BU, NE DEVE NE KUŞTUR
-Arslan Tekin Bey’e
Dünya düzeni böyle, hem iniş hem yokuştur;
Seviniş, gülümseyiş, ürperiştir, korkuştur!
Sızısını duymayan zihniyet cellâdının
Zâlim çuvaldızını, el-âleme sokuştur!
Kulak sağır, göz âmâ, dil lâl olunca işte,
İnsan denen mahlûkun avcunda mahvoluştur!
Hürriyet ve adâlet, iki müstesnâ kıymet;
Yazık ki, elimizde, hepsi kokuş kokuştur!
İltimas girdabında bin türlü takla atıp;
Kafa vuruşturuştur, kadeh dokuşturuştur!
Bilirsiniz her türlü, beşerin hâllerini,
Hâinliğin büyüğü, ikiyüzlü oluştur!
Yasalar hep askıda, yapıcıları meçhûl;
Zamanın arkasından kıvrılıp burkuluştur!
Can-hıraş kıvranmakta fakîrler sokak sokak;
Bâzılarına elbet, ölmek bir kurtuluştur!
Raydan çıkan t(i)renin zeminini bilmezsen,
“Fıtrat” deyip geçersin, sebebi bir “baykuş”tur!
Bir tarafta bakarız cambaza, aval aval;
Şaşkın şaşkın deriz ki: “Bu, nasıl bir duruştur!”
Bir yanda hey hey çekip, bir yanda tafra satıp,
Ecnebî karşısında eli oğuşturuştur!
Gözün kör mü be adam, karşındaki bir cambaz!
Aklın mı gitti birden, bu nasıl savruluştur?
Hadi, biraz toparlan: “Yok, devenin nalı!”, de!..
Reis, başkan, pîr derken, sırtına oturuştur!
Nedir, derseniz bana, yeni gidişin adı?
Demokrasiden başka, nizam oluşturuştur!
Muhabbet ölçüsünü kaçırınca bir defa,
Yaz-boz ile, havayı bulduruş, dolduruştur;
Bir hak dersin ki, anka; bir hak dersin ki, şukka (*);
İllâ, er-geç anlarsın: “Bu, ne deve ne kuştur!”
Malı yalan götürür; it ürür kervan yürür;
Atı alan çoktandır, Üsküdar’dan uçmuştur!
Artık olan olmuştur; bura, ne Muş ne Huş’tur;
Tuş olmuş insanların, hakkı soğuk bir duştur!
-Ne o deve, bu deve; ne o kuş, bu kuştur!..
M. HALİSTİN KUKUL
(*) Şukka: Kâğıt parçası