Yılbaşı yaklaşıyor. Sokaklar ışıklandırılıyor, vitrinler süsleniyor, reklamlar ise her köşede insanlara göz kırpıyor. “Daha fazla al, daha fazla harca ve daha mutlu ol” mesajı zihinlere kazınıyor. Ancak bu harcamalar, bu koşuşturma, bu gösteriş hakikaten bizi mutlu ediyor mu? Yoksa bir sömürü ağının içinde kendimizi kaybetmiş, mutluluğu maddiyatta arayan zavallılara mı dönüştük?
Türk milleti, tarih boyunca çalışkanlığı, ahlakı, dayanışması ve değerleriyle tanınan bir millet olmuştur. Ancak bugün geldiğimiz noktada, bu asil milletin çocukları, kapitalist düzenin dayattığı tüketim çılgınlığının kölesi haline gelmiş durumda.
Bu çılgınlık, yalnızca ekonomik bir tuzak değil; kültürel, ahlaki ve inanç temellerimizi de zayıflatan bir felakettir.
Sömürü Ağı...
Kapitalizmin dayattığı tüketim düzeni, insanları köleleştiren bir tuzaktır.
Özellikle yılbaşı gibi dönemlerde, bu tuzak daha belirgin hale geliyor. Tüm dünya aynı mesajla kuşatılıyor: Daha çok tüket, daha çok harca ve sahte bir mutluluğa eriş.
Reklamlar, toplumun her kesimini hedef alıyor. Kadınlara, "Şıklık ve güzellik ancak şu ürünle mümkündür" deniyor. Çocuklara, "Mutlu olmanın yolu bu hediyeleri almakla mümkündür" mesajı veriliyor. Erkeklere ise güç ve statü, alınacak pahalı eşyalarla özdeşleştiriliyor.
Bu düzen, sadece kişileri değil, toplumu da çürütüyor. İnsanlar artık borç batağına girerek gösteriş uğruna harcıyor.
Yılbaşı sofrası zengin görünsün diye temel ihtiyaçlardan feragat eden ailelerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu sömürü, yalnızca cüzdanlarımızı değil, ruhlarımızı da hedef alıyor.
Türk Kültürü ve Dinimiz
Türk milleti, özünde kanaatkâr, paylaşımcı ve ahlaklı bir millettir.
Bugün bu değerlerin yerini tüketim çılgınlığı aldı. Ancak bu çılgınlık bizim özümüzde yoktu; dışarıdan dayatıldı.
İnancımız, insanı israf ve gösterişten uzak durmaya çağırır. Kur’an-ı Kerim’de, “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz” (Araf, 31) buyurularak insana ölçülü olma emri verilmiştir.
Peygamber Efendimiz de “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyerek paylaşmanın ve yardımlaşmanın önemini vurgulamıştır.
Bugün, inançlarımız ve kültürümüz, kapitalizmin dayattığı bu düzenle karşı karşıya. İnsanı, sadece tüketen bir varlık olarak gören bu düzen, bizi değerlerimizden koparmaktadır.
Eğitim ve Gelecek Nesiller
Bu çürümeyi önlemenin tek yolu, eğitimle başlayacak bir uyanıştır.
Gelecek nesillerimize sadece bilgi değil, ahlak ve kültürel değerlerimizi de aktarmalıyız.
Bugün okullarda çocuklara tüketimi değil, üretimi öğretecek bir sistem kurmamız gerekiyor. Almanın değil, vermenin; israfın değil, tasarrufun faziletini anlatmalıyız. Geleneklerimizi, ahlakımızı ve inancımızı genç kuşaklara benimsetmek zorundayız.
Eğitim sistemimiz, şahısları yalnızca meslek sahibi yapmakla yetinemez. Onları aynı zamanda ahlaklı, bilinçli ve toplumuna faydalı fertler olarak yetiştirmelidir. Bugün öğrencilerimize “Markaların kölesi olmayın, kendi öz değerlerinize dönün” mesajını vermek her zamankinden daha önemlidir.
Bunalım ve Tüketim Çılgınlığı
Kapitalist düzen, insanları sürekli bir şeylere sahip olma arzusu üzerinden yönetiyor. Bu düzen, insanın hiçbir zaman tatmin olmamasını sağlıyor. Daha iyi bir telefon, daha lüks bir araba, daha pahalı hediyeler...
Bu döngü, insanları hem maddi hem de manevi açıdan tükenmiş hale getiriyor.
Bugün insanlar kendilerini yalnız ve huzursuz hissediyor. Bu huzursuzluğun nedeni, sahip olduklarımızın yetersizliği değil; ruhlarımızın boşluğudur. Oysa mutluluk, alınan eşyalarda değil, paylaşılan zamanlarda ve kurulan anlamlı bağlardadır.
Türk Milletine Çağrı
Ey Türk milleti, bu düzen seni kimliğinden koparmaya çalışıyor. Tüketim çılgınlığına kapılarak kültüründen, inancından ve değerlerinden uzaklaşma.
Yılbaşı gibi özel günler, harcamanın değil, kendimizi sorgulamanın fırsatıdır. Evlatlarımıza daha güzel bir dünya bırakmak istiyorsak, önce kendi alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz.
Bugün, “Ne kadar harcadık?” sorusunu değil, “Ne kadar anlam kattık?” sorusunu sormalıyız. Unutmayalım, mutluluk dışarıda değil, içimizdedir. Bu mutluluğu yeniden bulmak için, öz değerlerimize dönmek zorundayız.
Yılbaşı vesilesiyle herkesi israfı terk etmeye, paylaşmaya ve anlamlı bir hayatın peşinden gitmeye davet ediyorum. Türk milleti, bu çılgınlığa dur diyecek iradeye sahiptir. Kendi değerlerimize sarılma vakti çoktan gelmiştir.