şu âlemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevî Sünnîlik nedir
Menfaattir varvarası
Ölüm döşeğinde ise “Yerinizi kim dolduracak” diye kendisine yöneltilen bir soruya, “Bir bahçede elma vardır, armut vardır, erik vardır. Bunların biri iyidir, ötekilere gerek yoktur demek yanlış olur. Her meyvenin kendine has tadı, rayhası, lezzeti vardır. Birini diğerine tercih etmek yanlıştır.” şeklinde cevap vermişti.
Geliniz, dallarımız ve lezzetlerimiz farklı olsa da, aynı tabağı paylaşmasını becermiş meyveler olmanın olgunluğuna koşalım.”
Âşık Veysel’i yakından tanıyıp özüne nüfuz etmek için bu iki eseri okumak lâzımdır!..
ÂŞIK VEYSEL/Hayatı-Şahsiyeti-Fikirleri-Seçme Şiirleri
Oğuz Çetinoğlu tarafından kaleme alınan ve 2023 yılında BİLGEOĞUZ Yayınları arasında okurlarla buluşturulan 215 sayfalık “Âşık Veysel “ adlı kitaptır.
Muhakkaktır ki; Âşık Veysel (1894-21 Mart 1973), muhteşem Türk şiirinin son zirvelerinden biridir ve Ahmet Yesevî’den beri şahlanarak gelen îmanlı gür sesin terennümcülerindendir.
Elbette ki; diğer yazarlarımız gibi, Oğuz Çetinoğlu’nun da, böyle bir mühim bir şahsiyeti bizimle tekrar ele almasının bir maksadı ve hedefi vardır.
Yazar Çetinoğlu, “Âşık Veysel’in Hayat Hikâyesi” başlıklı bölümde:
“İlk şiiri, Cumhuriyet’in 10. yıl dönümünde Atatürk için söylediği destandır. Bu destanı Atatürk’ün huzurunda okuyabilmek için büyük bir mücâdele verdi. Bu mücadelenin hikâyesi, hayli alâka çekicidir: Ankara’da Cumhuriyet’in Onuncu Yıl Kutlamaları vardı. Gazi Mustafa Kemal Paşa için yazdığı ‘Türkiye’nin ihyası Hazreti Gazi’ şiirini Atatürk’ün huzurunda okumak istiyordu. Bir arkadaşıyla üç ay yürüyerek Ankara’ya geldi. Hikâyenin devamını kendisiyle yapılan röportajdan öğrenelim.”
Dedikten sonra, Âşık Veysel ve arkadaşının yaşadığı bu müthiş mâcerâyı bizzat kayda alan Fâtih Tabur’un Özel Haber başlığını taşıyan sözlerinin aslına sâdık kalarak yayınladı.
Tabiî ki, yazı uzun. Buraya, özünü bozmadan bâzı bölümlerini almak istiyorum.
Fâtih Tabur’un röportajında, Âşık Veysel konuşuyor:
“…Nihâyet kara kışın içinde, evvelki arkadaşım İbrahim vardı, Angara’ya gadar gidelim dedik. Yaya olarak düştük yollara. Akdağ madeninden, Yozgat köylerinden, Alacanın köylerinden, Sungurlu ve köylerinden, efendim, Çangırı’nın bâzı köylerinden, Çıbık’tan hasılı üç ayda Angara’ya gelebildik. Çünkü kış, yaya..
Angara’ya geldik. Misafir olacah yerimiz yoh. Cebimizde para yoh. Kendimize güvenemiyoruk otelde şurda burda yatmak için…” (Sf. 24)
“…Ayağımızda çarıh, bacağımız şalvar, üstümüzde şal ceket, belimizde guşak, perişan bir vaziyetteyik…” (Sf. 26)
Elbette ki, tamamını yazarsan olmaz!..Yalnız şu var ki, çekilen sıkıntıların ifade edilmesi, belirtilmesi gerekir.
Âşık Veysel, yedi yaşından itibaren bu dünyayı görmez olmuştu. 1894 tarihinde doğduğuna göre, 1901 yılından itibaren görmüyordu. Doğduğu şehir Sivas’ın dışına da ilk kez çıkıyordu.
Ankara yoluna düşüşü, Cumhuriyet’in ilânının 10. Yılı olan 1933’tür ve Âşık Veysel 39 yaşındadır.
Böyle bir hayattan ve verilen bu büyük mücâdeleden almamız gereken nice ibretler olmalıdır değil mi?
İşte; Oğuz Çetinoğlu’nun hazırlayıp sunduğu “Âşık Veysel” kitabı, böyle bir kitaptır!..Okunmalı ve okutulmalıdır!..
Bu vesileyle; araştırmacılar için, konu başlıklarını da sıralamakta fayda görüyorum:
“Âşık Veysel’in Şehri Sivas- Âşık Veysel’in Yetiştiği Çevrenin Şâirleri-Âşık Veysel’in Hayat Hikâyesi- Atatürk ve Âşık Veysel-Âşık Veysel’in hayatından Kesitler- Âşık Veysel Hakkında Yazılan Makale ve Şiirlerden Örnekler- Âşık Veysel’in Seçme Şiirleri”.
“Aşk derdi”, öyle bir dert ki, Âşık Veysel’imiz de, “Güzelliğin On Par’etmez” şiirinde şöyle der:
“Güzelliğin on par’etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulaman
Gönlümdeki köşk olmasa “
Vefâtının 51. Yılında, Âşık Veysel’imizi rahmetle yâd ediyorum!..Rûhu şâd, mekânı cennet olsun!..