Gençlik, hayallerin en yüksek doruklara tırmandığı, cesaretin en zirvede olduğu, umutların hiç solmadığı bir dönemdir. O yaşlarda idealler, birer ateş gibi içimizi ısıtır, bizi geleceğe yönlendirir. Ancak, zaman ilerledikçe bu ateşin alevleri söner mi? İnsan yaşlandıkça ideallerini mi kaybediyor? Bu soru belki de karamsarlığımızın altında yatan en büyük korkulardan biridir.
Yaşlandıkça, insanların idealizmi mi yerini pragmatizme mi bırakıyor?
Gençlik ateşi yerini mi akla, sağduyuya ve olgunluğa mı terk ediyor?
Belki de öyle. Yaş ilerledikçe insanlar, hayatın gerçeklerini daha net görmeye başlarlar. Gençlikteki naif idealler, zamanla yerini daha gerçekçi hedeflere bırakır. Bu da doğaldır. Ancak, ideallerin tamamen kaybolması, insanın ruhunu ve hayatını ne kadar yaralar?
Belki de ideallerin kaybının arkasında ekonomik kaygılar yatar.
Günümüz dünyasında ekonomik sıkıntılar, insanların idealist olmaktan uzaklaşmasına neden olabilir. Gelecek kaygısıyla boğuşan bir insan, hayal kurmak yerine, hayatta kalmak için savaşmayı tercih edebilir. Ancak, bu durumda da insanlık adına bir kayıp yaşanmış olmaz mı?
Herkes yaşlandıkça korkar mı?
Belki de yaş ilerledikçe insanlar, yaşama dair daha fazla kaygı duymaya başlarlar. Zamanın hızla akıp gittiğini, geri dönüşü olmayan hatalar yapıldığını düşünerek korkuya kapılırlar. Belki de bu korku, idealleri kaybetmelerinin altında yatan en büyük sebeptir.
Ancak, yaşlanmak sadece bedeni bir süreç değildir. Ruhun yaşlanması da söz konusudur. İnsanlar, yaşlandıkça daha bilge, daha anlayışlı olabilirler. Ancak, bu bilgelik, ideallerin yerini alıp almayacağı sorusu hala cevapsızdır.
Belki de yaşlandıkça kaybedilen idealler, aslında insanın en değerli hazinesidir. Onları yeniden bulmak ve yaşamak için asla geç değildir. Yaşlandıkça kaybolan ideallerimizi hatırlamalı ve hayata yeniden tutunmalıyız. İdealler olmadan, insanın yaşamı sadece bir varlık savaşıdır. İdeallerimizi kaybetmemeli, onlarla birlikte yaşlanmalıyız.
Evet, hayatın karmaşası içinde bazen ideallerimizi kaybetmek kolay olabilir. Ancak, bu ideallerin kaybolması demek, hayatın anlamını yitirmesi anlamına gelmez. Belki de yaş ilerledikçe insanlar, ideallerini yeniden tanımlar ve onlara farklı bir bakış açısıyla yaklaşırlar.
İdealleri kaybetmek, sadece gençlik ateşinin sönmesiyle açıklanamaz. İnsanlar, yaş aldıkça tecrübeler kazanır, düşünceleri olgunlaşır ve hayatın gerçeklerini daha iyi anlarlar. Bu da ideallerin şekil değiştirmesine ve yeni hedefler belirlemesine sebep olabilir. Bu, ideallerin kaybolmadığı anlamına gelmez; sadece evrildiği anlamına gelir.
Ekonomik kaygılar, kuşkusuz ideallerin önünde büyük bir engel olabilir. Ancak, gerçekten önem verdiğimiz şeyler için mücadele etmek, zorluklara rağmen hayallerimizi gerçekleştirmek mümkündür. Belki de ideallerimizi yaşatmanın yolu, bu zorluklarla yüzleşmek ve onları aşmakta yatar.
Korku, insanın yaş aldıkça içselleştirdiği bir duygu olabilir. Ancak, bu korku bizi yenmek için değil, daha dikkatli ve bilinçli bir şekilde ilerlemek için kullanılabilir. İdeallerimizi gerçekleştirmek için cesur adımlar atmaktan korkmamalıyız; aksine, korkularımızı yenerek ideallerimize ulaşmalıyız.
İdeallerimizi yaşlandıkça kaybetmek yerine, onları yaşamın bir parçası olarak kabul etmeliyiz. Her yaşta, her koşulda, hayatımızı anlamlı kılan şeyler için mücadele etmekten asla vazgeçmemeliyiz. İdeallerimiz, bizi insan yapan ve hayata bağlayan en değerli varlıklarımızdır. Onları korumalı, yaşatmalı ve her zaman yeniden keşfetmeliyiz.
NOT:
İdeal, Sadece düşüncede var olan. En kusursuz, güzel ve olgun örnek, mükemmel. Ulaşılmak istenen örnektir İdeal, varılmak istenen gâye, mefkûredir. En kusursuz, güzel ve olgun tasavvuruna en fazla yaklaşan anlamlarına gelmektedir ideal. Rahmetli Türkeş, İdeal ile ülkü kelimesini aynı anlamda kullanmıştır.