Büyük mütefekkir ve şâir Necip Fâzıl, aynı zamanda emsâlsiz bir tiyatro yazarıdır. " Kanlı Sarık" adlı tiyatro eserinde, târih ilmiyle sosyolojiyi ve her ikisini de edebiyâtın zarâfetiyle kaynaştırıp, bir âhenk numûnesi inşâsıyla , Türk'e yüklenen mes'uliyeti ve Türklüğün cezbedici güzelliğini anlatır. Bir farkla ve bir şartla ki, Türk'ü Türk'le karşı karşıya getiren unsurları bütün ince ve nâzik noktalarıyla ortaya koyarak.
Başlangıçta; bir takım kişi veya cemiyetlerin hîle ve desîseleriyle değil, kendi "iç-hâl muhtevâsı" ndaki irtibatsızlık, murakabesizlik ve muhakemesizlik sebepleriyle olan "gaflet" çatışmasını tahlil ile işe girişir. Başkalarının kurduğu tuzaklar, az veya çok tahmin edilebildiği için, bunlara kısmen de olsa hazırlıklı olunabiliyor ammâ; içte, kendinle olan, "sen " olan ve "senin gibi görünen" zor keşfedilebiliyor ve tedbirin alınması zaman alabiliyor ve böylece, daha tahripkâr netîceler ortaya çıkarabiliyor.
Necip Fâzıl, "Kanlı Sarık"ta, "İhtiyar Timsal" ile "Fraklı Adam"ı konuşturur. Burada, dikkat çeken ilk çarpıcı ve dondurucu cümle İhtiyar Timsal'den geliyor ve devam ediyor:" İHTİYAR TİMSAL- Kars'ta yerleşen Müslüman Türkler, bir buçuk asır, kendi Hıristiyan cinsleriyle çarpıştılar.
FRAKLI ADAM -Aynı ırktan olduklarının farkına varmaksızın...
İHTİYAR TİMSAL -Biri ateş, öbürü buz dolu, aynı topraktan iki çanak, aynı şey olduklarını düşünebilir mi? İş, çanağın toprağında değil, içindekinde...
FRAKLI ADAM -Milliyetçilik dâvasının en nazik noktası!...
İHTİYAR TİMSAL - Öyle bir nokta ki, bembeyaz bir yüzle kapkara bir suratı aynı renge bular da, iki aynı rengi akla kara hâline getirir.
FRAKLI ADAM - Eşler, ne kadar gizlenirse gizlensin, daima birbirine eştir.
İHTİYAR TİMSAL- Ama, kemiyette değil, keyfiyette; posada değil, cevherde eş olursa...Eşleri birbirine ters, tersleri de eş yapan ve her şeyi içinde eritip birleştiren kuvvet...Tarih onun emrindedir.
FRAKLI ADAM - Ruh ve iman...
İHTİYAR TİMSAL- Ta kendisi!... Türk, bu ruh ve imana erince, Alparslan'ın şahsında heykelleşen Anadolu'yu açma dâvasının karşısında Haçlı Türkleri buldu; ve henüz bütüne bağlayamadığı Kars'ı, 143 yıl bunlara karşı korudu. Tarihin en çilekeş havzası, Kars, 1207 de, Müslüman-Türk'ün domuz sürüsü diye baktığı Ortodoks Türkler'in eline geçti.
......
İHTİYAR TİMSAL- Türk'ün Türk'ü nasıl kırdığını gör ve ruh ayrılığı ne demektir, anla! (Bknz: Necip Fâzıl, Kanlı Sarık, Kültür Bakanlığı Yayını,İstanbul 1976, sy.74-75)
Sonra; " DERİNLERDEN BİR SES" ile " KORO" arasında konuşma şöyle devam eder:
DERİNLERDEN BİR SES- Ne Haçlı, ne Şaman Türk;
Müslüman, Müslüman Türk!
KORO-Müslüman, Müslüman-Türk!...
DERİNLERDEN BİR SES-Türk'ün elinde şehid,
Ölümsüz, kahraman Türk...
KORO-Ölümsüz, kahraman Türk...
DERİNLERDEN BİR SES- Bu kanın imzasıdır,
Yeni Yurt'ta yaman Türk...
KORO- Yeni Yurt'ta yaman Türk...
DERİNLERDEN BİR SES-Her şey Türk'tür orada,
Mekân Türk'tür, zaman Türk.
KORO- Mekân Türk'tür, zaman Türk...
KORO-Müslüman, Müslüman-Türk!...
Ölümsüz, kahraman Türk!..
Yeni Yurt'ta yaman Türk!...
Her şey Türk'tür orada,
Mekân Türk'tür, zaman Türk...
FRAKLI ADAM- Bu ses kimin sesi?
İHTİYAR TİMSAL- Bu ses, Tarihteki gizli mânaların sesi...Benim sesim!..."
( Bknz: a.g.e., Sf.76)
İşte, milliyetçiliğin ana damarı ve millet olmanın mayası : "Ruh ve îmân kuvveti!.."
İşte bu mânâda milliyetçilik; zaman zaman değil, her zaman, tıpkı sağlık ve adâlet gibi, milletler için gerekli olan ve ihtiyaç duyulan bir düstûrdur.