Teyakkuzdayız...Şanlı bir millet teyakkuzdadır!..Hiç kimseye boyun bükmeden, eğilip bükülmeden yaşayan bir millet teyakkuzdadır!..
Teyakkuz; lugat mânâsıyl, "uykudan uyanma, uykudan kalkma" demektir...
Demek ki, her zaman bu hâlde olmamız gerekiyor. Dalgınlığa, uyuşukluğa asla meydan verilmemeli..
Söze, Ârif Nihat Asya, Galip Erdem, Ayhan İnal ve Metin Nuri Samancı'nın kurucuları olduğu, Ankara'da yayınlanan Defne Dergisi'nin 52. sayısı olan Nisan 1968 tarihli nüshasında yayınlanan "Merhaba" başlıklı şiirimin ilk kıt'asını sunarak başlamak istiyorum:
"Merhaba ey Anadolu çocuğu
Ruhumuzda kılıç, ezân sesi var!
Merhaba ey Atatürkler merhaba
Ruhumuzda sizlerin gür sesi var!"
Hedef, dâima zafer olmalı ammâ bir defalık zaferi de yeterli bulmamalıyız... Bu, devamlı olmalıdır...Devamlısı nedir diye sorulursa da, Kızılelma'dır, deriz!..O, ne midir? Diye yine sorulabilir... Kızılelma; sonu gelmez, dâimâ tâzelenen bir Türk ülküsüdür!..
Zafer kazanmak, hiç durmadan yeni keşifler peşinde en önde bulunmaktır!..En önde!..
Şu ânda, yepyeni bir heyecan yaşıyoruz...Mehmetçik...Türk Ordusu...Azîz ve asîl Türk milletine büyük bir heyecan yaşatıyor...Rabb'im, başarısını ebedî eylesin!..
Fakat..her şeyden önce temkin şarttır!..İtidal muhakkaktır!..
Körkütük değil, bastığı yerin muhkemliğini bilerek adım atmak temkini!..
Sokak ağzından uzak, millî birliğe ayârlı olmalı herkes!..
Bu 'herkesin' içinde, herkes vardır!..Bu herkes, 'biz' olursa kıymet bulur!..Türk milleti, bir bütün olarak, ayrısız gayrısız, tek istikamete, tek ülküye, tek hedefe yönelirse başarı kendini gösterir..Geçici değil, dâimî bir hedef!..
Ne yazık ki, henüz, bu noktada bulunduğumuzu söyleyemiyorum...Niçin mi? Çünkü, söylenen sözler, bunu söylüyor!..Bâzen de, ağızlar, 'nefret' derecesinde, ölçüsüz bir şekilde, asıl hüviyetinin dışına taşıyor...İşte o zaman, milyonlarca defa "Vah!..diyorum.
Hiç kimse, bu millete, "Yazıklar olsun!..Vah!.." dedirtmemelidir!..
Sen mi şunu söyledin, al sana bunu!..Sen mi, beni îmâ ettin, al sana bin mislini!..Tam bir kepâzelik yaşıyoruz!..Söz dalaşında da öte...Nefret dili, kin dili...buna demezlerse, başka neye derler?
Devlet gemisi, oyuncak gemi değildir!..Onun içinde, bir milletin târihi yatıyor!..
Diyeceğim o ki, dâimî ve tek hedefe teksif olunmalı!..Zafer'e giden yolda, ancak böyle yürünür...Sürünerek değil, didişerek- çekişerek-boğuşarak değil... anlaşarak, bölüşerek...
Zamana geri dönün bir ân için...Herkes; yaşına, bilgisine, tecrübesine, idrâkine göre bir dönüp bakıversin geçmiş yıllara...
Nice meydan savaşlarını kazanmışız da...
Nice kaleleri almışız da...
Nice devlet adamlarını esir etmişiz de...
Nicelerini kurtarmaya gitmişiz de...
Nice eserler, câmiler, köprüler, saraylar, barajlar inşâ etmişiz, kitaplar yazmışız da...
Nice coğrafyalarda hüküm sürmüşüz de...
Bütün bunlara rağmen...
Nice dehşetli, korkunç zamanlar yaşamışız!..Milyonlarca gazimiz olmuş, binlerce şehit vermişiz!..
Onun için, önce sabır diyorum...İtidal diyorum...Temkin diyorum...Akl-ı selîm diyorum!..
Mûnis fakat tesirli, kaynaştırıcı söz istiyorum...kırıp dökmeyen, tamir eden, inşâ ve ihyâ eden... Tek bir söz bile yeter...
Hakîkatli, yani gönülden , samimî bir sözün, yapıcı ve kalıcı bir hareketine şâhit olmak istiyorum!..
En azından... Pîr-i Türkistan Ahmed Yesevî'nin, "Kâfir de olsa incitme sen" dediği cinsten bir millî dayanışma hareketini...hissetmek istiyorum.
Peygamber Efendimiz'in: "İnsanlara tebessüm etmeniz bile bir sadakadır" mübârek sözünü yaşayan bir cemiyette bulunmak istiyorum.
Bir ışık var mıdır diye soranlara ise, maalesef, "Evet'" diye bir cevabım yoktur...Maalesef suskunum!..Maalesef üzgünüm...Bu hususta, maalesef, bıkkınım!..Evet, bıkkın!..
Bilinmelidir ki, zafer, sâdece savaş meydanlarındaki başarı değildir, bunu iyi anlamalı...Kibre dalmadan, düşünmeli...
Kibir!..İnsanın en hâin düşmanıdır desem inanınız!..Yegâne hâin, kibirdir!..
Ve maalesef ki, o, hâlâ yaşıyor...Dipdiri!..Sağımızda, solumuzda, önümüzde, arkamızda, başımızda...fakat, asla altımızda değil...
Elindeki telefon senin değilse, zaferi kimin kazandığını da bilmelisin!..
Bindiğin araba, kullandığın bilgisayar hattâ yediğin et'ten, ekmeklik buğdaya, kuru fasulyeye kadar, bu, öyledir!..
Yüksekten atmanın, tafra satmanın, kinâyeli konuşmanın, kibirle kükreyip, hasedle yatıp kalkmanın netîceleri hep yaşanmış, tecrübe edilmiştir...Görülmüştür ki, bunların hiçbirinin, hiç kimseye bir faydası dokunmamıştır.
Türk milletine karşı, çok sayıda kötü emellilerin bulunduğunu söylemek için çok şey bilmeye de gerek yoktur!..Târih de ortada, şu anda yaşadıklarımız da...
Kimse, kendi gafletini, başkasının ihâneti üzerinden değerlendirmesin!..Hâin, hâindir ve onun vazîfesi ihânet etmektir...Sen, gafil olma ki, ihânet ezilsin ve zafer gelsin!..
Ve unutma ki, gafletin kendisi de, ihânetin bir başka kılıktaki hâlidir.