Büyük hedeflere varmak için büyük düşünmek lazım. Büyük hayallere küçük düşüncelerle varmak mümkün olmuyor. Büyük hedeflere varmanın en önemli kısmı inanmaktan geçiyor. Vasıl olunması gereken hedeflere inancımız bütün benliğimizi sarmış olsa da zaman içerisinde inandıklarımız aleyhine oluşan şartlar inançlarımızı zayıflatabiliyor ve hatta yok edebilme ihtimali bile olabiliyor. Bazen de tam tersi olan duygu ve düşünceler içerisinde hareket etmemizi de sağlayabiliyor. Dün var dediğimize bu gün yok, dün uğruna öldüğümüz davalara ise bu gün ihanet edebiliyoruz. İnanç dairesi içerisinde bulunan insanlarla birliktelik hareket kabiliyetlerimizi geliştirir. Birlikte hareket hedefi yakınlaştırır. Bir arada olmak diri kalmamızı gerçekleştirir, fikri ve zikri yapımızı güçlendirir. Hata yapma ve yanlışa karşı mukavemetimizi artırır. Batmayacağına inanarak suya bas, yürür gidersin. Mucize yürüyebilmen değil, inanabilmendir. İhlas ve samimiyet ölçüsünde inandıklarınızı harekete geçirmeniz mümkündür. “Size birlik halinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zira şeytan, yalnız başına yaşayan insana yakın olup, beraber bulunan iki kişiden uzaktır. Kim Cennet in ta ortasında yaşamak isterse, toplu halde bulunmaya baksın." (Tirmizî, Fiten, 7). Birlikte hareket edeceğimiz, birlikte ayni hedefe yürüyeceğimiz insanların inançta, fikirde ve metotta da ayni düşüncelerde olması gerekir. Birlik ve beraberliğin şarkıları, türküleri ayni ağızdan söylenebilmelidir. Notaları kaleme alanlar sorumluluklarını orkestralara yükleyerek sorumluluklarından kurtulamazlar. Birlik ve beraberliğin gücü kadar etkili başka bir silah yoktur. Dağları eriten, surları parçalayan kendinden daha büyük fiziki güçleri yerle bir eden kuvvet olduğu aşikârdır. Kendini bir gayeye adamış insanların toplu duruş ve hareketleri nispetinde hiçbir şey yapmasalar dahi güçlerini korudukları görülecektir. Bütün mesele toplu ve bir arada durabilmek veya bu duruşu sağlayabilmektir. Aksi taktirde “Sarı Öküz’ misalinde olduğu gibi sonrasında bir araya gelmekte fayda vermeyebilir. Ben “Sarı Öküz ”ün hikâyesini merak eden okuyacaklar için aşağıya yazıyorum. Ülkücü Hareketin varlık sebebi şahsi menfaatlerden doğmamıştır. Şahsi menfaatler baz alınarak ta devam etmeyecektir. Büyük Hareketler, geniş kitlelere hitap eden hareketler her zaman birileri tarafından yok edilmek istenebilir. Yok, edilmek istenmiş olması kaybetmeye mazeret değildir. Büyük hareketler her çağ ve şartlara göre kendini korumalı ve hazırlamalıdır; bilim, ilim ve teknolojilerden faydalanmalıdır. Varlığını koruyacak tedbirleri almalı ve kendisini daha güçlü kılacak gerekli imkânlara sahip olmalıdır. Bilelim ki, bir hareketi: İhya etmek için ne kadar ilim lazımsa imha içinde o kadar cehalet kâfidir. “SARI ÖKÜZ” Otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aslan sürüsünün de gözü öküzlerdeymiş. Ancak, öküzler saldırı anında bir araya geldiği zaman, aslanların yapacak bir şeyi kalmazmış. Bu yüzden küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan aslanlar, iyi beslenememeye başlayınca bir çare düşünmüşler. Topal aslan yanına bir iki aslanı da alarak, beyaz bayrak çekmiş ve öküz sürüsüne yanaşmış. "SUÇ HEP O SARI ÖKÜZ DE..." Öküzlerin lideri Boz Öküz ve yanındakilere tatlı dille konuşmaya başlamış: "Saygıdeğer öküz efendiler. Bugün buraya sizden özür dilemeye geldik. Biliyorum bugüne kadar sizlere zarar verdik. Ama inanın ki, bunların hiçbirini isteyerek yapmadık. Bütün suç hep o Sarı Öküz’ ‘de. Onun rengi sizinkilerden farklı ve bizim de gözümüzü kamaştırıyor, aklımızı başımızdan alıyor. Biz de barışseverliğimizi unutuyor ve saldırganlaşıyoruz. Sizle bir sorunumuz yok. Verin onu bize, siz kurtulun, yine barış içinde yaşayalım." Boz Öküz ve heyeti bu sözler üzerine aralarında tartışmış ve teklifi haklı bularak, Sarı Öksüz’ü vermişler aslanlara. Bir tek Benekli Öküz karşı çıkmış ama kimseye derdini anlatamamış. "AFERİN SİZİ KUTLARIZ!" Bir süre sonra aslanlar yine aynı yöntemle gelip, bu kez Uzun Kuyruk’u istemişler: "Gördünüz mü ne kadar barışseveriz. Sizi de kararınızdan dolayı kutlarız. Ancak, şu sizin Uzun Kuyruk var ya, kuyruğunu salladıkça nereden baksak görünüyor ve aklımızı başımızdan alıyor. Size saldırmamak için kendimizi zor tutuyoruz. Oysa sizler normal kuyruklusunuz. Verin onu bize, bu konuyu kapatıp, barış içinde yaşamaya devam edelim." Boz Öküz ve heyeti, Uzun Kuyruk’u teslim etmiş, yine Benekli Öküz karşı çıkmış. Uzun Kuyruk, aslanların pençesi altında can vermiş. "NEREDE KAYBETTİK BİZ BU SAVAŞI?" Bu olay sürekli tekrarlanmış, her seferinde farklı bahanelerle. Sonunda öküzler zayıflamış, aslanlar küstahlaşmış. Artık, hiçbir bahane ileri sürmeden, doğrudan müdahale ederek, "Verin bize şunu, yoksa karışmayız" demeye başlamışlar. Birer birer aslanların pençesinde can verirken, Boz Öküz ve birkaç öküz kalmış geride. İçlerinden biri liderlerine, "Ne oldu bize, nerede kaybettik biz bu savaşı? Oysa, vaktiyle ne kadar güçlüydük" diye sormuş. Boz Öküz, Benekli Öküz’ ‘ün sözlerini hatırlayarak, gözleri nemli "Biz" demiş, "Sarı Öküz ü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı.."
Bir gövde içerisindeki bilyelerin bir kaçının bozularak diğer birçok bilyenin da bozulmasına sebep olduğu gibi… Müdahale edilip arızalı kısımlar onarılmadığında gövdenin onarılamayacak derecede zarar göreceği muhakkaktır.