Bir zamanlar “komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen bir medeniyetin çocuklarıydık. Şimdi ne olduk?
Herkes kendi derdine düşmüş, kimse kimseyi umursamıyor. Yardımlaşma, dayanışma, dostluk, güven…
Bunlar eski zaman hikâyeleri mi oldu?
Eskiden mahallede bir cenaze olsa, herkes yas tutardı. Bir hasta olsa, yemekler taşınır, elden tutulurdu. Şimdi sokaktaki insan ölüyor, yanından geçen dönüp bakmıyor.
Birine “yardım eder misiniz?” desen, yüzüne bile bakmadan geçip gidiyor. Peki, bu hale nasıl geldik?
İnsanlar giderek daha fazla “ben” odaklı yaşamaya başladı. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı, artık hayatın kuralı oldu.
Kendi rahatı, kendi menfaati her şeyin önüne geçti. Haklı olmasa bile haklıymış gibi davrananlar çoğaldı. Haksızlık karşısında susanların sayısı arttı.
Eskiden “El elden üstündür” denirdi. İnsan, eksiklerini bilir, başkasından öğrenirdi. Şimdi herkes her şeyi biliyor, kimse kimseyi dinlemiyor. Eleştiriye tahammül yok, öz eleştiri hiç yok.
İnsanlık Nereye Gidiyor?
Birbirine güvenen, dostluğu yücelten bir toplumduk. Şimdi insanlar en yakınlarına bile güvenemez oldu.
Arkadaşlık menfaat ilişkisine döndü. Selam verip hatır sormak bile lüks hale geldi.
Bir zamanlar büyüklerimiz “insan, insana emanettir” derdi. Şimdi kim kime emanet?
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:
"Mümin, müminin aynasıdır."
Bugün aynaya baktığımızda ne görüyoruz? Kibir, bencillik, duyarsızlık…
Dünya Hali Deyip Kenara mı Çekilelim?
Bazen “dünya hali işte” deyip susuyoruz. Ama susmak çözüm mü? Bir yanlış gördüğümüzde sessiz kalmak, o yanlışı kabullenmek değil mi? Mevlana der ki:
"Bütün cihanı verseler gamım gitmez, çünkü kaybettiğim şey insanlık!"
İnsanlığı kaybettikten sonra geriye ne kalır?
Bize düşen, elimizden geldiğince insan kalmaya çalışmak. Yardım edebiliyorsak yardım etmek, bir gönül alabiliyorsak almak. Unutmayalım, insanı insan yapan sadece bilgi, para, mevki değil; vicdanıdır, merhametidir.
Türk toplumu tarih boyunca yardımlaşma ve dayanışma ruhuyla ayakta kaldı. Ahilik teşkilatından, köy imecelerine kadar birbirine destek olan bir milletin torunlarıyız. Şimdi bu değerler nerede?
Hacı Bektaş-ı Veli’nin şu sözünü hatırlayalım:
"İncinsen de incitme."
Bugün insanlar en ufak bir şeye bile tahammülsüz. Sabır yok, hoşgörü yok.
Birbirimize tekrar güvenmeyi öğrenmeliyiz. Bencillikten uzaklaşıp, paylaşmayı hatırlamalıyız. Ancak o zaman insan kalabiliriz. Ancak o zaman gerçek anlamda mutlu olabiliriz.
Toplum olarak silkelenme vakti gelmedi mi?