Meseleye, sâdece, Türk Osmanlı, Fâtih Sultan Mehmet-Bizans , XI. Konstantinos Paleologos veya yine, Türk Osmanlı, Fâtih Sultan Mehmet-Trabzon İmparatorluğu, David Komnenos zaman(lar)ından ve hâdiselerinden bakmak yanıltıcı olabilir.
Zîra; o günlere/zamanlara kadar süregelen hâdiselerin ortaya koyduğu veya çıkardığı sosyal kırılmaları, şayet sıhhatli bir şekilde tahlil edemezsek, günümüzün bakışıyla analizde hatalar olabilir.
Her tarihî hâdise, mutlak surette, bir evvelki veya evvelkilerle irtibatlı olduğu için, bugüne bakarken, ne 1453 İstanbul’un Fethi’ni ve ne de 1461 T(ı)rabzon’un Fethi’ni ‘tek baş(lar)ına analize yeterli olabilir.
Esas konuya geçmeden önce; bir hususu belirtmem gerekiyor:
15 Ağustos 1461, “Trabzon İmparatorluğu”nun , Fâtih Sultan Mehmet tarafından yıkılış/fethediliş târihidir.
Yânî; 15 Ağustos günü, bir ‘Zafer Günü’dür!..Millî bir gündür!..
Bu sebeple; tarihî kutlamalar yapılması, gayet tabiîdir. Kaldı ki, T(ı)rabzon’un, bir de, 24 Şubat 1918 tarihindeki kurtuluşu vardır. Hepsi, dikkatle tâkip edilmeli, değerler, yerli yerine oturtulmalıdır.
Önce, hususî bir durumu arzederek söze başlamak istiyorum:
03 Ağustos 2023 tarihinde, T(ı)rabzon İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nü temsilen, T(ı)rabzon İl Halk Kütüphânesi Müdürü Ahmet Emin Akgün Bey, bana, telefon etti ve 15 Ağustos fetih günü münâsebetiyle, burada, T(ı)rabzonlu bir şâir ve yazar olarak, “söyleşi yapmayı mı yoksa şiir okumayı mı tercih edeceğimi” sordu.
Neticede, istişâremiz sonunda, “şiir okuma” da karar kılıp, iyi temennilerle ayrıldık.
Doğrusunu isterseniz; tabiî ki, böyle bir günde, T(ı)rabzonla ilgili hangi şiirimi okumalıyım, heyecanına da kapıldım. Bir insanın doğup büyüdüğü bir şehre karşı yapması gereken bir hizmet şuuruyla, birkaç gün bekledim.
On gün sonra, yânî 13 Ağustos Pazar günü –tatil olmasına rağmen-, İl Halk Kütüphânesi Müdürü Ahmet Emin Bey’i arayarak, durum hakkında bilgi ricâ ettim.
Ahmet Emin Bey; ilgili şâir ve yazarların isimlerinin -ve tabii ki, benim ismimin de- Bakanlığa bildirildiğini, oradan gelecek cevaba göre davranmam gerektiğini söyledi.
Ertesi gün yâni 14 Ağustos 2023 Pazartesi günü ise, cep telefonuma şu ‘mesaj’ geldi:
“T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın düzenlediği Sümela Kültür Yolu Festivali, 19-27 Ağustos’ta.
Tüm halkımız davetlidir.
Detaylar: https://t.ly/5oP7y
B001-09.43”
Hemen ifade etmeliyim ki, bu tavır; adında ‘kültür” kelimesi bulunan bir bakanlığın ciddiyetsizliğinden; insanını, yazarını veya şâirini hor veya hiç görmesinden başka bir şey değildir.
Bu kadar vurdumduymazlık, lâçkalık ve tabiî ki, nezâketsizlik hangi ‘kültür idrâki’nin içine sığdırılabilir, anlamam mümkün değildir.
Kendi şâirine ve yazarına değer vermeyen bir Bakanlığın, kimlere değer verdiğinin bir ispatını da, ‘dâvet’ yazısındaki başlıktan anladım:
“Sümela Kültür Yolu Festivali” !..
Koskocaman , şanlı ve muhteşem T(ı)rabzon şehri, ne zamandan beri 'Sümela Kültür Yolu'na tâbi olmuştur?
Türk kültür ve medeniyetinin bu kadîm şehri, bilhassa dînî ve millî değerlerine sadakatindeki üstün mevkisini , h(ı)ristiyânî bir kelimenin arkasına saklamış bir niyetin oyuncağı mı olur, sanılıyor!..
Bu muhteşem kültür’ün üzeri, niçin böyle bir kelimeyle örtülmeye çalışılıyor?
İstanbul ve T(ı)rabzon, bize, Fâtih Sultan Mehmet Han’ın, hem hediyesi ve hem de emânetidir. Bu şehir, hâlâ “Sümela” üst başlığıyla mı anılacaktır.
Sonra… Türkçe’de kelime mi kalmadı da, F(ı)ransızca “festival” rağbet gördü?
Millî kültürümüzün, millî tarih şuûrumuzun , mânevî değerlerimizin geleceğe intikalini sağlayan yegâne unsur dil değil midir?
Niçin, ‘şölen’ veya ‘ şenlik’ değil de “festival”dir?
Telefonuma gelen son “mesaj” ise, şöyledir:
“Türkiye Kültür Yolu Festivallerinin Trabzon durağı Sümela Kültür Yolu Festivaline ilginiz ve katılımınız için teşekkür ederiz.
28 Ağustos 2023 Pazartesi-09.50”
Yaşı seksenini aşmış, T(ı)rabzonlu bir şâir ve yazar olarak, bu umursamazlığı kınıyorum!..
Hangi “ilgi” ve hangi “katılım”? Dalga mı geçiyorsunuz!..
“Trabzon durağı” ise, muhteşem(!) bir ‘üslûp’ ve yepyeni (!)bir ‘tarz’ olmalı!..
Fâtih sultan Mehmet Han nerede? Fâtih’in valileri Hızır Bey, Hayreddîn Paşa, Zağnos Paşa, Ali Bey, Mahmûd Paşa ve orada yirmi yıl sancak beyliği yapan Yavuz Sultan Selim Han nerededir?
İskender Paşa’nın hiç mi hatırı yoktur?
Yavuz Sultan Selim Han’ın annesi Gülbahar Sultan; Yavuz Han’ın oğlu T(ı)rabzon doğumlu Muhteşem Kanuni Sultan Süleyman?
Nasıl bir ‘zafer kutlaması’dır ki, adı bile Türk kültürü’yle mutabık değildir!..Meselâ; niçin, “Fâtih Zafer Yolu Kültür Şöleni veya Şenliği” değildir?
Rahip ve rahibelere mahsusluk taşıyan hıristiyânî bir mekâna, tarihî vasfı hâriç, böyle bir ‘kültür değeri yüklemek’, hangi millî maksadımıza uygundur?
Ne mi olabilirdi? Bugün/bu tarih hâriç, hangi günü isterlerse, Sümelâ’da âyin yapılabilirdi.
Ve bugün, 15 Ağustos’ta, Cumhuriyet Meydanı’nda, mülkü âmirlerin katılımıyla bir merasim yapılır, günün önemi ifade edilir, okullarda ve câmilerde T(ı)rabzon’un kurtuluşu anlatılır, duâlar edilir ve ardından da, şehir s(ı)tadyumunda, muhteşem oyun ekiplerimizin katılımı ve s(ı)por gösterileriyle halka açık bir kutlama mümkün olurdu. Hem de ne kutlama!..
Bundan önce yapıldığı söylenen “Çanakkale Troya Kültür Yolu Festivali”, meselâ; niçin ‘Çobanlı Paşa Kültür Yolu Şöleni” değildir?
Meselâ; “Konya Mistik Müzik…” , niçin, “Mevlâna Kültür Yolu Şöleni” değildir?
Meselâ; “Nevşehir Kapadokya Balon…” niçin, ‘Nevşehir Hacı Bektaş Veli Kültür Yolu..’ değildir?
Meselâ; “İzmir Efes..”, niçin, “İzmir Hasan Tahsin veya İzmir Kadifekale Kültür Yolu Şenliği” diye isimlendirilmedi de, illâ da, yabancı kelimeler tercih edildi, anlamakta zorluk çekiyorum.
Kaldı ki; T(ı)rabzon’un fethedildiği 15 Ağustos Zafer Günü’nde, “Sümela” manastırında 10. defa Ortadoks âyini yapılmaktadır.
Bu durum; bizim, hem tarihten gelen insanî tavırlarımıza ve hem de mevcut kanunlarımıza göre, tamamen meşru bir hâl’dir.
Ancak; yukarda da ifade ettiğim gibi, senenin ‘üçyüz altmış dört’ gününü bırakıp da, bunu, 15 Ağustos ile, aynı güne getirirseniz, burada ‘maksat’ aranması da tabiîdir.
Gazete haberlerine göre; âyini, İstanbul Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi Başpiskoposu Bartholomeos yönetilmiş.
Hâlbuki; “Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi ile ruhanî meclisinin yetki alanı İstanbul başpiskoposluk bölgesiyle sınırlıdır.” (Bknz. islamansiklopedisi. org.tr/fener-rum-ortodoks-patrikhanesi)
Bu hususta; T. C. İstanbul Fatih Kaymakamlığı’nın tamiminde ise, şöyle denilmektedir:
“Fener Rum Patrikhanesinin “ekümeniklik” İddiasına ilişkin Basın Açıklamamız
(…) Sonuç olarak; Lozan anlaşması tutanakları ile Yargı kararlarında Fatih Kaymakamlığına bağlı dinî bir kuruluş olarak kabul edilen Fener Rum patrikhanesinin “ekümeniklik” iddiası hukuki gerçeklerle bağdaşmamaktadır.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 15.08.2022 Saat 15.30”
2023 yılı Ağustos ayında T(ı)rabzon’da yaşananları, biraz daha gerilere giderek ele almadan fikir yürütmemiz belki noksan olur ve yanlış anlamalara sebebiyet verebilir.
Bundan birkaç sene önce yayınladığım, “BİN BEŞ YÜZ YILLIK KİN-BİN YILLIK HESAPLAŞMA-İKİ YÜZ YILLIK İHÂNET” başlıklı makalemden bâzı ana mevzuları nakletmeliyim:
“Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos’un, 16 Ekim 2018 tarihinde, Samsun’un Bafra ilçesi Esençay Mahallesi Karaçukur Mevki Bakacak Tepesi’nde bulunan üç kapılı Sarı Kilise’de duâ edip mum yakması ve ardından bâzı açıklamalarda bulunması, ister istemez, bâzı târihî hâtıraların ve hâdiselerin zihinlerde canlanmasına vesîle olmuştur.
Belli zaman aralıklarıyla yapılan bu ziyâretlerin, esasta, hangi maksata müstenit olduğunu tâyin için çok da düşünmeye gerek yoktur. Zîrâ, adı geçen zat, orada yaptığı duâyla, sâdece Karadeniz Bölgesi’ndeki değil, acâba, Batı Anadolu Bölgesi’ndeki, Kıbrıs’taki, Batı Trakya’daki Yunan vahşetlerini de unutmuş mu gözüküyor?
(…) 1997’de, aralarında, iş adamı Rahmi Koç ve Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos’un da bulunduğu bir kafile, Yunan bandıralı Venizelos gemisiyle Trabzon Limanı’na girer. Maksat, “Karadeniz’de çevre kirliliğine dikkat çekmek” olarak açıklanır Fakat, niyetin bu olmadığını düşünen Trabzonlular, gemidekilerin karaya çıkmasına müsaade etmezler ve gemi, gerisingeri gider.
Nihâyet 15 Ağustos 2010 tarihine gelinir: Fener Rum Patriği Dimitri Bartholomeos’un ve bâzı Türk Devlet yetkililerinin de katılımıyla, Sümelâ Manastırı’nda bir günlüğüne âyin yapılır.
Peki; 15 Ağustos târihi ne midir? Bu târih, Fâtih Sultan Mehmet Han’ın, 1461 yılında Trabzon’u fethettiği tarihtir. Trabzon’un bir de, 24 Şubat 1918’de Rus işgalinden kurtuluş tarihi vardır. Bu şehir için, her ikisi de önemlidir ammâ Dimitri’nin Sümela’da âyine katılışının mânâsı çok daha farklıdır.
Sormakla iktifâ etmeyip, üzerinde derin derin düşünülmesi lâzımdır: Bu târih yâni 15 Ağustos niçin seçilmiştir? Ve Türk yetkililer, bunun mânâsını niçin çözememişlerdir?
Bu durumu, Erciyes Dergisi’nin Ekim 2012 tarihli nüshasının 06-17. Sayfalarında yayınlanan “TÜRK DİLİ’NİN VE TÜRK KÜLTÜRÜ’NÜN KİMYÂSI’NA DÂİR” başlıklı makalemde şöyle anlatmışım:
“Sümelâ’nın açılışından sonra, Trabzon sokaklarında, sırtında Pontus yazılı tişörtlerle dolaşan gençlerin vebâlini kim ödeyecektir? Ya; kendi kasamızdan ödenen Türk liralarının hangi hizmete sunulduğu noktasındaki öksüz/yetim haklarını kim telâfi edecektir?
(...) Ve bir gazete haberiyle devam ediyoruz: “Sümelâ Manastırı’nda düzenlenen âyin için Trabzon’a gelen Fener Rum Patriği Bartholomeos, Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık’ı makamında ziyâret etti.
Asıl amacının insanların inançları çerçevesinde ibadetlerini yapabilmesi olduğunu belirten Vali Kızılcık, “Bizim amacımız insanları hiçbir politik manipülasyon içermesine girmeden ibadetlerini yerine getirmesidir. Üç yıl önce başlattığımız âyin çerçevesinde bütün dünyaya kardeşlik mesajı verdik.
(...) Yunanistan’nın Başkonsolosu valiliğimize yaptığı ziyârette Yunanistan’da cami yapılması sorusunu cevaplandırdı. Kendileri bir caminin açılması için hükümet olarak alınan kararın ekonomik kriz nedeniyle yapılmadığını, ancak taahhütlerini yerine getireceklerini ifade ettiler” şeklinde konuştu.” (Türkiye Gazetesi, 16 Ağustos 2012, Sf.19)
Neymiş efendim? Hiçbir politik manipülasyon içermesine girmeden...” Miş!?
Haberdeki bâzı kelimeler ve ifade bozuklukları bir yana, Vali’nin açıklama zarûretinin en ince ayrıntısını bilmek isteriz. Yunanistan’ın yapmayı taahhüt ettiği câminin yapılmamasının sebebini Bartholomeos’un açıklaması ve “özür beyan” etmesi gerekirken, bizim Valimiz, adamların “kusurlarını örtmekteki maharetini” yine göstermiştir.
(...) Peki, Yunanistan, yapmayı taahhüt ettiği camiyi niçin yapamamıştır? Vali Bey’e göre, “ekonomik kriz”!..”
Görüldüğü üzre, Yunanlı yetkililerin cevaplandırması gereken hususları, onlar adına, bizim Valimiz veriyor.
Peki; şu an için yâni 2018 târihi îtibâriyle, Yunanistan, taahhüt ettiği bu câmiyi yaptırmış mıdır? Elbette ki, hayır!..
Peki, bu Yunanistan, Batı Trakya’daki Müslüman Türklerin yeni câmi yapmalarına müsaade etmek bir yana, câmilerinin tâmiratına izin veriyor mu? Cevap hakkı sizin!..
Hâl böyle iken, “Bartho’nun Karadeniz Turu” (Bknz. Yeniçağ Gazetesi, 28 Eylül 2014, Sf. 4) ve “Patrik Karadeniz’e kiliseler için açıldı.” (Bknz. Yeniçağ Gazetesi, 30 Eylül 2014, Sf. 5) ziyâretleri, Trabzon, Ordu, Giresun ve Gümüşhane’de devam etti.
Ve son olarak...Son olarak, 16 Ekim 2018’de, yüzlerce Müslüman Türk’ün, pontusçu çeteler tarafından katledildiği mekânları ve tahrip olmuş bir kilise kalıntısını da ziyâretle, kendi ölülerine duâda bulundu. “ (Bknz. M. Halistin Kukul, wwkapsamhaber.com, 16 Kasım 2018-15.32; Aydın Efesi Dergisi, Sayı: 48, Ocak-Şubat 2019, Sf. 3-5)”
Şimdi, günümüze gelerek, 15 Ağustos 2023 tarihini ele alalım:
Meseleleri tarihî muhtevalarıyla tahlil eden, T(ı)rabzonlu iki yazar arkadaşımızın yazıları gönlüme su serpti. Tâkip edebildiğim kadarıyla, benim, hem hislerime tercüman olan ve hem de düşüncelerimle mutabık olan bu iki yazarımızdan –yazılarının yayınlanış tarihi sırasına göre- kısa nakiller yapacağım.
İlki; “Fethe saygı…Yalnızca saygı…” başlıklı yazının sahibi Ali Öztürk Bey’dir.
Soru cevaplı yazısında Ali Öztürk Bey şunları söylüyor:
“Trabzon, tarih ve kültürel olarak bir dünya şehridir. Bir medeniyet kentidir. Bağrında imparatorluklar yaşatan ve aynı önemde fethe mazhar olan bir şehirdir. Dolayısıyla aynı günde iki ayrı tören olabilir. Ancak birincisi; bunlardan biri fetih töreni diğeri ise fetihten öncesini yaşatan bir ayin töreni ise burada bir kasıt var demektir. Sorun iki ayrı tören olması değildir. Aynı günde olması kasıttır. Yoksa fetih de ayin de kutlanabilir. İkincisi; Trabzon bundan rahatsızdır. Ayinden rahatsız değil. Ayinin fetih gününe konmasından rahatsızdır. Zira Trabzon, ayin tarihinin 15 Ağustos olarak bilinçli bir şekilde seçildiğine inanıyor…
(…) Siz bakmayın Valilikle ve Büyükşehirin “dostlar alışverişte görsün” türündün anlayışına. Festivallere milyonlar harcayan Büyükşehir, fethi arka cebinde harcıyor. İsteseydi dün Meydan Parkı’na 10 bin kişi yığardı. Demek ki 100-150 kişiyi yeterli gördü!” (Bknz. Ali Öztürk, Fethe saygı..Yalnızca saygı.., KARADENİZ’DEN günebakış Gazetesi, 16 Ağustos 2023 Çarşamba, Sf. 5)
Kendi şâirine ve yazarına ulaşamayan ve hatta onu, oyalayan, Trabzonlu yetkililer, Ali Öztürk Bey’in söylediklerini nasıl hesap etsinler ki?!..
İkinci olarak nakil yapacağım T(ı)rabzonlu yazarımız ise, “TRABZON FETİH YOLU KÜLTÜR FESTiVALİ NEDEN BİRİLERİNİN AKLINA GELMİYOR?” sorulu -başlıklı yazının yazarı Mustafa Yazıcı Bey’dir.
“TRABZON FETİH YOLU…”, ne güzel ve mânalı bir başlık değil mi? İnsan, devamını okumaya bile lüzûm hissetmiyor: İşi, baştan çözüyor!..
Yine de, birkaç cümlesini nakledelim:
“Artık günümüz şartlarında asıl kutlanılması gereken festival, Fatihin Trabzon Fetihyolu Kültür Festivalidir. Bu yapılmadan diğerleriyle uğraşmak Fatihin kemiklerini sızlatmaktadır.
Artık Trabzon bu vebalden kurtulmadan eski tarihi şöhretine asla kavuşamaz. Bunun vebalinin ne büyük bir tarihi yanılgı olduğunu her Trabzonlu yönetici artık kavramalıdır ve gereğini yapmalıdır. Sonra hayıflanmakla karşılaşılan zararlardan kurtulmak mümkün değildir. Fener Patriği Bartholomeos’un ekmeğine yağ sürücü benzeyişler Fatihi de kabrinde rahatsız etmektedir. Çünkü Fatih’in Trabzon nutkuna da aykırıdır. Seneye aynı hatalara düşülmemesi için bu hatırlatmayı ilmen çok yararlı buldum. Gelecekte bu haklılığımız daha çok ortaya çıkacaktır. Bu vebale asla ortak değiliz ayinciler art niyetli olduğu halde onlara gösterilen Trabzon fethi konusuna ve Fatihe gösterilmiyor. Atatürk Samsun’a çıktığında Sümela manastırında din kisvesi altında manastırı cephanelik halinde getiren o zamank i Ortodoks ayincilerin oradaki barbarlığa son vermeye giden beş yüz askerimizi şehit ettikleri ne çabuk unutuldu.
(…) Trabzon Yazarlar Derneğinin fetih töreninde şehre atla girişin de başlatılmasına izin vermeyen Trabzon valiliği ayincilere daha rahat kolaylıklar göstermesi Trabzon tarihiyle çelişki olmuştur. “ (Bknz. Mustafa Yazıcı, Trabzon Fetih Yolu Kültür Festivali Neden Birilerinin Aklına Gelmiyor?, KARADENİZ’DEN günebakış Gazetesi, 24 Ağustos 2023, Sf. 2)”
Başka, ne denilebilir ki!..
Bu vesileyle; ben de, T(ı)rabzon’a ithâf ettiğim şiirlerimden biri olan ‘BİR ŞEHRE VARILIR FÂTİH YÜREKLİ” başlıklı şiirimle, bu muhteşem FETİH GÜNÜ’nü kutlayayım:
BİR ŞEHRE VARILIR FÂTİH YÜREKLİ
Seyrân dağlarında kıştan kalma kar,
Tahta oluklardan akan su, benim.
Yayla güneşiyle kavuran efkâr,
Horon kıvamının duygusu, benim!
***
Bâzen çise başlar, bâzen sis, yağmur;
Yeşil vâdilere çöker bir duman.
Tahayyül ufkunda aşk billûr billûr;
Renk renk çiçeklerde, kaybolur zaman!
***
Çıkarsınız gece, samanyoluna...
İnmek yoktur ordan sabahlara dek.
Yalnızlık lâzımsa insanoğluna,
Ümit toplarsınız hep bekleyerek!..
***
Saadetin, kalbde, zaferdir adı;
Bir hâl yaşarsınız, geçip kendinden.
Düşer gönlünüzün her istidadı,
Dupduru sulara kendiliğinden!..
***
Bir türkü dolanır, ismi cânandır;
Gönülden süzülür, düzülür dile.
Coşkunun zirvede, ânı, bu ândır;
Aşar sarp dağları vurur sâhile!..
***
Bir şehre varılır Fâtih yürekli;
Mavi gök bakışlı, deniz gözlüdür.
Yemyeşil endâmlı, temeli köklü,
İnsanı civanmert, doğru sözlüdür...
***
Sokakta genç kızlar, birer Gülbahar;
Delikanlı; Fâtih, Yavuz, Kanûnî...
Ah, o şanlı günler, o hâtıralar,
Her gönle nakşolmuş, öyle derûnî!..
M. HALİSTİN KUKUL/ Ağustos 2020